İçindekiler
Porsuk çayı, çekirdek çitleyen eşek heykeli, met helvası, çiğ börek, boza, Kalabak suyu, lüle taşı, üniversite, kültürel faaliyetler dendiğinde nereden bahsettiğimi hemen anlayacağınıza eminim; Eskişehir. Yunus Emre’nin Nasreddin Hoca’nın mekanı Eskişehir’i gelin beraber gezelim.
Şu an Türkiye’nin en kalabalık 5. şehri olma ünvanını taşıyan Eskişehir’in oldukça eski de bir tarihi var. Hititler MÖ 14. yy’da merkezi Eskişehir olan bir devlet kurmuşlar. MÖ 12 yy’da ise Frigler buraya yerleşmiş. O zaman bu bölgeye Dorylaion adı verilmiş. Friglerden sonra sıra Lidyalılara, onlardan sonra da Persler’e geçmiş. M.Ö 2. yy’da Roma İmparatorluğu’na geçmiş ve onlar da ayrıldıktan sonra Bizans İmparatorluğu hakimiyetinde kalmış.
Bitti mi? Elbette hayır. 1074 yılında Selçuklu’ların eline geçmiş, ondan sonra Karamanlılar ve sonra da Osmanlı Devleti himayesine geçmiş. Kurtuluş Savaşı’nda Yunan işgalinden kurtarıldıktan sonra da artık Eskişehir olarak yoluna devam etmiş.
Eskişehir 2019 yılı nüfus sayım rakamlarına göre 887.445 kişilik bir nüfusa sahip. 394.374 kişilik nüfusu ile Odunpazarı ilçesi başta geliyor. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında en sıcak zamanlarını geçiren bu şehir kış aylarında bol yağmur ve kar yağışıyla eksinin altındaki derecelere kadar düşüyor. Bu yüzden eğer Eskişehir’i kışın ziyaret edecekseniz termal içlik ve dudak koruyucunuzu çantanıza koymayı unutmayın zira soğuktan dudaklarınızı çatlatacak bir havaya sahip oluyor.
Eskişehir, şehircilik anlayışı açısından birçok büyükşehirin örnek alması gereken bir yer. Anadolu Üniversitesi ve Osmangazi Üniversitesi bu şehirde yer alıyor. Ayrıca bir de havacılık merkezine sahip. Demiryolları açısından da oldukça düzenli bir şehir. Ayrıca sanayileşme yönünden de bir o kadar zengin. Uçak motorları üretim fabrikası, çeşitli tekstil, gıda, elektronik, seramik fabrikaları da hem ülkemize hem de şehre ciddi bir istihdam kaynağı. En güzel yanı Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nin kendi elektriğini üretiyor olması.
Eskişehir’e ulaşım için hem karayolu hem de demiryolunu kullanabilirsiniz.
Eskişehir – İstanbul arası 280 kmve bu da özel araçla yaklaşık 4.30 saatlik bir yolculuk anlamına geliyor. Otobüsle gidecekseniz 5-5.30 saat sürüyor.
Ankara’ya 233 km uzaklıkta ve yaklaşık 2.5 saatlik bir yolculuk gerektiriyor.Otobüsle de 2.30-3 saat kadar sürüyor.
Komşusu Bursa’ya 153 km mesafede ve bu da yaklaşık 2 saat 10 dakika demek oluyor. Otobüsle gidecekseniz 2.30-3 saat sürüyor.
Eğer tren yolculuğunu tercih edecekseniz ki bu en keyifli yöntemlerden biri, hızlı tren ile yolculuk yapabilirsiniz. İstanbul – Ankara trenleri Eskişehir’e uğrayıp oradan Ankara’ya devam ediyor. Söğütlüçeşme’den Eskişehir garı yaklaşık 2 saat sürüyor. İzmir Mavi tren hattı da Eskişehir’e geliyor, bu yolculuk ise yaklaşık 12 saat sürüyor.
Eskişehir’de bunları yapmadan dönmeyin!
