İçindekiler
Türkiye’nin başkenti Ankara, turunçgillerin başkenti Antalya. Rusların sıcak denize inme politikasının kilit noktası. Geçmişi günümüze getiren antik kentleri, muhteşem sahilleri ve etkileyici tatil ortamıyla herkesin gönlünde bir “Bu yaz Antalya’ya gitsek de…” ile başlayan bir cümle var. Bu yazı sayesinde o üç noktanın yerine birbirinden farklı on güzel destinasyon koyuyoruz. Antik kentlerden şelalelerden mağaralara Antalya’da mutlaka görmeniz gereken birbirinden güzel yerleri sizler için yazdım.
Antalya denildiğinde çoğumuzun aklına ilk gelen yaz tatili ve deniz-kum-güneş üçlüsü oluyor di mi? Antalya sadece deniz-kum-güneş tatilinden ya da sadece ‘ultra her şey dâhil’ tesislerden ibaret değil. Tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan ve birçok antik kenti sınırlarında barındıran Antalya; hem tarihi hem de kültürel miras açısından da oldukça zengin.
Antalya aslında sadece merkezinden ya da tesislerin yoğunlukta olduğu bölgelerden ibaret değil; bunun yanı sıra Kaş, Kalkan, Olimpos gibi gezmesi ve keşfetmesi oldukça keyifli hem tarih hem de deniz turizmini bir araya getirebileceğiniz lokasyonları da bünyesinde barındırmakta. Saydığımız bu ilçelerin hepsinin karakteri ve size sunacağı şeyler çok farklı. Bu sebeple Antalya hakkında detaylı olarak oluşturacağım bu rehberde size hepsinden bahsedip; nereleri gezmek ya da keşfetmek istediğinizin kararını tamamen size bırakacağım.
Peki, gelelim işin en önemli kısmına; Antalya’ya gitmeye karar verdiniz ancak nereye gidilir, nerede ne yenir hiçbir fikriniz yok. Antalya’da gezilecek yerler nerelerdir? Antalya’ya nasıl gidilir? Antalya için kaç gün yeterlidir? Antalya’da ne yenir? Gibi kafanıza takılan tüm soruları sizin için detaylıca araştırdım ve ortaya bu rehber çıktı. İşte Antalya gezisi hakkında ihtiyacınız olan tüm bilgiler…
Antalya Nerededir?
Antalya, Türkiye’nin güneyinde yer alır ve ülkenin en kalabalık beşinci şehridir. 2020 sonu itibarıyla 2.548.308 kişilik bir nüfusa sahip olan Antalya; ülkemizde “turizmin başkenti” olarak bilinmekte. Şehrin yüz ölçümü 20.177 km2 ve şehrin sınırları içerisinde 19 ilçe ve belediye bulunmakta.
Antalya İli’nin tamamı Akdeniz Bölgesi’nde yer alır. Bir tarafı Antalya Körfezi, diğer tarafı ise Batı Toroslar ile çevrili. Komşularına baktığımızda; batısında Muğla, kuzeyinde Burdur ve Isparta, kuzeydoğusunda Konya, doğusunda ise Karaman ve Mersin illeri yer almakta.
1980 yılından itibaren hızlı bir gelişme gösteren Antalya İli; günümüzde ülkemizin en önemli şehirlerinden birisi haline gelmiş.
Antalya’nın Tarihi
Antalya; tarihin ilk dönemlerinden itibaren pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış illerimizden birisi. Bu sebeple Türkiye’de sınırları içerisinde en çok antik kent bulunduran il. Likyalılar uygarlığından başlayarak sırasıyla Lidyalılar, Pamfilyalılar, Bergamalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar döneminde var olan Antalya; bu medeniyetlerden birçok izi sınırlarında barındırır.
Antalya İli’nin tarihini incelerken Anadolu topraklarında insana ait bilinen en eski yerleşim alanlarından bir tanesine kadar gideceğiz. Karain Mağarası bizi günümüzden yaklaşık 500 bin yıl kadar geriye götürecek. Ayrıca Karain Mağarası’nda yapılan kazı çalışmalarında bulunanlar Anadolu’da bulunan en erken fosil kalıntıları.
Bölgedeki Karain Mağarası; bizi Eski Taş Devri’ne kadar geri götürürken; Beldibi Mağarası ise Orta Taş Çağı’ndan bulgular sunarak bölgenin tarihine ışık tutmakta. Ayrıca Bademağacı Höyüğü’nde yapılan kazı çalışmalarında Cilalı Taş Çağı yerleşimlerine ve yerleşik hayata geçişinin ilk izlerine rastlanması da heyecan verici. Tüm bu araştırmalar ve yapılan kazı çalışmaları sonrasında Antalya Bölgesi’nde Eski Taş Çağından başlayan kesintisiz bir uygarlık tarihi olduğu ortaya çıkmakta. İnanaılmaz değil mi 🙂
Hititler dönemi
Bilindiği gibi Anadolu’da ilk siyasi birliği sağlayan devlet Hitit Devleti. Bu dönemde Antalya Bölgesi tarih sahnesinde pek gözükmese de; Hitit krallarının Batı Anadolu seferlerini düzenlemeye başlamaları ile birlikte bölge önem kazanmaya başlamış. Hatta bölgede yer alan Perge, Kesros, Patara gibi eski coğrafya adlarının Hitit çağından kalma olduğu da Hitit Kralı III. Hattuşili’nin yıllıklarından öğrenilen bir bilgi.
