Atina’ya gelip de Akropolis’i görmeden dönerseniz, üzgünüm ama Atina’ya “tam anlamıyla” gitmiş sayılmazsınız! Çünkü burası sadece bir antik kent değil, aynı zamanda demokrasinin filizlendiği, tanrıçaların yarıştığı, tarihin ta kendisiyle göz göze geldiğiniz bir yer.
“Akropolis”, Yunanca’da “yüksek şehir” anlamına geliyor. Eski Yunan şehirlerinin en yüksek noktasına kurulan bu alan, idari, dini ve askeri merkez olarak kullanılmış. En meşhuru ise, elbette ki Atina Akropolisi. MÖ 5. yüzyılda inşa edilen bu etkileyici alan, Attika Ovası’nda, deniz seviyesinden 152 metre yükseklikte yer alıyor. Şehrin koruyucu tanrıçası Athena’ya adanmış ve bugün hâlâ tüm ihtişamıyla ayakta.
Akropolis ve Demokrasi

Efsanelerle gerçek tarihin iç içe geçtiği bir yer burası. Rivayete göre, halk Atina’nın geleceğine dair kararları burada hep birlikte oylarmış. E hal böyle olunca, “demokrasinin doğduğu yer” demek de hiç yanlış sayılmaz! Eğer Atina’da ilk kez geziyorsanız, turunuza Akropolis’ten başlamanız şiddetle tavsiye edilir.
Parthenon: Athena’ya Adanmış Görkemli Tapınak

Akropolis’in en meşhur yapısı hiç şüphesiz Parthenon. Tanrıça Athena’ya ithafen inşa edilen bu tapınak, “Bakirenin Tapınağı” anlamına geliyor ve antik dünyanın en önemli arkeolojik kalıntılarından biri sayılıyor.
Tamamen beyaz mermerden yapılan yapı, bir zamanlar kentin hazinelerini de saklıyormuş. Dış cephede kullanılan heykel süslemeleri, Yunan sanatının zirvesi olarak kabul ediliyor.
Bir dönem burada 12 metrelik altın ve fildişinden yapılmış dev bir Athena heykeli bulunuyormuş. Heykeltıraş Fidyas’ın bu heykeli, gerektiğinde paraya çevrilsin diye tasarladığı bile söyleniyor. Günümüzde yerinde olmayan heykelin kaderi hakkında tek bir tahmin var: Büyük ihtimalle gerçekten de eritilip paraya çevrildi!

Parthenon’un Dönüşüm Hikayesi
Zaman Parthenon’a pek nazik davranmamış…6. yüzyılda Bizanslılar kiliseye çevirmiş, 15. yüzyılda Osmanlılar cami olarak kullanmış. Hatta bir dönem barut deposu olarak hizmet etmiş. 1687’deki Venedik kuşatmasında cephaneliğe top isabet etmiş ve büyük bir patlama sonucu tapınak ciddi hasar görmüş. Bugün gördüğünüz haliyle bile büyüleyici.


Athena ve Poseidon’un Rekabeti: Erekhtheion Tapınağı
Akropolis’te bir başka dikkat çekici yapı ise Erekhtheion Tapınağı. Burası mitolojik olarak Athena ile Poseidon’un şehir için rekabet ettiği yer. Kim daha güzel hediye verirse, şehir onun olacakmış. Poseidon denizden tuzlu su fışkırtmış, Athena ise bir zeytin ağacı dikmiş. Tahmin edersiniz, halk zeytin ağacını seçmiş. Hatta şehrin ismi bile athena dan gelirmiş.
Tapınağın güney kapısında yer alan Karyatides yani kadın figürlü sütunlar mimari olarak şahane. Heykellerin saç detayları bile taşıyıcı unsura dönüşmüş, hem estetik hem işlevsel!

British Museum ve Elgin Mermeri Tartışması
Erekhtheion’un bazı parçaları ve Akropolis’ten çıkarılan birçok eser bugün British Museum’da sergileniyor. 19. yüzyılda İngiliz Elgin Lordu, Osmanlı’dan aldığı özel izinle( Burası muamma) bu eserleri ülkesine götürmüş. Günümüzde hâlâ Yunanistan bu eserleri geri istiyor ama İngiltere pek oralı değil. Neyse ki Akropolis Müzesi’nde kalan orijinal parçaların izini sürebilirsiniz!
Akropolis Müzesi: Antik Çağların Vitrini

Akropolis Müzesi, tapınakta yer alan birçok heykelin orijinallerine ev sahipliği yapıyor. Athena Nike kabartması, Karyatides heykelleri ve renkli mermer replikalarla dolu bölümleriyle gerçekten büyüleyici.
Ve sürpriz: Bu heykellerin ilk yapıldığında aslında renkli olduğunu göreceksiniz! Müze bu renkli halleri yeniden canlandırmış ve açıkçası birçoğumuz için bu büyük bir şaşkınlık anı.

Müzenin ilk katında MÖ 650-480 arası eserler yer alırken, en üst katında Akropolis manzaralı bir restoran var. Gezi sonrası burada bir kahve molası vermek paha biçilemez!
Bonus Bilgi:
Akropolis’te ayrıca Dionysos Tiyatrosu, Athena Nike Tapınağı, Roma ve Augustus Altarı, Cimon Duvarı gibi etkileyici yapılar da sizi bekliyor.