- Eskişehir’in kurulduğu yer Odunpazarı’ndaki Osmanlı mimarisinin renkli nostaljik evleri arasında dolaşın
- Türkiye’de dizayn edilmiş ve üretilmiş ilk otomobil olan “Devrim” ve Türkiye’nin ilk buharlı lokomotifi “Karakurt”un yer aldığı Tülomsaş müzesini keşfedin
- Disneyland’in Eskişehir şubesi Sazova Park’ta tekrar çocuk olun
- Porsuk Çayı’ında keyifli bir gondol turu yapın
- Tarihi Odunpazarı bölgesinde 2019’da açılan çağdaş sanat eserlerinin sergilendiği OMM müzesinin programına bakın.
- Madame Tussauds müzesinin, Türkiye’deki ilk muadili Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesinin ünlülerine selam verin
- Odunpazarı’ndaki Türkiye’nin ilk çağdaş cam sanatları müzesinde yerli yabancı cam eserleri görün
- Odunpazarı’na kadar gitmişken kurtuluş Savaşı’nı dijital- video görselleri ile anlatan Kurtuluş müzesini görün
- Eskişehir’ün ünlüsü lüle taşı yada başka hediyelik eşyalar almak için Atlıhan El Sanatları Çarşısında takılın
- Türkiye’nin ilk yapay plajı olan Kent parkta çimlere uzanın
- Eskişehir’in en büyük şelalesinin bulunduğu şelale Park’ta yeşile doyun
- Türkiye’de özel sektör desteğiyle kurulan ilk müzesi Eti arkeoloji müzesini görün
- Eskişehir’in çiböreği ile tanışın
- Eskişehir’in yerelleri gibi bisiklet turu yapın
- Vaktiniz varsa 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde doğmuş olan Nasrettin Hoca’nn evini ziyaret edin.
- Daha da vaktiniz varsa; çözülemeyen düğümü bulan, eşşek kulaklı kralları olan Frig’lere ait ören yerlerini gezin.
Eskişehir’in Kurulduğu Yer Odunpazarı
Eskişehir’in en kalabalık ilçesi olma özelliğinin yanı sıra Odunpazarı UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan şehirlerden biri.
Burada Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu ve ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geçirdiği zamanları yansıtan bir çok kıymetli eser var. 1271’li yıllarda yapılmış Alaaddin Cami, 1525 yılında yapılmış Kurşunlu Külliyesi Selçuklu zamanında yapılmış olan Hacı Hasan Cami. Caminin net yapılış tarihi mevcut değil ama 13 yy’dan kalma olduğu düşünülüyor. Mimarisine bakıldığında ise 19 yy civarında camiye çevrildiği söyleniyor. Ayrıca meşhur Odunpazarı evleri de buranın en kıymetli yapılarından. Elbette ilk yapıldıkları gibi değiller, bugüne gelene kadar hemen hemen hepsi restore edilmiş ancak güzel yanı, aslında uygun restore edilmiş olmaları.
Kurşunlu Cami ve Külliyesi- Eskişehir Odunpazarı
Odunpazarı semtinde yer alan bu cami ve külliye Eskişehir’de mutlaka görmeniz gereken yerler arasında. Eğer şanslıysanız külliye de bir ney dinletisine ya da sema gösterisine tanıklık edebilirsiniz. Bu külliye 16 yy’dan kalma ve Osmanlı dönemine ait muhteşem bir miras. 1517 yılında Osmanlı vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Kurşunlu külliyesi cami, zaviye ( küçük tekke ), şadırvan, harem, imaret talimhane, iki kervansaray ve Mevlevi şeyhlerine ait iki türbeden oluşmaktadır. Kervansaray bölümü şimdilerde nikâh salonu olarak kullanılıyor. Burada bir de sıcak cam üfleme atölyesi ve beraberinde cam sanatları merkezi bulunuyor. Külliye içerisinde ayrıca küçük küçük dükkanların yer aldığı hediyelik eşya çarşısı ve lületaşı müzesi de yer alıyor.
Kurşunlu camisi adını kurşunla kaplı kubbesinden alıyor. Kubbenin içi kalem işleriyle süslü bu güzel cami, kare plana sahip bir kubbeyle örtülmüş, beş bölümden oluşan, son cemaat kısmı bulunan ve külliye de bir kitabeye sahip olan tek yapı olma özelliğini taşıyor.