Hitit uygarlığının yıkılma sebeplerinden olan deniz kavimleri göçü sırasında bir kısım Akalılar Antalya bölgesine göç etmiş. Ardından bölgede yaklaşık olarak MÖ 7.’de Rodoslular ve Dorluların da hâkimiyet sürdüğü bazı Yunan kaynaklarında görülmekte.
Likya ve Pamfilya dönemi
Özellikle antik kentler açısından oldukça zengin olan bölgede en önemli uygarlıklardan birisi hiç şüphesiz Likya uygarlığı olmuş. Likyalılar; günümüzde sınırlarının nereden nereye olduğu hala tartışma konusu olan Pamfilya bölgesinin en büyük uygarlıklarından birisi. Pamfilya bölgesi de günümüzdeki Antalya sınırları içerisinde. Kelime anlamı ‘tüm halklardan olan insanların yaşadığı memleket’ olan Pamfilya Bölgesi’nde isim anlamı sebebi ile pek çok uygarlığın bir arada yaşadığı düşünülmekte.
Bergama, Roma ve Bizans dönemleri
MS 5.-7. yüzyıllar arasında Hıristiyanlığın Anadolu’da hızla yayıldığını görmekteyiz. Bu dönemde Pamfilya ve Likya uygarlıkları, Doğu Roma eyaleti olarak önemlerini korumuşlar. Hatta MS 2. Yüzyıldaki bu iki uygarlık da altın çağını yaşamış diyebiliriz.
7 yüzyılın ortalarına geldiğimizde ise Arap toplumlarının yağma ve saldırıları ile bölgede büyük ölçüde zararlar oluşmuş. Bu durumu engellemek isteyen Doğu Romalılar, bölgeyi korumak amacıyla özel bir donanma kurarak bölgeye tekrar hâkim olmuşlar. Hatta Antalya’da bulunan ilk surlarında bu dönemde inşa edildiği söylenmekte.
Yine bu dönemde Rodos, Venedik, Ceneviz korsanlarının saldırıları ve Haçlı seferi sırasındaki yağmalar; bölgede gerçekleşen büyük depremler ile birleşince bölgenin ekonomik gücü ve büyük kentleri zarar görmüş. Bunu fırsat bilen Rodos ve Cenevizliler kendilerine uygun buldukları kıyılarda üsler kurmuşlar. Görüldüğü gibi Antalya şehri, stratejik olarak da önemli konumu ve bir liman kenti olması sebebi ile tarih boyunca sürekli olarak istilalara maruz kalmış.
Selçuklu dönemi
Türkler, 1176 Miryokefalon Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya akınlar düzenleyerek burada kendilerine yurt edinmeye başlamışlar. Bu dönemde II. Kılıç Arslan Selçuklu Devleti’nin güçlü temellere sahip olması için oğullarını Anadolu’nun çeşitli yerlerine gönderiyormuş. En küçük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’i de Antalya ve civarındaki bölgeye göndermiş. Bölgeyi 1182 yılında kuşatan fakat alamayan II. Kılıç Arslan 1207 tarihinde şehri ele geçirmiş. Şehri teslim aldıktan sonra ilk iş olarak tersane yaptıran ve devletin merkezini Antalya’ya taşıyan Selçuklu Devleti’nin bölgedeki hâkimiyeti çok kısa sürmüş.
Selçuklu sultanı İzzeddin Keykavus 1216 yılında yeniden şehri fethetmiş. Şehri ikiye bölen koruyucu bir sur yaptırmış. Aynı yıllarda Alâeddin Keykubat da Alaiye’yi (Alanya) fethederek Selçuklu Devleti’nin Akdeniz’de bir deniz birliği kurmasının önünü açmış. Yine bu dönemde Antalya’da oluşturulan tersane ile ilk Türk deniz varlığının temelleri de atılmış.
Antalya Bölgesi’nde Anadolu Selçuklu Devleti’nin son senelerinde İlhanlılar etkin olmaya başlamış. Ardından kurulan Hamitoğulları Beyliği’nin hâkimiyetine giren Antalya Bölgesi; Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid tarafından 1390 yılında Osmanlı Devleti’nin kontrolüne geçmiş.
Ticaret yolları üzerinde bulunması ve jeopolitik konumu sebebi ile tarih boyunca sık sık el değiştiren Antalya şehri; Osmanlı Devleti’nin himayesi altındayken de önce Karamanoğulları’nın ve ara sıra bazı Avrupalı devletlerin saldırılarına uğramış.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine geldiğimizde ise Sevr Antlaşması’ndan sonra Antalya’nın kontrolünün İtalyanların eline geçtiğini görmekteyiz. I. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan Mondros Ateşkes Antlaşması ile de bölgedeki İtalyan hâkimiyeti devam etmiş
26 Ağustos’ta başlayan ve 30 Ağustos Zaferi ile devam eden Büyük Taarruz sonrasında şehirde yeniden Türk hâkimiyeti var olmaya başlamış.
29 Ekim 1923’ten cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte il haline gelen Antalya; özellikle 1950 yılından sonra yoğun göç almaya başlamış. 1960-70 yılları arası dönemde ise Antalya’da şehirleşme faaliyetleri oldukça hız kazanmış.
