İçindekiler
Venedik, 117 adası ve irili ufaklı 400 köprüsüyle “Kanallar Şehri”. Araştırmalara göre Venedik her sene 2mm batıyor, tahminlere göre 2032 yılına kadar 10 cm kadar daha suların altında kalacak.
YouTube Kanalımıza Abone OlunŞehir kazıkların üzerine kurulmuş. Zamanında Venedik ana karasında yaşayan halk, barbarlardan kaçmak için lagüne sığınmış. Bataklık olan zemine ahşap kazıklar dikerek evler yapmışlar. Lagündeki alüvyonlar nedeni ile kazıklar ahşap olmasına rağmen daha sağlam olmuşlar.
Venedik, Roma imparatorluğun dağılmasıyla Bizans İmparatorluğu’nun yönetimine girmiş. Balıkçılık tarih boyunca yerli halkın önemli bir geçim kaynağı olmuş.Deniz ticaretinin gelişmesiyle Venedik özellikle Orta Çağ’da önemli bir ticari güç olmuş. Batı Avrupa ile Bizans arasındaki ticaretin kontrolünü eline geçiren Venedik, Ege’deki birçok adayı ve Kıbrıs’ı kontrolü altına almış.
Venedik, 13. yüzyılda Avrupa’nın en zengin kenti haline gelmiş. 1797 yılında Napolyon Bonapart’ın hâkimiyetine geçmiş ve bağımsızlığını kaybetmiş. Napolyon Venedik’in kontrolünü Avusturya’ya bırakmış. 50 yıl sonra çıkan savaş sonucu kent önce bağımsızlığını kazanmış daha sonra İtalya Krallığı’nın bir parçası olmayı kabul etmiş.
Şehrin kanallarının olduğu bölüm turistik, görülmesi gereken yerler burada yer alıyor. Venedik’lilerin çoğu şehrin anakarada bulunan Mestre bölümünde yaşıyor. Venedik’te evlerin kapısı kanallara açılıyor. 1992’de gel-gitleri kontrol altına almak amacı bir takım önlemler almak istemişler fakat gelgitler kanaları temizlediği için vazgeçilmiş.
800 yıldır kutlanan ünlü Venedik karnavalı
Karnavalın ne zaman başladığı ile ilgili birçok söylenti bulunmakta.1162 yılında kazanılan bir zafer sonrası halkın San Marco Meydanı’nda dans etmeye başlaması ile gelenekselleşmiş.
Bir başka rivayet ise 1348’de yaşanan veba salgını. Venedik nüfusunun yarısının ölümüne sebep olan salgında hastalıklı insanlar yaralarını gizlemek için uzun kıyafetler giyerek maskeler takarak dolaşmaya başlamışlar.
Bir başka söylenti ise; zengin ve fakirler arasındaki görüntü ve sınıf farklılıklarını kaldırmak için kullanılmaya başlanmış. Maske takmanın toplumsal sınıf farklılığını ortadan kaldırdığını inanıyorlar.
Tüm bunlara rağmen ahlaksızlığın simgesi olduğu için geçmişte bir çok kez maske kullanımı yasaklanmış.
Batua ve Punchinella maskelerin en ünlüsü. Siyah şapka ile takılan erkeksi maske Batua. Nefes almayı zorlaştırmadığı için en çok tercih edilen model olma özelliğine sahip. Uzun sarkık burunlu maske Punchinella.
Karnaval süresince insanlar rengarenk kostümler maske takarak Venedik sokaklarında dolaşıyorlar. 1979 yılından bu yana resmi bir festival olan karnaval her yıl Şubat ayında gerçekleştirilmekte.
Uluslar arası bir jüri tarafından karnavalın en güzel maskesinin seçilmeside karnavala ayrı bir heyecan katmakta.
Venedik’in en ünlü meydanı Marco Meydanı (Piazza San Marco)
800’lü yıllardan bugünlere gelmiş meydan. Zaman içinde şekillenmiş çevresi. Meydanın güvercinleri meydan kadar ünlü. Meydan Ekim- Mart aylarında suların yükselmesi nedeni ile sular altında kaldığından ziyaret edemeyebilirsiniz.