Şeyh Şehabattin Türbesi ( Salı Tekkesi ) Eskişehir Odunpazarı
Odunpazarı’na gitmişken ziyaret edebileceğiniz türbelerden biri de Şeyh Şehabettin türbesi. Bu türbeye Salı Tekkesi denmesinin sebebi eskiden her salı düzenli olarak burada toplanılması. Burada Şeyh Şehabettin Sühreverdi yatmakta. Şeyh şehabettin tarihte oldukça önemli bir yere sahip, bilhassa tasavvuf alemi içerisinde. Kendisi Anadolu Selçuklu Sultanları I. Alaeddin Keykubat ve I. İzzeddin Keykavus’u Fütüvvet Teşkilatı’na (Anadolu’da Ahi Teşkilatı’nın temelini oluşturur) davet etmek üzere Abbasi Halifesi’nin elçisi olarak Anadolu’ya gelmiş.
Kurtuluş Müzesi –Eskişehir Odunpazarı
Bu müze 29 Ekim 2016’da açılmış, bildiğimiz standart müzeler gibi tarihi objeler ve eşyalar sergilenmiyor. Kurtuluş Savaşı ve o dönemde yaşananlar dökümantasyonlarla anlatılıyor. Eğer fırsat bulursanız Kurtuluş belgeselini de izleyebilirsiniz.
Odun pazarı modern müze -OMM
Odunpazarı Modern Müze (OMM) Eskişehir’in en kıymetli müzelerinden biri. Hem ülkemizden hem de dünyanın çeşitli ülkelerinden çağdaş sanat eserlerinin sergilendiği, keyifli bir buluşma noktası. Tarihi Odunpazarı evlerinin arasında yer alan Modern Müze’nin tasarımı dünyaya ün salmış mimarlık ofislerinden birine ait, Japon mimarlık ofisi; KKAA yani Kengo Kuma and Associates. Burayı hayata geçiren kişi ise Eskişehirli koleksiyoner ve mimar Erol Tabanca. Binanın oldukça ilginç ve şık bir görüntüsü var. Odunpazarı’nın tarihi dokusu içinde modern ve şık bir bina.
Modern Müze’nin kuruluş amacı toplumun kültür ve sanatla buluşmalarını yakınlaştırmak ve bu alandaki eğitimlerin geliştirilerek gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamakmış. Bu fikirden yola çıkarak 2019 yılında kurulmuş.
Müzede kalıcı sergilerin yanı sıra dönemsel olarak çeşitli sergiler de düzenleniyor. Modern sanat ilginizi çekiyorsa, kesinlikle görmeniz gereken yerlerden biri.
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykel Müzesi
Odunpazarı’nda gezilmesi gereken yerlerden biri de Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykel Müzesi. Bu müzede belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de yapıp sergilediği birçok balmumu heykel bulunuyor. Üstelik giriş fiyatları İstanbul’daki balmumu heykel müzelerinden çok çok daha uygun. Burası bir müze olduğu için, pazartesi günleri haricinde ziyarete açık. Rezervasyon gerektirmiyor, gittiğinizde biletinizi alıp gezebilirsiniz. İçerisinde Atatürk ve bazı bürokratların da heykellerinin bulunduğu son bölümde fotoğraf çektirmek için ücret ödemeniz gerekiyor, kendi imkânlarınızla fotoğraf çekemiyorsunuz bu bölümde.
Cam Sanatları Müzesi
Burası 2007 yılında faaliyete giren bir müze. En güzel yanlarından biri, bir seyir salonunun olması. Böylece orada oturup camın nasıl işlendiğini görebilir ve dinleyebilirsiniz. Giriş fiyatları da oldukça uygun.