2 Eylül 1993’te büyükşehir ilan edilen Antalya günümüzde halen Türkiye’nin en kalabalık şehirlerinden birisi.
Antalya Gezilecek Yerler
Antalya ve çevresinde gezilip görülecek o kadar çok yer var ki; daha gelmeden nasıl yaparız, nereye gideriz diye düşünmeye başladığınızı biliyorum. Çevresi ayrı güzel, merkezi ayrı güzel bir şehir olan ve özellikle çevresinde çok fazla antik kent ve tarihi miras barındıran Antalya hakkında sizin için harika bir gezi listesi hazırladık. Bu listede yok yok desek yeridir; isteyene popüler tatil beldeleri, isteyene tarihi merkezler ve antik kentler isteyene ise denize girebilecekleri en güzel noktalar… Öyleyse Antalya ve çevresini birlikte keşfetmeye başlayalım mı?
Kaleiçi /Antalya Merkez
Antalya merkezi denildiğinde akla ilk gelen yerlerden birisi Kaleiçi. Eski şehir surları içerisinde kalan bu tarihi bölge; şimdi Antalya’da sosyal hayatın akıp gittiği bir yer haline getirilmiş, ne de güzel olmuş. Hem halen yaşayan tarih dokusunu görebileceğiniz; hem bir şeyler yiyip içebileceğiniz hem de küçük plajında isterseniz denize girebileceğiniz; gece hayatının da oldukça hareketli olduğu bir yer olan Kaleiçi; listenizin ilk sıralarında mutlaka olmalı, şiddetli tavsiye Yalnız size küçük bir not; gündüz sıcağında buraya gelirseniz pek keyif almazsınız, özellikle akşamüzeri gelirseniz hem rahatça gezer hem de güneşin batışını yakalayabilirsiniz.
Kurşunlu Şelalesi
Antalya çevresinden devam edecek olursak; hem yerli hem de yabancı turistlerin uğramadan geçmediği bir yerden daha bahsetmeden olmaz. Kurşunlu Şelalesi, Antalya’ya yolu düşen herkesin görmeden dönmemesi gereken yerler listesinde mutlaka yer almalı. Neden mi? Hem suyun rengi, hem etrafındaki yemyeşil bitki örtüsü ile bol huzur ve birbirinden güzel manzaralar sunacağına şimdiden garanti verebiliriz.
Düden Şelalesi
Antalya’nın meşhur olmuş şelalelerinden birisi de Düden Şelalesi. Sanki semtin ortasında akan bir şelale gibi gözüken ve ilk başta bu durum sebebi ile şaşkınlık uyandıran bu şelalenin içerisindeki mağaraya girilip gezilebilmesi insanda farklı bir heyecan uyandırıyor. Düden Şelalesi’nin özellikle falezlerden aşağı deniz dökülen kısmını mutlaka fotoğraflamanızı öneririm.
Perge Antik Kenti
Antalya tarih severlerin ve gittiği yerde antik kentleri gezmekten büyük keyif alanların en çok seveceği yerlerden birisi olacak, şimdiden söyleyelim. Hem Antalya merkeze yakın hem de çevresinde bulunan birçok antik kent, gez gez bitmez cinsten ancak bunlardan en önemlilerden birisi elbet ki Perge Antik Kenti. Özellikle Kurşunlu Şelalesi’ni gezdikten sonra buraya geçerseniz rahat bir şekilde gezebilirsiniz çünkü iki nokta birbirine çok yakın.
Perge Antik Kenti; Pamphyli uygarlığının önemli şehirlerinden birisi. Antik dönemden günümüze kadar gelen kentler arasında en iyi korunmuş antik kentlerden birisi. Büyük bir stadyuma ve Yunan-Roma tipi bir amfi tiyatroya sahip olan Perge Antik Kenti, aynı zamanda Helenistik tarzda yapılmış görkemli bir giriş kapısına sahip. Bu bölgede yapılan kazılarda çıkan çoğu heykeli şehrin merkezindeki Antalya Müzesi’nde görülebilmeniz mümkün. Antik kenti gezmek isteyenler için eğer müze kartınız var ise giriş ücretsiz.
Antalya Müzesi/Merkez
1922 yılında bölgeye gelen işgal güçlerinin yağmasından kurtarılan eserlerin korunması için Öğretmen Süleyman Fikri Erten tarafından kurulan bu müzede; Antalya çevresinde yer alan Lykia, Pamphylia ve Pisidia antik kentlerinden çıkan tüm eserleri görebilirsiniz. Özellikle Perge Antik Kenti’nden çıkarılan Roma Dönemi heykelleri ise Antalya Müzesi’nin en değerli parçaları arasında gösterilmekte.
Tazı Kanyonu
Burası son zamanların en popüler ve fotoğraf çekimi için en çok tercih edilen noktalarından birisi desek yanılmış sayılmam. Oldukça etkileyici bir manzarayı size sunacak olan bu güzel kanyonda eminim siz de fotoğraf çekilmeden duramayacaksınız.
Köprülü Kanyonu
Tazı Kanyonu ve Köprülü Kanyonu birbirine çok yakın olduğu için ikisini bir arada görmek size oldukça zaman kazandıran bir plan olacak.