Meydanın en ünlü yapısı San Marco bazilikası
San Marco Bazilikası, Venedik’in en ünlü kilisesi. İlk kilise 828 yılında yapılmış. 12 havariden biri olan San Marco (4 İncilden birini yazmış) bir gün rüyasında Venedik’te huzur bulacağını görmüş. Mısır’da ölen San Marco İskenderiye’de gömülmüş ancak daha sonra Venedik’e getirilmiş.
O dönemde bu tür emanetlerin şehre gelmesi, hacıları ve tüccarları şehre çeken güçlü bir sosyal ve ekonomik etken oluyormuş.
832 yılında Aziz Marco şehrin koruyucusu ilan edilmiş bazilikanın ilk temelleri atılmış. Devletin kilisesi olarak askerlerin kutsanması gibi resmi törenler burada yapılırmış. İlerleyen yıllarda yanmış, yıkılmış yeniden yapılmış bazilika. Aynı yere 3 kilise yapılmış. Bugun meydanda bulunan 3. Kilise 1094 yılında yapılmış. Zaman içinde zenginleşmiş.
Altınların kilisesi olarak da bilinen yapı, beş kubbeye sahip. San Marco Bazilikası, İstanbul’daki bir kilisenin benzeri olarak yapılmış. Bugun Fatih camii olarak bildiğimiz caminin yerinde olan bir kilise. (Apostles Kilisesi, Roma İmparatorluğu’nun Ayasofya‘dan sonraki en büyük kilisesiymiş.)
Bazilikanın ön cephesinde yer alan mozaikler güneş ışınlarının yansıması ile daha da harika görünüyorlar. Resmi törenlerin izlediği balkonda, İstanbul Hipodrom meydanında getirilen at heykelleri bulunuyor. Doğu Roma’nın başkenti İstanbul’un hipodromunda, yani bugünün Sultanahmed Meydanı’ndaymış bu harika atlar. MÖ 4. yüzyılda yaşayan Yunanlı heykeltıraş tarafından Sakız adasında yapıldıklarına inanılıyor.
Dördüncü Haçlı Seferi’ne kadar, asırlarca Hipodrom’da kalmışlar. Avrupa’dan kutsal topraklara, yani Filistin taraflarına gitme bahanesiyle yola çıkan Haçlı ordusu, fikir değiştirip o zamanın Konstantinopolis’ini 1204 yağmalamışlar. Ne var ne yok alıp götürmüşler. Gidenler arasında bu güzel atlarda varmış. 1797 yılında Napolyon Venedik’i Avsuturya’ya verince, şehirden ayrılırken bu güzel atlarıda almış. Yani bu güzel atlar bir süre Paris zafer takı üzerinde de sergilenmiş. 1815 yılında Napolyon’un yenilgisi ile atlar Venedik’e geri verilerek San Marco Kilisesi’ndeki eski yerlerine konulmuş. Bugun San Marco kilisesi içinde ki müzede sergilenmekteler. Dış çephede yer alan heykeller mevcut heykellerin kopyaları. Bazilikanın zemini, kubbeleri ve duvarları her yeri altın mozaiklerle süslü. İncil’den hikayeler ve azizlerin hayatlarından sahnelerle süslenmiş. Bazilikaya giriş ücretsiz fakat seyir terasından şehre bakmak isterim derseniz 2 Euro. Küçük bir ipucu internet sitesinden bilet alırsanız daha az sıra beklersiniz. Bazilikanın içinde fotoğraf ve video çekmek yasak.
San Marco Meydanı ile deniz arasında bulunan Dükler Sarayı
Venedik’in en popüler noktalarından biri olan gotik saray Venediklilerin ihtişamlı hayatlarını göstermekte. Sarayda bulunan merdivenlerde gerçekleştirilen taç giyme törenleri nedeniyle buraya Dükler Sarayı denmiş.
İlki 9. yüzyılda yapılmış, 10. yüzyılda yangından hasar görmüş. 12. yüzyılda sade bir kale olarak yeniden inşa edilmiş. Uzun bir süre Venedik’in yönetim merkezi ve valilik olarak kullanılmış. Şu an müze olarak kullanılmakta giriş ücreti 18 Euro.