Adalar
Adalar deyince aklınıza İstanbul ya da Ege’ki adalar gelmesin. Burası Porsuk Çayı’nın etrafında, şehrin en yoğun 3 ana caddesinin kesişme noktasında kalan bir bölge. Gözünüzde bir Venedik canlanabilir buraya gelince. Porsuk Çayı’nın üzerinde gondollar ya da motorlarla tur atabilirsiniz. Ayrıca bu civarda bir çok kafe, bar, restoran ve dükkan bulunuyor. Adalar için Eskişehir’in gece hayatının nabzını tutuyor demek çok dah yanlış olmaz galiba.
Atlıhan Çarşısı ( El Sanatları Çarşısı )
Bu çarşıda lüle taşından çeşitli hediyelik eşyalar bulabileceğiniz küçük dükkanlar ve atölyeler var. Şehrin ekonomisine katkıda bulunmak ve oradan bir hatıra ile ayrılmak isterseniz bir ziyaret edebilirsiniz.
Kent park
Eskişehir’in bir denizi yok ama gerçek deniz kumuna sahip bir plajı var. Burası Türkiye’nin ilk yapay plajı olma özelliğine sahip. Oldukça büyük bir havuzu ve kıyısında da kumsalı var. Parkın içerisinde birçok işletme de mevcut. Ayrıca çocuklar için oyun alanları, at binme yerleri de var. Kışın sakin bir yürüyüş yapmak için de ideal noktalardan.
Sazova Parkı ( Masal Şatosu )
Bir Disneyland’imiz yok ama en azından bir masal şatomuz var. Sazova parkındaki masal şatosunun girişi ücretli. Bilet alarak giriyor ve rehber eşliğinde geziyorsunuz. Eğer isterseniz kendiniz de gezebilirsiniz. İçerisinde Türk ve dünya masallarından çeşitli örneklerin bulunduğu bölümler var. Alice ile fotoğraf çektirebilir, tek gözlü devin hikâyesini dinleyebilirsiniz. Parkın içerisinde özellikle çocuklar için çok fazla aktivite var. Korsan gemisi, bilim ve deney merkezi, miniatürk ve akvaryum mevcut.
Haller Gençlik Merkezi
Burası adından da anlaşılacağı üzere eski bir meyve sebze hali. 2000 yılında restore edilmiş ve bir gençlik merkezine dönüştürülmüş. İçerisinde çeşitli kafe ve restoranlar bulunuyor.
ETİ Arkeoloji Müzesi
Eskişehir’de var olan arkeoloji müzesi binanın yetersizliği yüzünden 2001 yılında ziyarete kapanmış. Sonra güzel bir şey olmuş ve Eti Şirketler Grubu yeni bir müze inşaatına sponsor olmuş. 3 yılın sonunda yaklaşık 4000 m2’lik bir alana yeni bir bina inşa edilmiş ve müze tekrar ziyarete açılmış. Müzede yaklaşık 2000 eser sergileniyor, bunların içerisinde Hitit, Frig, Roma, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu, kalkolitik, neolitik ve tunç dönemlerine ait eserler mevcut. Sergilenen 2000 eserin dışında yaklaşık 20.000 eserin de depoda olduğu iletiliyor.
Tülomsaş Müzesi
Tülomsaş yani Eskişehir demiryolu fabrikasının bir müzesi bulunuyor ve bahçesinde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in isteğiyle, 1961 yılında tam 4.5 ay sürede yapılmış, ülkemizde tasarlanmış ve üretiliş ilk otomobil sergileniyor; Devrim! Devrim Arabaları filminden de hatırlarsınız. Burada sergilenen araç, Devrim’in bugünlere kalan tek örneği.
İnönü Planör Kampı
Burada Türk Hava Kurumu’na ait bir eğitim merkezi bulunuyor ve dünya standartlarında eğitim veriliyor. Bir deneme yapmak istersiniz planör ya da paraşütle atlama sporlarını deneyimleyebilirsiniz. Kamp içerisinde sıcak sulu yüzme havuzu, yürüyüş ve piknik alanları da bulunuyor.