Köprülü Kanyon Milli Parkı’nı asla atlamamalısınız çünkü hem birçok deneyim sunuyor hem de giriş ücretsiz. İsmini tahmin edeceğiniz üzere kanyonun başındaki ve sonundaki köprülerden alıyor. İlginç olan noktaysa rivayete göre küçük köprüyü usta yapmış. Büyük, kemerli ve heybetli köprüyü ise ustanın çırağı. Boşuna boynuz kulağı geçer dememişler. Köprülü Kanyon’a gidip sakin sakin yürümek büyük bir kayıp. Herhalde dünyanın en keyifli rafting deneyimlerinden birini sunuyor diyebilirim. Ulaşımı çok da zor değil, Antalya şehir merkezine yaklaşık 80 km uzaklıkta kalıyor.
Köprülü Kanyon’u çok sever ve birkaç gününüzü oralarda geçirmek isterseniz etrafında çadır kurabileceğiniz yerler bulunuyor. Söylentiye göre milli parkın içine de çadır kurabiliyorsunuz. Ancak elbette kurmadan önce bir yetkiliye danışmakta fayda var. Köprülü Kanyon sadece rafting sevdalıları için görülmesi gereken bir yer değil, gerek insanın içini ferahlatan suyu gerek yeşil güzellikleri gerekse kanyonun büyüleyiciliği ile yolu Antalya istikametine düşen kimsenin uğramadan geçmemesi gereken bir yer.
Manavgat Şelalesi
Antalya Bölgesi; hem tarihi kentler açısından hem de şelale ve kanyonlar açısından oldukça zengin bir bölge. Antalya’nın meşhur şelalelerinden birisi olan ve çok fazla yüksekten dökülmese de manzarası ile size sakinlik ve huzur veren Manavgat Şelalesi; etrafındaki kafeler ve restoranlar ile de keyifli bir zaman geçirmenizi sağlıyor. Ayrıca isteyenler için kamp yapma imkânı da bulunmakta.
Aspendos Antik Kenti
Antalya’nın Serik İlçesi sınırlarında yer alan ve MÖ 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulan Aspendos Antik Kenti, hiç şüphesiz en çok bilinen ve en popüler antik kentlerden birisi. En parlak dönemini Roma zamanında yaşayan ve bu sebeple Roma döneminden kalma birçok eseri içerisinde barındıran Aspendos Antik Kenti; 12.000 kişi kapasiteli bu görkemli antik tiyatrosu ile gören herkesi kendisine hayran bırakıyor.
Aspendos Antik Kenti’nde tiyatronun arkasında kalan alanda ise stadyum, agora, bazilika, anıtsal çeşme, meclis binası, su kemerleri, tapınak, hamam, sarnıçlar, dükkânlar gibi yapıların kalıntılarını da görmek mümkün. Aspendos şehri Bizans Dönemi’nde de varlığını sürdürdükten sonra Selçuklu Dönemi’nde kervansaray olarak kullanmış.
Konyaaltı
Antalya’nın civarında turizm denildiğinde akla ilk gelen beldelerden birisi hiç şüphesiz Konyaaltı. Henüz diğer turistik beldeler ünlenmemişken bile var olan ancak şimdilerde diğerleri kadar popüler olmayan Konyaaltı; Antalya’nın merkezine yakın olması ve mavi bayraklı Lara ve Konyaaltı Plajlarına sahip olması açısından her daim avantajlı. Ancak burasının yazın ne kadar kalabalık olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil.
Alara Çayı (Ulugüney Çayı)
Antalya gerçekten rafting yapmak isteyenlerin cenneti gibi davranıyor ancak Köprülü Kanyonu gibi burası da hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle raftingden hiç haz etmeyenleri bile büyüleyecektir. Alara Çayı yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlerin rotası olmuş İpek Yolu üzerinde yer alıyor. Roma, Selçuklu ve Osmanlı’nın izlerini çay boyunca görmek mümkün. Alara Çayı’nın kıyısında Alara Kalesi ve Alara Han’ı yer almakta. Çay boyunca iki yanınızda uzanan doğa mucizesinin aniden bir tarihi eserle kesilmesinin hazzını buradan başka nerede böyle yaşayabilirsiniz bilmiyorum.
Alara Çayı üzerinde bulunan Alara Han’ın 1231 yılında Selçuklular tarafından yaptırıldığı biliniyor. Alara Han’ın girişi ücretli ancak çok yüksek bir meblağ değil, içinde bir de bir şeyler yiyip içebileceğiniz restoran bulunuyor. Alara Çayı üzerindeki varış noktalarınızdan biri de mutlaka Alara Kalesi olmalı. Alara Kalesi, Alara Han’da mola verenlerin güvenliğini sağlamak için inşa edilmiş.
Alara Çayı serin sularıyla özellikle yazın sıcaklayanları, ücretsiz kamp kurma imkanıyla parası biten gezginleri, muhteşem rotasıyla rafting severleri ve doğa ile tarihi birleştirmesiyle de fotoğrafçıları kendine çekiyor. Oldukça uzun bir çay Alara Çayı, bu nedenle yürüyüşe gidenlerin biraz dikkatli olması gerekiyor, kendinizi bir anda hiç tahmin etmediğiniz bir yerde bulabilirsiniz. Alara Çayı’na bugün Ulugüney Çayı da deniyor. Ulaşımı pek zor değil, Alanya’nın Okurcular beldesinden rahatlıkla varabilirsiniz.
