İçindekiler
Deniz kenarı beldeler deyince insanın aklına hep yaz gelse de, Adrasan, Olimpos, Çıralı üçlüsü kışın da size bambaşka bir keyif yaşatacak yerlerden. Bilhassa, sakinliği, doğayı, sessizliği ve şehir kaosundan kaçmayı seviyorsanız.Kaş, Demre bölgesinden Antalya’ya doğru devam ettiğimizde Adrasan,Olimpos, Çıralı üçlüsü karşılar bizi.
Gezi yazısını okumadan önce 1 dakikda kısa bir tur atmak ister misiniz?
Adrasan
Adrasan, Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı bir köy. İlçeye 30 km, şehir merkezine ise 95 km uzaklıkta. Buralara gelmişken gece hayatıyla meşhur Kemer’i de görelim diyenler için Kemer’e uzaklığı ise 55 km. Adrasan tam bir turizm köyü. Burada yaşayan yerel halk gelirini turizm ve balıkçılıktan kazanıyor.
Eğer İstanbul’dan Adrasan’a gitmek istiyorsanız ve kendi aracınızla gidecekseniz, 812 km’lik bir yol sizi bekliyor. Bu da yaklaşık yarım günlük bir yolculuk demek. Uçak yolculuğunu tercih edecekler için de, Adrasan havalimanına yaklaşık 100 km mesafede yer alıyor. Havalimanında transfer hizmetlerinden yararlanabilirsiniz ya da havalimanı taksileriyle görüşüp küçük bir pazarlık yaparak taksi ile de gidebilirsiniz.
Adrasan’da Konaklama
Adrasan’da konaklamak için farklı alternatifleriniz mevcut. Bu bölgede pansiyon ve butik oteller de var, otel konseptinde hizmet veren yerler de. Elbette beş yıldızlı oteller değil, daha küçük işletmeler ama böyle olması buranın doğasına ve tatil anlayışına daha uygun. Eğer severseniz, bungalovlarda konaklama seçeneğiniz de var.
2 km uzunluğunda, cam gibi bir denize sahip olan bir koy Adrasan koyu. Kumlara uzanıp gökyüzünü izlerken bir yanınızda masmavi deniz, bir yanınızda yemyeşil ormanlar olacak. Adrasan Koyu Likya yolunun da önemli noktalarından biri. Üç yanı yeşile doyacağınız ormanlarla çevrili olduğu için deniz daima dingin ve dalgasız. Sığ suları sevenler için de ideal bir nokta Adrasan.
Burada yapılacak en keyifli aktivitelerden biri tekne turları. Özellikle sezonda her gün düzenleniyor ve bazı teknelerin görünüşleri oldukça dikkat çekici. Korsan gemisi şeklinde olanlar dahi var. Suluada, Ceneviz ve Sazak koylarında yüzmenin keyfini çıkarmak için mutlaka tekne turu yapmalısınız.
Suluada
Suluada Antalya’nın Maldivleri olarak bilinir. Antalya körfezinin en batı ucunda. Gelidonya fenerine yaklaşık 7 km mesafede. İnci gibi bembeyaz kumu, cam gibi suyu ile denize girmenin en keyifli olduğu yerlerden. Suluada bir yerleşim yeri değil, dolayısıyla orada konaklama yapılamıyor. Tekne turları ile ziyaret edip adanın keyfini çıkarabilirsiniz. Aynı zamanda buranın Akdeniz’de yer alan tüm balık çeşitlerini barındıran bir ekosisteme sahip olduğu da bilinir. Suluada’da bulunan su altı mağaraları orfoz balıkları ve Akdeniz foklarının yuvasıdır. Adanın en uç kısmında bulunan Aşıklar mağarasından yüzerek geçip adanın diğer tarafına ulaşabilirsiniz. Buraya giderken şnorkelinizi almayı unutmamalısınız. Adada bir tatlı su kaynağı da bulunuyor ve adını buradan alıyor.
Sazak Koyu
Tekne turundaki noktalardan biri de Sazak koyu. Bu koy sırtını Musa dağına dayamış, yemyeşil ormanlara uzanan, iki yanı dik kayalıklara sahip bir koy. Tertemiz bir sahile ve kuma sahiptir ancak denizin girişinde orta büyüklükte çakıl taşları bulunur. Çakıl taşlarının bitiminde ayaklarınızı yumuşacık kumlara basabilirsiniz.