Seyit Battal Gazi Türbesi
Geçmiş zamanlardan gelen bir rivayete göre Seyyid Battal Gazi’nin kabri bir rüya sonrasında bulunur. Ümmühan Hatun ( I. Alaeddin Keykubat’ın annesi ) buraya önce bir türbe ve sonrasında da bir cami yaptırır. Günümüzdeki külliye de türbenin etrafında şekillenir. Osmanlı döneminde cami ve türbeye dergâh, tekke ve imarethane eklenmiştir. Buranın dini anlamda önemli bir yer olmasının en büyük sebeplerinden biri İstanbul Bağdat Hicaz yolunda yer alması ve hac yolcularının konaklama noktası olmasıdır. Seyit Battal Gazi türbesi medresesi ile İslam ilminin öğretildiği kuvvetli bir merkez olur. Külliye önce Kalenderi dervişlerinin onlardan sonra da Bektaşiliğin merkezi haline gelir. Bir rivayete göre Hacı Bektaş-ı Veli bu külliyeyi ziyaret ettikten sonra Orhan Gazi’den bir istekte bulunur, bu istek buranın imar edilmesidir. Orhan Gazi de tam bin adet hane oturtarak Seyitgazi’yi büyütür. Bu vesile ile, Seyit Gazi külliyesi Bektaşilerin önemli bir dergâhı ve ziyaretgâhı haline gelir.
Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi
Yunus Emre ve Eskişehir
‘Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz’
Bu dizelerin sahibini tanıyorsunuz değil mi? Yunus Emre. Özellikle Türk – İslam tarihi ve Anadolu açısından çok önemli bir şair. Yunus Emre’nin doğum ve ölüm tarihlerine ait kesin bir bilgi yok ancak 1240 yılında doğduğu söyleniyor. Doğum yeri ise Sarıköy. Burası Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı bir köy. Yunan İşgali sırasında Eskişehir’de zarar gören yerlerden biri de, Yunus Emre’nin 13. YY’dan bu yana mezarı.
1946 yılında yapılan kazı çalışmalarında bu bölgede çok sayıda insan iskeletine rastlanmış. Kazının amacı elbette Yunus Emre’nin na’aşına ulaşmak. Bu kazıda bulunan heyet, çıkarılan kafataslarından birini ( en büyüğünü ) gördüğünde bunun bir Türkmen kafatası olduğuna dair tespitte bulunmuş. Sonrasında da bu iskeletin Yunus Emre’ye ait olduğu düşünülmüş.
1949 yılında bir çeşmenin ardına tekrar bir mezar inşa ettirilmiş ve 1970 yılına kadar na’aşı bu mezarda kalmış. 1970 yılında 13 YY Selçuklu mimarisine uygun yeni bir mezar yaptırılmış. Bu mezar türbe formunda, etrafı açık, 8 adet sütundan oluşan ve kemerli bir mezar. Yunus Emre türbesi içerisinde bulunan bu mezarın çevresine cami, şadırvan, müze, çeşme ve bir kültür evi de inşa edilmiş. Yunus Emre’nin mezarının ön cephesinde ne yazdığını merak ediyorsanız, az önce okuduğunuz dörtlüğü tekrar düşünmenizi öneririm. Çünkü bu sözler, Yunus Emre’nin yaşam felsefesini de oldukça iyi anlatıyor.
Nasreddin Hoca Evi
Nasrettin Hoca evi Eskişehir’in en büyük ilçesi olan Sivrihisar’da yer alıyor. Çoğunluğun düşündürücü fıkralarıyla tanıdığı Nasrettin Hoca esasında bir eğitimci, hukukçu ve bir din adamıymış. 1208 yılında Hortu Köyü’nde ( Sivrihisar ) doğmuş. Burada her sene 3 Haziran – 10 Haziran arasında Nasreddin Hoca şenlikleri düzenlenmekte. Nasreddin Hoca’nın evi; zemin ve üzeri tek kat inşa edilmiş ve iç avlulu evlerden oluşmuş. Sivrihisar’da son yapılan kazılarda Nasreddin Hoca’nın Eskişehir’le bağını gösteren evinin dışında, mezarı da bulunmuş.