Delik Deniz ve Kral Koyu
Delik Deniz ve Kral Koyu, Antalya’nın tarihle doğayı birleştiren bir başka varış noktası. Delik Deniz adını sahile yakın kayanın ortasındaki delikten alıyor. Kral Koyu ise sahile varmadan önce geçmeniz (ve mutlaka uğramanız) gereken Antiochia Ad Cragum Antik Kenti’nden alıyor. Şöyle ki bu antik kent milattan sonra birinci yüzyılda yaşamış olan Kommagene kralı dördüncü Anthiocos tarafından yaptırılmış ve günümüze kadar büyük ölçüde korunmuş.
Eğer berrak ve güzel bir denize girmek istiyorsanız Delik Deniz’i, Delik Denize gidiyorsanız da Kral Koyuna gideceğiniz için antik kenti mutlaka görmelisiniz. Antalya üç beş günde doya doya gezilecek bir yer değil, nasıl Alara Çayı’na gitmişken kaleyi, Yanartaş’ı görmüşken Olympos’u ziyaret etmek gerekiyorsa Delik Deniz’den önce de antik kentini görmek gerekiyor.
Şimdi gelelim bu güzeller güzeli antik kentin arkasına gizlenmiş Bali’yi andıran koyun ulaşımına ve olanaklarına. Arabayla ulaşımda Gazipaşa’ya 23 km, Alanya’ya 67 km ve yolu fena değil ancak park sıkıntısı var. Arabayı park ettikten sonra biraz yokuş yukarı biraz yokuş aşağı pek de kolay olmayan bir yürüyüş parkurunu aşmanız gerekiyor (akademisyen ayakkabısı iş görür). Tüm zorlukları aşıp koya ulaştığınızda muhtemelen artık buradan kopmak istemeyeceksiniz. Kamp yapmada herhangi bir engel yok, ancak bu koyda hiç tesis bulunmadığını belirtmekte fayda var.
Belek
Turizm ve her şey dâhil tesisler denildiğinde akla gelen ilk noktalardan birisi hiç şüphesiz Antalya’nın Belek beldesi. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra her şey dahil otellerin var olmaya başladığı ve özellikle yabancı turistlerin yoğun bir şekilde tercih ettiği noktalardan birisi haline gelen Belek; tüm bunların yanı sıra golf turizmi ile de adını daha çok duyurdu.
Eğer her şey dâhil ve ultra lüks bir otelde konaklama yapmak hem de civardaki yerleri gezmek isterseniz Belek sizin için de iyi bir alternatif olacak.
Alanya
Alanya; Antalya’nın turizm beldelerinden birisi ve aynı Belek gibi 1990’lı yıllardan sonra 5 yıldızlı otellerin mesken tuttuğu bir yer haline gelmiş. Son yıllarda daha da büyüyen ve neredeyse bir şehir büyüklüğüne ulaşan Alanya’da; hem konaklama hem de akşam saatlerinde merkezine gidip merkezinde vakit geçirmeniz mümkün. Özellikle Alanya Kalesi, manzarasının güzelliği ile popüler olan yerlerden, listenize ekleyebilirsiniz.
Kemer
Gelelim Antalya’nın turizm denildiğinde akla gelen beldelerinden bir diğerine. Kemer de tıpkı Belek ve Alanya gibi sezon boyunca turist yoğunluğunun en çok yaşandığı yerlerden birisi. Özellikle ultra her şey dâhil bir konaklama isteyenler için alternatif konaklama beldelerinden birisi olan Kemer; deniz olarak pek sevilmese de yakınlarında gidebileceğiniz güzel koylar ve plajlar bulunduğu için iyi bir seçenek olabilir.
Olimpos Teleferik
Antalya’da son zamanlarda oldukça popüler bir aktivite haline gelen ve Tahtalı Dağı’na çıkıp muhteşem Antalya manzarasını görmek isteyenlerin tercih ettiği Olimpos Teleferik; vaktiniz varsa mutlaka yapmanız gerekenler listesinde olmalı.
Patara Antik Kenti
Antalya’ya gittiğinizde eğer vaktiniz var ise çevresini keşfetmenizi de şiddetle tavsiye ederiz. Özellikle Olimpos, Kaş gibi noktalar size hem harika bir deniz deneyimi hem de tarihten bu yana miras kalan Likya uygarlığı eserlerini görme fırsatı verecek. İşte Antalya çevresinde yer alan ve en görkemli antik kentlerden birisi sayılan Patara Antik Kenti de bunlardan birisi.
Likya Birliği’nin başkentliğini yapan ve zamanında birliğin meclis toplantılarının yapıldığı yer olan Patara Antik Kenti; aynı zamanda Likya Birliği içerisinde üç oy hakkına sahip olan altı şehirden birisi. Oldukça büyük bir antik kent olan ve içerisinde amfi tiyatrosu, meclis binası, yürüyüş yolu, dükkânların ve hanların kalıntıları bulunan Patara Antik Kenti’nde kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
Likya Yolu
Tarihin en eski ticaret yollarından birisi olan Likya Yolu, Fethiye’den başlayıp Antalya’yı boydan boya geçen 535 kilometrelik uzun bir yol. Özellikle Adrasan’dan başlayan ve Olimpos’ta son bulan 13 kilometrelik etabı günübirlik yapılabilir olması ile en çok tercih edilen parkurlardan birisi. Vaktiniz varsa siz de trekking gruplarına katılarak bu tarihi yolun en azından bir kısmını yürüyebilirsiniz.