Dükler sarayını hapishaneye bağlayan işlemeler ile süslü Ahlar köprüsü
Venedik sular şehri olduğundan şehirde pek çok köprü bulunuyor. 1603 yılında yapılan barok tarzı taş köprü işlemeler ile süslü. “Son nefes köprüsü” ve “İç çekiş köprüsü” olarakda anılıyor. Çünkü buradaki pencereler, idam hükmü giyen mahkumların dünyaya son baktıkları yermiş.
Kireç taşından yapılmış olan köprünün pencerelerinde taştan yapılmış ızgaralar bulunmakta. Belki de Venedik’teki en ünlü köprü olan Ponte dei Sospiri, “Ah’lar Köprüsü” anlamına gelmekte. Mahkumların hücrelerine götürülürken geçtikleri köprüden son kez Venedik’in ve dünyanın güzelliklerini görüp ‘Ah’ çektikleri için bu ismi almış.
Ah’lar Köprüsüyle ilgili bir diğer rivayette gün batımında bu köprünün altında öpüşen aşıkların bir ömür boyu mutlu olacakları yönünde.
San Marco meydanada 2 granit sütun yer alıyor. Sütunlardan birinin üzerinde Venedik’in sembolü olan “Kanatlı Aslan” figürü, diğer sütun üzerinde de Venedik’in koruyucu Azizi Aziz Theodorus’un heykeli yer alıyor. Suçlular, 15. ve 18. yy. arasında bu iki sütun arasında idam ediliyormuş. Bu yüzden bugun bile insanlar bu iki sütun arasından geçmemeye çalışıyor.
100 metrelik yüksekliği ile San Marco Çan kulesi
“Campanile di San Marco” denilen Çan kulesi 100 metre yüksekliğe ile Venedik’in en yüksek noktası. Ancak orjinal kule 1902 senesinde yıkılmış, 1912’de tekrar yapılmış. Bu seyir kulesine çıkıp Venedik’i seyretmek çok çok keyifli. Kule bugünkü haline 16. yy gelmiş.
Kulenin en önemli özelliği her birinin farklı bir işlevi olan 5 çanı olması. Bu çanlardan Marangona mesai saatlerinin başlama ve bitişini, Malefico infazları, Nona öğle vaktini, Mezza Terza senatörler için Dükler Sarayı’nda toplantı çağrısını ve Trottiera ise Büyük Konsey’in toplandığını haber veriyormuş.
San Marco Meydanı’nın bir diğer önemli kulesi de Saat Kulesi olarak da bilinen Torre dell’ Orologio 15. YY sonlarında yapılan kule ay ve burçların konumlarını da gösteriyor. Saat başı Mori (Mağribiler) isimli iki heykelin çanlarını çaldığı bu 5 katlı kuleyi 1 saat süren turlarla gezebiliyorsunuz.
1500’lü yıllarda konsey Üyelerinin konutu olarak yapılan Procuratie Vecchie
Şehrin o dönemdeki en seçkin apartmanıymış. Daha sonra Napolyon’un üvey oğlu burayı Kraliyet Sarayı olarak kullanmaya başlamış. Bugünse alt katlarında Venedik’in en ünlü cafelerinden Quadri ve Lavena var.
3800 metre uzunluğunda ve yaklaşık 5 metre derinliğinde olan Venedik’in en büyük kanalı Canal Grande
Venedik’in soyluları büyük kanal boyunca otururmuş eskiden. Rialto Köprüsü büyük kanal üzerinde inşa edilmiş taş kemerli bir köprü. Venedik’teki en eski köprü ve halen kullanılıyor. İlki 1181 yılında inşa edilmiş bir duba köprüymüş. Köprü 1255’te ahşap bir köprü ile değiştirilmiş. Bu köprünün altından gemilerin geçmesine izin verecek şekilde yükselen hareketli bir platform bulunmaktaymış.
Köprü yıllar içinde yıpranmış. Yangın çıkmış birkaç kez çökmüş. 16. yüzyıla gelindiğinde taş köprü yapılmasına karar verilmiş aynı yere.