Ceneviz Koyu
Burası da yerleşimi olmayan bakir koylardan biri ve karadan ulaşımı bulunmuyor. Yani Ceneviz koyunu görmenin tek yolu tekne ile ulaşım sağlamak. Birinci derece doğal sit alanı olduğu için buranın korunması mümkün olmuş. Ceneviz koyu, burada bulunan kale kalıntılarından dolayı Porto Ceneviz Koyu olarak da anılıyor. Cenevizlilerin 11. ve 15. yüzyıllarda Atlantik Okyanusu, Kuzey Avrupa, Akdeniz ve Karadeniz’de çeşitli ticaret kolonileri kurup sonrasında da bu kıyılarda kaleler inşa ettikleri ya da var olan eski kale kalıntılarını onarıp kullandıkları biliniyor.
Ceneviz koyunun iç kesimlerinde siyah çamur ile kendinize bakım yapabilirsiniz. Bu siyah renkli toprağı denizde sulandırıp vücudunuza ve yüzünüze sürebilirsiniz. Kanıtlanmış bir etkisi olmasa da ziyaret edip uygulayanlar tarafından cilde iyi geldiği söyleniyor. Ceneviz koyunun arkasındaki sırt kısmına tırmandığınızda Yalancı koyu da görebilirsiniz. Yalancı koy hem caretta carettaların yuvalama bölgesi hem de Akdeniz foklarının yaşam alanıdır.
Adrasan’da Yeme-İçme
Aslında burada yaklaşık 55 çeşit balık türünün yaşadığını söylemek bile yeterli olabilir. Burada çok lezzetli deniz ürünleri yiyebilirsiniz. Ayrıca mis gibi zeytinyağlıların ve mezelerin tadına bakmayı da ihmal etmemelisiniz. Eğer daha bistro tarzı yerleri tercih ediyorsanız Chill House’u sevebilirsiniz.
Çıralı
Özel aracınızla gelmek istiyorsanız Antalya merkezden 1 saatlik bir yolculuk sonrasında buraya ulaşabilirsiniz. Eğer özel aracınız yoksa minibüsleri kullanabilirsiniz. Antalya otogarından Kumluca minibüslerine bindiğinizde Çıralı kavşağında iniyorsunuz. Burada indikten sonra tekrar dolmuşa binebilir ya da o istikamete giden birinden sizi almasını rica edebilirsiniz. Otostop bu bölgede çok normal karşılanan bir ulaşım şekli ama yine de dikkatli olmakta fayda var.
Likya Yolu’nın bir diğer uğrak noktalarından; Çıralı. Yaklaşık 3 km’lik bir sahili sahip, 1. ve 2. derece doğal sit alanı olması sayesinde de korunan bölgelerden biri. İnce taneli kumu ve masmavi deniziyle burası da gerçekten bir doğa harikası. Caretta carettalar da bu güzel sahili çok sevmiş olacak ki onların üreme alanlarından olmuş. Çıralı aynı zamanda Ulupınar deresinin bir bölümüne de ev sahipliği yapıyor. Bu dere yalnızca kış aylarında akıyor ve Olimpos’tan geçerek denize ulaşıyor. Kumsalı Olimpos ve Çıralı olarak ikiye ayıran şey de bu aslında.
Çıralı ismi Khimaira yani Yanartaş’tan geliyor. Yanartaş’ın hikâyesini az sonra anlatacağız ama önce Çıralı’yı anlatmaya devam edelim. Burası gerçekten de şehir kaosundan uzak, sakin ve sessiz bir tatil isteyenler için ideal nokta.
Konaklamak için yine otel, bungalov ve pansiyon seçenekleriniz bulunuyor. Yeme içme seçenekleri arasında tıpkı Adrasan’da olduğu gibi tazecik balıklar, mezeler ve zeytinyağlılar da bulunuyor.
Yanartaş (Khimaira – Chimaera)
Yanartaş Antalya’nın dağlarına saklanmış asla sönmeyen bir ateş. Mitolojik hikayesi ise gerçekten hiç beklemeyeceğimiz türden. Kısaca bahsedeyim, Kimera diye bir canavar var bu canavar aslan, keçi ve yılan karışımı (evet Yunan mitolojisi) ve nefes aldıkça ağzından ateşler çıkıyor. O dönemin kralı da pegasusuna atlayıp bu canavarı yeniyor ve yerin yedi kat altına gönderiyor. Yanartaş’ın ateşi bu canavarın yedi kat dipten gelen öfkesi. Mağaraya ulaşmadan önce ağaçların ve büyüleyici kuş seslerinin arasından geçmeniz gerekiyor. Yolu biraz uzun gibi görünebilir ancak vardığınızda hepsine değdiğini göreceksiniz.
Yanartaş, Kemer’e bağlı olan şirin Çıralı’dan ulaşım sağladığımız bir mağara. Araba, minibüs veya yürüyerek (tavsiye edilmez) ulaşım sağlayabilirsiniz. En keyiflisi ise bisiklet elbette çünkü tüm manzaranın tadını ancak bisiklette rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Bu arada eğer bisikletle gitmeye karar verirseniz hava kararmadan mutlaka dönmüş olun, dönüş yolu daha kısa ancak karanlık bir dağda bisiklet sürmek bir nebze ürkütücü.
