Asurlular MÖ 3000 ve MÖ 612 yılları arasında kurulmuş olan bir devlettir ve tarihi araştırmalar neticesinde Asurluların 3 kez yıkılıp 3 kez tekrar kurulduğu bilinmektedir. Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgede kurulan Asurlular günümüz İran topraklarının büyük bir kısmında hüküm sürmüşlerdir. Asur, Khalah ve Ninova şehirleri Asurluların en ünlü şehirlerindendir.
- Medler tarafından MÖ 612 yılında yıkılan Asur’luların yıkılmasındaki en önemli sebep komşuları ile olan kötü ilişkileriydi.
- Asurlular uluslar arası ticaretle uğraşarak farklı bölgelerde ticaret kolonileri kurmuşlardır.
- Kayseri Kültepe’de kurdukları ticaret merkezleriyle yaptıkları yazışmalar sonucunda MÖ 2000’de Anadolu’ya ilk kez yazıyı getirmişlerdir.
- M.Ö 2000 yıllarının başından itibaren özellikle Anadolu’da koloniler kurmuş, Anadolu’ya yazıyı taşımışlardır.
- Çivi yazısını kullanmışlardır.
- İlk kütüphaneyi kurmuşlardır.
- Anadoluya ilk yazıyı getirerek Anadolunun tarih çağlarına geçmesini sağlamışlardır.
- Asurluların başkenti Ninova kentidir. M.Ö 1000 yılının başından itibaren Doğu Anadolu içlerine doğru genişleyen imparatorluklarıyla birlikte ilerleyen Asurlular kuzeyde Elazığ ve Palu’ya kadar yayılmışlardır. Asur hükümdarları sıklıkla fethedilen toprakların yerel halkını oradan sürerek yerlerine Asur’luları yerleştirmiş ve bu bölgeleri Asur’lulaştırmışlardır.
- İmparatorluğun M.Ö 7. yüzyıl sonunda çökmesiyle birlikte Asur halkı da tarihi kayıtlardan silinir. Son olarak Harran ve çevresinde yaşadıkları bilinmekle birlikte kayıtlarda yer almasa da Eski imparatorluk topraklarında daha sonraki yüzyıllarda da yaşamlarını sürdürdükleri ve zamanla bölgenin diğer halkları içinde eriyip gittikleri aşikardır. Günümüzde yaşayan bazı Süryaniler, Asurluların soyundan geldiklerini iddia etmektedirler.
Asur mimarlığının en belli karakteri din dışı olmasıdır. Bundan dolayıdır ki tapınaklar hep ikişer tanrıya ayrılmış, büyük kral saraylarına ek olarak yapılmıştır. Asur yapılarında sütun ilk defa (M. Ö. 1100) tarihlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Saraylar bir nevi büyük evler topluluğuydu. Heykelcilik Mısır’da olduğu kadar gelişmemiş, halk arasına girmemişti. Yalnız krallar, tapınakları ve sarayları süslemek için tanrıların ve kendilerinin heykellerini yaptırırlardı.
Asur sanatının sözü edilmeye değer en önemli buluntuları mühürler ve çivi yazılı belgelerdir. Bu dönem sanatına ilişkin çeşitli kapkacak, küçük heykelcikler, alçak kabartmalar, sfenksler, silahlar, yazılı belgeler Asurlular’a mahsus özellikler taşır.
Kral Heykeli – III. Salmanasar (M.Ö 858 – 824 Yeni Asur dönemi) Yazıtta Kral kendini, büyük, kudretli, dört iklimin kralı, bütün evrenin prenslerinin, haşmetlilerinin, krallarının kuvvetli ve kudretli rakibi olarak tanımlamış. Asur kentinin duvarlarını yeniden yaptırmış ve kendi heykelinin bir suretini de kentin kapısına koydurmuş.