San Polo ve San Marco’yu birbirine bağlıyor köprü. Buradan Büyük Kanalın bir fotoğrafını çekmek, gondol ve özel tekneleri seyretmek harika. Ayrıca köprü üzerinde alışveriş için uygun bir çok mekan bulunuyor. Kanal boyunca üç köprü daha bulunmakta.
Büyük Kanal üzerinde yer alan duvarlarında ki yaldız kaplamalar nedeni ile ‘Altın Ev’ denilen Cadora
1428-1430 yılları arasında Venedikli zengin bir aile için yapılmış. Roma İmparatoru Nero’nun Roma’daki görkemli altından evinin hikayesini duyan Venedikli bir zengin için 1428- 1430 yılları arasında yapılmış. Gotik mimari ile yapılan binanın iç kısmında bahçesinde bulunmakta. Teknelerin yanaştığı yerden salona girilmekte. Binanın üst katında ünlü İtalyan sanatçılar tarafından yapılmış değerli resimler ve heykeller sergilenmekte.
1750 yılında kurulan güzel sanat akademesi Gallerie dell’Accademia
Eskiden resim, heykel eğitimi veren akademi bugun sanat galerisi olarak hizmet vermekte.
Napolyon’un emri ile kraliyet akademisi yapılmış. Müzede çok ünlü sanatçıların eserlerini görmeniz mümkün. Gentile Bellini, Bosch ve Leonardo da Vinci’nin Vitruvian Man’i gibi
Her ayın ilk pazar günü ücretsiz olan müzenin giriş ücreti 15 euro
Veba salgının önlenmesi amacı ile yapılan Santa Maria della Salute
Kelime anlamı sağlık olan Santa Maria della Salute kilisesi veba salgınının önlenmesi amacıyla yapılmış. Venedik’in en çok bilinen kiliselerinden olan yapı Meryem Ana’ya ithaf edilmiş.
1629 -1631 yılları arasında ki veba salgınında halkın çoğu yaşamını yitirmiş. 1575 yılında yaşanan veba salgını II.Redentore Kilisesi’nin bitiminden sonra salgın yavaşladığı için vebanın yavaşlaması için tekrar kilise yapmaya karar vermişler.Santa Maria Della Salute kiliseside bu amaçla yapılmış. Kilisenin en beğenilen kısmı sekizgen şeklindeki ve barok tarzda inşaa edilmiş olan kubbesi olmuş. İçinde çok değerli eşyalar bulunmakta. Büyük Kanal ile Canale della Zattere’nin arasında bir yarımada sayılan kısımda yer almakta. Bina 1687 yılında tamamlanmış.Bazilikanın içerisinde, o dönemde 94 yaşında olan Titiano’nun vebaya yakalanmadan hayatta kalabilmesinin şerefine hediye ettiği çok değerli 12 resim bulunmakta. Bazilikaya giriş ücretsiz.
Santa Maria Gloriosa dei Frari Bazilikası
Bazilika genellikle Frari olarak biliniyor. Sade ve ifadesiz dış görünümüne karşılık içi çok ihtişamlı. Kilisenin yapımı yüzyıl sürmüş. Çan kulesi 14. Yüzyılda yapılmış.
Bazilikanın ünlü ressam Titian’ın “Bakire Varsayımı” adlı eseri bulunmkata. Santa Maria Gloriosa dei Frari Bazilikası, Venedik’teki en şaşırtıcı kilisedir. Mimarisi, heykel sayısı ve içerdiği sanat eseri ile Venedik’in en gözde eserlerinden biridir. Latin haç şeklinde olan Bazilika, “Fransisken” olarak tanımlanabilen klasik bir Gotik tarzı örneğidir.
Cam geleneği ile ünlü Murano adası
Venedik, Büyük Kanal’la köprüleri birleştiren 9 küçük adadan oluşuyor. Murano adası, lagünün ana adalarından biri.1-2 saat içinde gezilebilecek büyüklükte bir ada.
