Dünyanın birçok büyük kentinde, özellikle Roma, Paris ve Londra’da, kaideler üzerinde yükselen bir takım taş anıtlar dikkati çeker.Tarihi kaynaklarda ve halk arasında “dikilitaş” (obelisk) ismi ile tanınan bu anıtların başlangıcı çok eskidir. Roma şehircilik anlayışına göre meydanlar, kentlerin çekirdeğini oluşturur. Halkın buluşma ve alışveriş merkezi olan bu meydanlara anıt dikilmesi de bir Roma geleneğidir.Bunun için Romalılar, gittikleri her yerden ülkelerine ganimet olarak dikilitaşlar getirirlermiş.
Bugün Avrupa’nın önemli tüm kentlerini süsleyen dikilitaşlar, işte bu Roma geleneği sayesinde dikilmişler. Bunlara örnek olarak, Roma’da, San Giovanni Latarano Meydanı’ndaki “Circo Massimo”, Vatikan’ın içindeki San Pietro Meydanı’ndaki “Vatican”, Roma Navona Meydanı’nda “Caracalla”, Roma’da “Campus Martius”, Paris’in tarihi Concorde Meydanı’ndaki “Luxor”, İngiltere’de, Thames rıhtımındaki “Londra” dikilitaşları gösterilebilir.
Tarihi yarımadada, Sultanahmet Meydanı olarak bildiğimiz Hipodrom, Bizans Dönemi’nde araba yarışları, müzisyen toplulukları, dansözler, akrobatlar, vahşi hayvanlarla kavga gösterileri, toplantıların yapıldığı bir alanmış. Alanın tam ortasında ise dikilitaşlar ve heykeller bulunuyormuş. O dönemden “Dikilitaş”, “Yılanlı Sütun” ve “Örme Sütun” günümüze ulaşabilmiş.
Dikilitaş ilk olarak Mısır firavunu 3. Tutmosis tarafından MÖ 1550’li yıllarda yaptırılmış ve Karnak tapınağına dikilmiş. Doğu ve Batı Roma’nın son İmparatoru, döneminde “Hıristiyanlığı” devlet dini ilan eden, I. Theodosius tarafından Mısır’dan getirtilmiş.
(M.Ö.1500 yılında bir zafer anıtı olarak III. Tutmosis adına dikilmiş. İmparator II. Konstantin (337-361) bu taşı İstanbul’a getirmek için yerinden indirtmiş, ama ani ölümü ile bu girişimi yarıda kalmış. Orada 30 yıl kadar yerde yatan dikilitaş, İstanbul’u yeni baştan imar eden I.Theodosius (379-395) tarafından İstanbul’a getirtilmiş. Theodosius kaidesini de hazırlatmış, fakat yerine dikmeye ömrü yetmemiş. Sonunda, bir süre daha yerde kalan taşı ayağa kaldırmak, M.S.400 yılında, İstanbul valisi olan Proclus’a kısmet olmuş)
Aslı 30 metre olduğu düşünülen Thutmosis Obeliski taşıma esnasında veya daha sonraki bir değişiklikle boyu kısalmış kaidesi hariç yaklaşık 18,5 metrelik kısmı kalmış. Bu hali ile dahi 200 ton ağırlığında olduğu tahmin ediliyor.
Taş, İstanbul’a ulaştıktan sonra 32 günde Roma yapımı bir kaide üzerine oturtulmuş. Bu Eski Mısır anıtı, işte bu kaide ile yekpare granit taşın kendisi olmak üzere iki parçadan oluşmakta ve kaide kısmı, bugün meydan zeminine göre çukurda kalmakta.
Dikilitaş’ın Mermer Kaidesi ve Mısır Hiyeroglifi
(MS 390) Obelisk sütunun Marmara sahilinden Sultanahmet meydanına taşınması için özel raylı yollar yapıldığı anlatılır.)