Detaylı likya yolu yazım linkte.
Termessos Antik Kenti
Antalya bölgesinde seyahat ederken görebileceğiniz antik kentlerden birisi de Termessos Antik Kenti. Güllük Dağı’nın tepesinde bulunan Termessos, aynı zamanda ülkemizin en iyi korunan antik kentlerinden birisi olarak da gösterilmekte. Burayı gezmek isteyenler için müzekart ile ücretsiz olduğunu belirtebiliriz.
Olimpos
Eğer zamanınız varsa ve Antalya çevresini tamamen keşfetmek istiyorsanız Olimpos bölgesini mutlaka listenize eklemelisiniz. Olimpos’un kendisine has bir havası var; ağaç evler, antik kentin içerisinden yürüyerek ulaşılan sahili, genellikle sırt çantalı gezginlerin uğrak noktası olması, salaş fakat bir o kadar keyif veren atmosferi ile burası bambaşka bir dünya. Peki, Olimpos’a geldiniz diyelim burada neler yapabilirsiniz? Öncelikle eğer vaktiniz varsa burada ağaç evlerde konaklayarak buranın ruhunu tamamen hissedebilirsiniz. Konaklamalı bir plan yapıyorsanız Olimpos Dağı’nın zirvesine çıkarak tanrıların hiç sönmeyen ateşi eşliğinde güzel bir keyif gecesi yapabilirsiniz. Eğer günübirlik bir planınız varsa Olimpos Antik Kenti’ni gezebilir; ardından caretta ceratta’ların yuvalamaya geldiği sahilden denize girebilirsiniz. Hatta isteyenler buradan özel tekneler kiralayarak yakınlardaki birbirinden güzel koyları deneyimleyebilirler.
Detaylı Olimpos yazım linkte
Adrasan/Suluada
Eğer Olimpos’a kadar geldiyseniz araba ile yaklaşık 20-25 dakikalık bir mesafede bulunan ve son zamanlarda turkuaz rengi suları sebebi ile Türkiye’nin Maldivleri de sayılan Adrasan’ı ve Suluada’yı da listenize ekleyebilirsiniz. Buradan Suluada ve yakınlardaki koylara düzenlenen tekne turlarından birisine katılarak; suyun renginin güzelliğine ve berraklığına inanamayacağınız koyları da keşfedebilirsiniz.
Detaylı Adrasan yazım linkte
Kaş
Antalya denildiğinde bence en güzel, en keyif veren yerlerden birisi Kaş bölgesi. Hem birbirinden güzel koyları, hem keyif veren sokakları hem de birbirinden güzel koyları ile Kaş sizi gittiğinize asla pişman etmeyecek yerlerden birisi. Eğer sezonda değil de sezonun başında ve sonunda giderseniz buranın keyfini daha da rahat bir şekilde çıkarabilirsiniz.
Kaş’ta yapabileceğiniz şeyler arasında birbirinden güzel koyları keşfetmek ve küçük bir kasabayı andıran sokaklarında gezmek ilk sıralarda geliyor. Bunun yanı sıra tekne turlarına katılarak özellikle Kekova ve civarındaki koyları keşfetmeniz de bu listede olmazsa olmaz aktivitelerden birisi olmalı. Eğer vizeniz varsa yakın bir mesafede olan Meis Adası’na da geçiş yapabilirsiniz.
Detaylı Kaş- Kalkan yazım linkte.
Kalkan
Kalkan; Kaş’a yaklaşık olarak 25 kilometre mesafede yer alan turistik beldelerden birisidir. Yaklaşık 200 yıl önce kurulduğu varsayılan ve günümüzde halen Likya Uygarlığı’nın izlerini taşıyan bir belde olarak dikkat çeker. Burada bir diğer dikkat çekici nokta da nüfusun çoğunun İngilizlerden oluşması.
Kaleköy & Demre
Demre; Antalya’ya yolu düşen herkesin görmesi gereken yerlerden birisi. Küçük ancak manzarası ve tarihi ile sizi kendisine hayran bırakacak kadar güzel bir atmosferi var. Demre neden bu kadar önemli derseniz; öncelikle Noel Baba Kilisesi burada yer alıyor. Ayrıca Kekova’da bir zamanlar Likya Uygarlığı’nın şehirlerinden birisi olan ancak 2. yüzyılda yaşanan depremlerle yerle bir olan Batık Şehir de yer alıyor. Bir de Kaleköy (Simena) var ki; oranın tarihi ve doğa güzellikleri, keyifli yeme içme mekânları ise bambaşka. Buraya gelmek için karayolu kullanmak biraz zor; ancak Kekova’dan kalkan tekne turları ile buraya gelebilirsiniz. Eğer Kaleköy’de konaklamak istiyorsanız adada tesis sayısının oldukça az olduğunu belirtmekte fayda var, rezervasyonlar hemen dolabiliyor. Konaklama yapacağınız tesis ile iletişime geçerseniz Demre’den sizi alıp otele getirebiliyorlar.
Kaleköy’de yapılabilecek en güzel aktivite bizce kano sürmek. İsterseniz kano ile adanın tam karşısındaki Batık Şehri de ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Kaleköy’ün en tepesinde bulunan amfi tiyatro ve kaleden de şu ana kadar gördüğünüz en güzel manzaralardan birisine şahit olabilirsiniz.