Yanartaş’a giderken etrafın güzelliklerini ve mağaraya varmadan önce burnunuza dolacak portakal çiçeği kokusunun tadını çıkartmayı ihmal etmeyin.
Olimpos
Sizi Çıralı’ya kadar getirmişken Olimpos’u es geçmenize izin veremem. Olympos hippieler tarafından ele geçirilmiş gibi görünebilir. Öyle de. Antik kente giderken her an rastalı biri yanınıza gelip çiçek verecekmiş gibi hissediyorsunuz. Ancak o rastaları ve çiçekli kıyafetleriyle antik kente can verdikleri de bir gerçek.
Olimpos’un handikaplı bir yer olduğunu söylemek gerekir. Uykusuz karikatürlerindeki “Işkım Selinsu’larla Olympos’a gidelim ya bu yaz aha aha” algısından dolayı insanda bir nebze terliklerle gidilirmiş hissi oluşmuyor değil. Tabi ki gidebilirsiniz kılık kıyafet kontrolü yapmayacak kimse ama eğer biraz şöyle kalabalıktan ayrılıp kentin derinliklerine gitmek istiyorsanız size tavsiyem gidip Decathlon’dan akademisyen ayakkabısı almanız. Ortalama bir spor ayakkabınız yoksa Olimpos hem büyüklüğü hem de girintili çıkıntılı yolu ile sizi yorabilir.
Bu arada Olympos’un çıkışında (yani iki tarafında da iki giriş çıkışı var) kamp yapabileceğiniz yerler mevcut. Deniz tarafından olan kısım denize yakınlığı ve sıcak kumlarıyla cezbediciyken diğer taraf bungolowları ve denize uzaklığıyla biraz can sıkıcı olabilir. Ancak deniz tarafı olmayan yerden çıktığınızda gayet uygun fiyatlı atıştırmalık yiyebileceğiniz yerler bulunuyor. Olympos Antik Kenti fazlasıyla büyük ve neyse ki çok da müdahale edilmemiş olduğu için tamamını gezmek bir nebze yorucu, kentin sonundaki bu atıştırmalık yerler hem dinlenmek hem de dönüş yolu için enerji toplamaya birebir.
Eğer çadır veya bungolow pek sevmiyor ancak hem Yanartaş Mağarası’na hem de Olympos’a yakın olmak istiyorsanız sizin için şirinler köyü kıvamındaki Çıralı ideal. Eylül ortası gibi çok da pahalı olmayan Çıralı’da da kalabilirsiniz.
Antalya Merkez’e 85 km uzaklıkta. Burası da caretta carettaların yuvalarından biri ve yine doğal sit alanı olduğu için korunmuş bir bölge. Sabah çok erken saatlerde (Temmuz-Ağustos aylarında) denize girerseniz caretta carettaları görme şansınız olabilir.
Burada konaklamak için en ünlü yerlerden biri ki adını çok sık duyarsınız; Kadir’in Ağaç Evleri. İçerisinde Hangar ve Bull Bar adında iki de bar bulunuyor. Burada konaklamasanız bile eğlenmek için tercih edebilirsiniz. Gece hayatı demişken, Olimpos’ta tercih edebileceğiniz diğer mekânlar; Eskiyeni, Kaktüs ve Orange. Orange dans etmek isteyenler ve disko tarzı mekânları sevenler için ideal olabilir. Kaktüs’te iyi müzik dinler ve canlı performansları izlersiniz. Eskiyeni ise yine canlı müzik dinleyebileceğiniz bir performans mekânıdır.
Olimpos’ta denize gidebilmek için antik kentin içinden geçmeniz gerekiyor. Girişteki gişelerden bilet alıp geçiyorsunuz ve antik kentte kral mezarlarını selamlayarak sahile ulaşıyorsunuz. Antik kent Güney ve Kuzey Nekropol olarak ikiye ayrılmış ve kuzey nekropol kısmında tam 113 mezar tespit edilmiş. Kuzey nekropol kısmında o dönemin ileri gelen aileleri yaşarmış. İsteseniz gişelerin hemen girişindeki marketlerden yeme-içme ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Olimpos’ta denize girerken bir kano kiralayıp kayalıkların keyfini çıkarmayı sakın ihmal etmeyin.
Olimpos’a gelmişken Ulupınar’a gelip mis gibi çam kokusu ve buz gibi akan dereye ayaklarınızı sokarak tazecik balıkların tadına bakmayı unutmayın.