Dikilitaş’ın Hiyeroglif Yazıtları
Dikilitaş’ın 4 cephesinde antik Mısır dilinde aşağıdaki metinler yazmakta. Dikilitaş’ın kaidesinin iki yüzüne, o dönemde Roma imparatorluğunun doğu eyaletlerinde adet olduğu üzere Grekçe ve Latince kitabeler yazılmış.
Kuzeybatı cephesi: “18. sülaleden Yukari ve Asagi Mısır’ın sahibi 3. Tutmosis, Tanrı Amon’a kurbanını sunduktan sonra Horus’un yardımıyla bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığının otuzuncu yılı bayramında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti.”
Kuzey cephesi: “Gizli ve kutsal ismin her tecellisine mazhar olan tanrı Amon’a kurbanını büyük acz içinde sunduktan sonra, ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru iki tacın sahibi, kudretli hükümdar ülkesinin sınırlarını Mezopotamya’ya kadar götürmeye azmetti.”
Güneydoğu cephesi: “Güneşin doğduğu sırada sahip olduğu altın renkleri dünyaya yayan Horus’un verdiği kuvveti, serveti, kuvvetli sevgi, saygıyı taşıyan ve Aşağı ve Yukarı Mısır’ın tacına sahip olan ve bizzat Güneş tarafından seçilmiş olan firavun, bu eseri babası Ra için yaptırdı.”
Güney Cephesi: “Tanrı Horus’un lütfuna mazhar olan ve Güneş’in oğlu unvanını taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır’ın hükümdarı olan firavun, kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdeniz’de dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Sınırlarını Naharin’e kadar yaydı. Mezopotamya’ya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı”.
Dikiltaş’ın mermer kaidesinde ise Latince ve Grekçe şunlar yazmakta:
Grekçe metin: “Devamlı bir suretle yerde duran bu taşı dikme cesaretini İmparator Theodosius gösterdi ve yardımına Proclus çağrıldı. Bu şekilde otuz iki günde yerine dikildi.”
Latince metinse Obelisk’in ağzından yazılmış: “Önceleri direnmiştim fakat yüce efendimizin emirlerine itaat ederek, yenilen tiranlar üzerinde zafer çelengini taşımam gerekti. Her şey Theodosius ve onun kesintisiz sülalesine boyun eğiyor. Bana da galip geldiler ve reis Proclus’un idaresi altında otuz günde yükselmeye mecbur oldum.”
Yine Dikilitaş’ın mermer kaidesinin 2 yanında kabartma süslemeler bulunmaktadır. Bir yanda Sütun’un İstanbul’a getirilişi ve Sultanahmet meydanındaki hipodrom içine dikilişi; diğer yanda ise meclis ya da senato resmedilmiştir.
“Kabartmaların biryüzünde yarım daire şeklinde bir kemerin altında oturur vaziyette dört figür bulunmakta; içlerinde en iri olanı imparator Theodosius, solundaki Batı Roma İmparatoru II.Valentinianus, sağında oğlu Arkadius ve onun yanında da en küçük oğlu Honorius yer alır. Oturdukları yerin altında ise eğilmiş olarak karşılıklı iki yönde imparatora yönelmiş Persler ve Germenler bulunmakta. Giyimlerine göre solda sivri başlıkları olan dört kişi Perslerden, sağ taraftaki pelerinli dört figür Germenlerden. Ellerinde imparatora sunmak üzere getirdikleri hediyeleri tutmaktadırlar. Diğer yüzde ise imparator Kathisma’da bu kez ayaktadır ve elinde birinciye vereceği çelengi tutmakta.”
Bir eşi Fransa’nın başkenti Paris’e, aynı yerden 1836 yılında getirilerek Concorde Meydanı’nın ortasında dikilen bu granit sütunun dört tarafındaki, Eski Mısır’ın 18. Hanedan Firavunlarından III. Tutmosis kazandığı zaferleri anlatan hiyeroglifler, 1823 yılında okunmuştur.