Demre ve Kaleköy hakkında detaylı yazım linkte.
Ormana Düğmeli Evler
Burası eğer vaktiniz varsa listenize ekleyebileceğiniz Antalya şehir merkezinden yaklaşık 2,5 saat süren bir yolculuk sonunda ulaşacağınız İbradı Orman Köyü’nde bulunan karakteristik evler aslında. “Düğmeli evler” diye adlandırılan ve bu yöreye özgü malzemelerden yapılmış, mimarisi ile de yörenin özelliklerini taşıyan bu tarihi evleri görmek isterseniz burayı listenize ekleyebilirsiniz. Peki, nedir bu evlerin özelliği derseniz; bu evler sadece yöredeki sedir ağacı ve taşlar kullanılarak yapılmış ve yapım esnasında hiçbir çivi, çimento kullanılmamış. Ayrıca bu köy ve tarihi evler kültür mirası statüsünde yer alıyor, bilginiz olsun.
Geyik Bayırı
Antalya su sporları ve tarih meraklılarının dışında tırmanışçılar için de güze bulunmaz bir fırsat kesinlikle. Geyik Bayırı, Türkiye’nin en büyün tırmanış merkezi. Antalya merkeze yakın, Torosların yanındaki bu alan sadece Antalya’da yaşayan bir akrabanızı şehir merkezinde gördükten sonra bile hemen uğranabilecek yakınlıkta.
Geyik Bayırı’na kendi aracınızla da rahatlıkla ulaşabileceğiniz gibi merkezden toplu taşıma da kullanabilirsiniz. Eğer ilk varış noktanız Geyik Bayırı olacaksa bazı kamp yerleri havaalanından alma hizmeti de sunuyor, birazcık tuzlu da olsa. Kamp yeri demişken Geyik Bayırı kamp yapmayı seven gezginler için de güzle bir nokta kesinlikle, ağaçların altında huzurlu birçok kamp yeri bulunuyor. Geyik Bayırı’na gittiğinizde ne yapın ne edin mutlaka manzarayı izleyecek bir yer bulun.
Damlataş Mağarası
Damlataş da Antalya’ya gidip mutlaka görmeniz gereken başka bir varış noktası. Alanya merkezde sahilde bulunan dolayısıyla ulaşımı bir hayli kolay olan bu mağaranın yaklaşık 15 bin yıllık bir süreçte oluşmuş. İlginç bir tavsiye olacak ancak eğer astım ve nefes darlığınız varsa yirmi bir gününüzü Damlataş Mağarası’na ayırıp sonrasında temizlenmiş ciğerlerinize derin bir nefes çekebilirsiniz.
Mağara içerisinde yüzde doksan nem ve yüksek karbondioksit oranıyla (karbondioksit kısmını ben de anlamadım) astım hastalarına iyi geliyor. İşin ilginç yanı bu rivayet ya da söylenti falan da değil buna göre bir uygulama geliştirmişler. Astım hastaları ziyaretçilere kapalı olan 06.00-10.00 saatleri arasında giriş yapıyor. Daha detaylı bilgi için doktorunuza danışınız.
Tabi bu mağaranın egzotik ve büyüleyici görüntüsünü görmek için astım hastası olmanız gerekmiyor. Damlataş adını girişi geçtikten sonra gelen büyük sarkıtların damlamasından almıştır. Aydınlatmalarıyla da dikkat çeken mağara yine “Antalya’ya gitmişken de görmeden dönmezsin” denilen noktalardan biri.
Antalya’da Ne Yenir?
Antalya’ya geldiniz, çok güzel koylarda yüzdünüz, gezilmesi gereken yerleri gezdiniz, tarih boyunca birçok uygarlıktan günümüze kalan kültürel mirasa şahit oldunuz; peki ne yiyeceksiniz? İşte seyahatinizin en keyifli keşiflerinden birisi burada devreye giriyor ve sizin için ‘Antalya’da ne yenir, nerede yenir’ listesi yapıyoruz. Hadi gelin Antalya’ya gittiğinizde tadına bakmadan dönmemeniz gereken lezzetlere birlikte göz atalım.
Antalya Piyazı
Listenin ilk başında olması gereken lezzetlerden birisi bizce hiç şüphesiz Antalya piyazıdır. Antalya seyahatinizde tadına bakmadan dönmemeniz gereken bu lezzet; daha önce yediğiniz piyazlardan oldukça farklıdır.
Yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olan ve coğrafi işaretli bir ürün olan Antalya Piyazı; bol soslu ve zeytinyağlı olması ile diğer piyazlardan hemen ayrılır. Ayrıca tarator sos ile hazırlanıyor oluşu onu diğer piyazlardan ayıran bir başka önemli özelliğidir. Çandır fasulyesi, tahin, tarator sos ile hazırlanan ve oldukça lezzetli olan Antalya piyazı; genellikle köfte ya da şiş köftenin yanında tüketilir ancak siz isterseniz sadece öğün olarak bile yiyebilirsiniz
Antalya Piyazı nerede yenir diye soracak olursanız; bu yöresel lezzetin en meşhur duraklarından birisi Piyazcı Ahmet’tir. Merkezde olması açısından ulaşımı kolay olan ve yıllardır isim yapmış bir yer olan Piyazcı Ahmet, aynı zamanda ünlü gurmeler tarafından da tavsiye edilen bir yerdir.