1200’lü yılların sonunda cam yapımı şehir içnde yangın çıkmasına neden olduğundan, cam işiyle uğraşan herkesin Murano Adasına karar verilmiş. Bir başka rivayete göre de cam ve ayna yapımı herkes tarafından bilinmediği için, Venedik’liler bu maharetlerini yabancılardan sakınmak ve saklamak için cam ustalarını bir adada toplamış. Adaya giriş çıkışada izin vermemişler. Murano’lular zaman içinde bu dalda epey ilerlemiş ve dünyanın en iyi cam ustalarını yetiştirmiş.
Türkçede kullandığımız “fiyasko” kelimesi, Murano adasından gelmiş. Rivayete göre cam yapılırken hatalı olan üretimlere fiyasko derlermiş. Biz de de Türkçe ’de beğenilmeyen, kötü hatta işe yaramayan şeylere, “fiyasko” deriz ya işte bu yüzdenmiş. Cam objelerin satıldığı fırınların ve dükkânların bol olduğu bir yer ada. 7 bin nüfuslu adada, cam fabrikalarında camın nasıl yapıldığını keşfedip hediyelik eşyalar da alabilirsiniz. Ada Venedik’e 1923’te dahil olmuş. Ada da mutlaka 4.000’den fazla nesneyle Murano Cam Müzesi’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Dantel müzesi ve renkli evleri ile ünlü Burano Adası
Renkli renkli evleri, eğik çan kulesi, dantelleri ile 3000 kişilik Burano adası Venedik gezi rehberine eklenmesi gereken önemli yerlerden. Köprülerle birbirine bağlı dört adadan oluşmakta.
Ana geçim kaynağı balıkçılık olan sakin bir ada.İş imkanı çok olmadığı için gençler ayrılmış adadan.
Eskiden avrupada Burano dantelleri çok aranırmış ve önemli bir ticaret unsuruymuş. Gerçek Burano dantelleri pahalı ve fakat ada da birçok fabrikasyon üretim dantelde görebilirsiniz. Galuppi meydanında orijinal dantellerin olduğu müzeye vakit ayırmalısınız tabi dantel işçiliğine meraklıysanız. Burano adasının evlerinin en önemli özelliği, birçok renk ile boyanmış ve geometrik şekillere bölünmüş olması. Tipik Burano evleri genellikle kare şeklinde ve iki veya üç kata bölünmüş. Eski bir efsaneye göre, balıkçıların denize açıldıklarında evlerini uzun mesafeden görmeleri için renkli boyadıkları söylenmekte. Harika fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz bu evler ile. Özellikle Bepi’s House’ın Fotoğrafını çekmeden dönmeyin. San Martino Kilisesi’nin 53 metrelik çan kulesi eğik. İlk kilise 959 yılında yapılmış bugün kü yapı 16 yy yapılmış. Çan kulesi ise 1703-1714 yılları arasında yapılmış. Kule de adadaki diğer evler gibi kazıklar üzerinde durmakta ve zemindeki zarardan dolayı eğilmiş çan kulesi. Her geçen gün daha fazla zarar görüyor kazıklar.
Burano balık yemekleri ile ünlü ve en meşhurları “risotto de gò”.
Venedik’ten 45 dakikalık vaporetto yolculuğa ile Burano adasına gelebilir, Venedik’in kalabalığına yarım günlük bir ara verebilirsiniz. Bu yolculuk sırasında adadın meşhur kurabiyeleri Bussola ve Esse’ın size eşlik etmesi için yanınıza almanızı tavsiye ederim.
Venedik film festivalinin yapıldığı Lido adası
Lido kelimesi İngilizce’de açık hava plaj, İtalyanca’da ise kıyı anlamına geliyor. 1857 yılında Avrupa’da plaj kurulan ilk yermiş ve bu konsept Avrupa’ya Lido’dan yayılmış.
Denizi çok muhteşem olmasa da uzun aralıksız kumsalları eskiden çok popülermiş.
1932 yılında dünyanın ilk film festivali olan Venedik Film Festivali de burada yapılmış. Eskiden zenginler tarafından tercih edilen ada bugun biraz daha sakin.
San Marko Meydanı’ndan vaporetto ile sadece 20 dakikada Lido’ya gelebilirsiniz.