Balık ve Deniz Ürünleri
Antalya’ya gelip de güzel bir balık ve deniz ürünleri sofrası yemeden dönerseniz, yazık edersiniz. Çünkü burası bir sahil şehri olduğu için taze balık ve deniz ürünleri konusunda kesinlikle çok başarılı. Bu konuda isteyen lüks restaurantlardan isteyen ise salaş fakat lezzet konusunda sizi kesinlikle hüsrana uğratmayacak olan salaş lokantalarda bu lezzeti deneyebilir.
Antalya’da meşhur balık restoranları nereler derseniz; öncelikle en çok önerilen Çıtır Balık ile başlamalıyız. Merkezde bulunan ve önündeki kalabalıktan dahi ne kadar popüler olduğu anlaşılan Çıtır Balık; müdavimleri oldukça fazla bir mekandır. Ayrıca fiyatları da oldukça uygundur.
Diğer bir önerimiz ise Martı Balık Ekmek olacaktır. Yine merkezde yer alan ve salaş bir yerde balık ekmek yiyeyim bana yeter diyenlerin tercih ettiği Martı Balık Ekmek; mütevazı seçenekler arasında ilk sıralarda yer alır.
Eğer biraz daha şık bir yerde yemek istiyorsanız; merkezde bulunan Arma Restaurant bu konuda beklentinizi fazlasıyla karşılayacaktır. Hem nefis manzarası hem de lezzetli deniz ürünleri ile bu mekân Antalya’nın en nezih mekânlarından birisidir. Deniz mahsülleri çeşitliliği oldukça zengin olan mekânda dilerseniz farklı tatlar ve tarifler de bulunmaktadır.
Eğer güzel bir akşam yemeği için şık bir seçenek arayışında iseniz; bir diğer önerimiz de İskele Balık Pişiricisi olacaktır. Mezeleri oldukça meşhur ve balık kokoreç ile ün yapmış olan bu mekânda; zengin menü ve şık dekorasyon size keyifli bir akşam yaşatacaktır.
Serpme Börek
Antalya’nın en meşhur lezzetlerinden birisi olan ve gittiğinizde yemeden dönmemenizi şiddetle önereceğimiz bir diğer lezzet serpme börektir. Serpme börek en iyi nerede yenilir sorusunun cevabı ise Antalya’da neredeyse 50 yıldır hiç değişmemiştir. Börekçi Tevfik; bir pasaj içerisinde yer alan bulması biraz zor konumuna rağmen harika bir lezzet şöleni yaşatacak yerlerden birisidir.
Yanık Dondurma
Antalya’nın hiç şüphesiz en meşhur ve ilginç lezzetlerinden birisi de yanık dondurmadır. İlk duyduğunuzda kulağa farklı geldiğini biliyoruz ancak tadı oldukça güzel, bizden söylemesi
Eğer bu lezzeti en meşhur yerinde denemek istiyorsanız tercihiniz Akdeniz Dondurma olmalıdır. Burası Antalya’nın en eski tatlıcılarından birisidir.
Hibeş
Adını belki de ilk kez duymuş olduğunu bu lezzet Antalya mutfağına özgü bir lezzettir ve Antalya’ya gittiğinizde yemeden dönmemeniz gerekenler listesinde ilk sıralarda yer almalıdır. Hibeş mezesi içerisinde tahin, sarımsak, limon, karabiber ve kimyon ile yapılan humusa benzer bir mezedir. Bunun tek farkı içerisinde nohut yoktur.
Bu yöreye özgü olan soğuk meze türü en çok akşam yemeğinde özellikle de et yemeklerinin yanına yakışmaktadır. Ancak Antalya mutfağında bu lezzet sabah kahvaltısında ekmek üzerine sürülmesinden tutun da makarnalara sos olarak bile kullanılıyor.
Arap Kadayıfı
Bu tatlının adı farklı gelse de aslında bilinen bir lezzetin yöresel isim almış halidir diyebiliriz. Ülke genelinde daha çok yassı kadayıf ya da taş kadayıf olarak bilinen Arap Kadayıf; bol ceviz ile servis edilen şerbetli bir tatlıdır.
Bağaça
Poğaça yazacakken acaba yanlış mı yazdılar diye düşünüyor olabilirsiniz ama bu lezzetin adı gerçekten de bağaça Antalya mutfağına özgü bir çörek olan ve içerisinde tahin, susam, tarçın, çam sakızı bulunan bu çörek; nohut mayası ile yapılmaktadır. Antalya’da hemen hemen her yerde bulabileceğiniz bu tatlının en meşhur yeri ise Meşhur 18’in Bağaçaları’dır.
Bonus Mekân Önerisi: 7 Mehmet
Antalya denildiğinde bir klasik haline gelen ve Antalya’nın en iyileri arasında gösterilen 7 Mehmet; bir akşam yemeğiniz için mutlaka uğramanızı tavsiye edeceğimiz mekânlardan birisidir. Muratpaşa ilçesinde yer alan ve geleneksel tatlar ile yenilikçi lezzetleri bir araya getiren bu mekân; hem nezih hem de iyi servis ve kaliteli bir hizmet almak isteyenlerin ilk tercihlerinden birisi oluyor.