Alemşah Kümbeti
Alemşah Kümbeti 1328 yılında Melikşah tarafından, şehit edilen kardeşi Sultan Şah için yaptırılmış. Mimari açıdan incelendiğinde Anadolu Selçuklu Devleti’nin etkileri görülse de üzerindeki figürler ve bu figürlerin sembolik anlamları açısından bakıldığında, daha çok eski Türk dinlerine dayandığı anlaşılıyor. Duvarları masif mermer yığma tekniği ile inşa edilmiş, kare kaide üzerinde köşelerden planlanmış sekizgen bir kasnak üzeri, kübik gövdeli bir yapı. Böyle bahsedince biraz geometri dersini andırdı biliyorum ama Sivrihisar ilçesine gidip gördüğünüzde, ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacağınıza eminim.
Eskiden etrafı medrese ile çevriliymiş ancak yapılan istimlaktan sonra etrafı açılmış ve park haline getirilmiş. Parkta bulunan çam ve söğüt ağaçları,hafif de bir rüzgâr varsa eğer, insana inanılmaz bir huzur veriyor.
Emineddin-i Mikail Cami ( Ulucami )
Ulu Cami, 1274 yılında Emineddini Mikail tarafından yaptırılmış. Kendisi Mevlâna Celaleddin Rumi’nin müritlerinden ve aynı zamanda II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ( Anadolu Selçuklu Sultanı ) naiplerindenmiş. Bu caminin en önemli özelliklerinden biri, 2016’da UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçisi listesi’ne alınmış olması. Anadolu’da sayıları oldukça az olan ahşap tavanlı ve ahşap direkli camilerin en önemli temsilcilerinden biri aynı zamanda. Cami 1485 metrekarelik bir alana kurulmuş ve çatısını tam 67 adet ahşap direk taşıyor. Bu direklerin üzerinde de, Bizans dönemine ait başlıklar kullanılmış. Nasreddin Hoca’nın evini ziyaret etmişken Alemşah Kümbeti ile birikte Ulucami’yi ziyaret etmeyi de unutmayın.
Frigler
Eskişehir çevresinde Friglere ait birçok ören yeri bulunmakta. Buralardan bahsetmeden önce çok kısa Frgilerde bahsetmek istiyorum.
(Frigler) Orta Anadolu’da Hitit devletinin MÖ. 1200 civarında yıkılmasından sonra kurulmuş. Brigler adını taşıyan
Frigler’n , Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya göç ettikleri düşünülmekte. Frigler’in Anadolu’daki ilk yüz yılları tam bilinmemektedir. Eskişehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerleşen Frigler, sonraları Kütahyadan Kızılırmaka, Ankaradan Denizliye dek olan bölgede güçlü bir uygarlık oluşturmuşlar. Frigler, başlıca Gordion (Yassıhöyük), Pessinus (Ballıhisar), Dorylaion (Eskişehir) ve Midasda (Yazılıkaya) yerleşmişler.Frig Devleti’nin ilk kralı, başkent Gordion’a adını veren Gordios.
Frig’lerle ilgili anlatılan efsanelerden biri de “çözülemeyen düğümü” icad etmeleridir. Tabi en önemli efsaneleri Midasın eşşek kulaklarıdır.
Midasın Kulakları
Kral Midas, tuttuğu herşeyi altına çeviren Frigya’nın efsanevi kralıymış. Yunan Tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılacak olan bir müzik yarışması için Kral Midas yargıç olmuş. Midas’ın oyunu Pan’dan yanına kulanmış. Diğer yargıç ise oyunu Apollon için kullanmış. Apollon Midas’a sinirlenip güzel müzikten anlamayan bir insana ancak eşek kulakları yakışır diyerek Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmüş.
Efsaneye göre Midas,bunu gizlemeye çalışmış, kimselere söylememiş. Bir gün berber Midas’ın kulaklarını fark etmiş fakat bunu kimselere söylememiş. Bir süre sonra dayanamamış ve artık bunu içinde tutamayacağını anlamış bir kuyuya gitmiş haykırarak “Midas’ın kulakları eşşek kukalkı1 demiş.
Efsaneye göre kuyu, sulara, sular, sazlara söylemiş bu şekilde Midas’ın sırrı herkes tarafından duyulmuş. Halk, Midas ile dalga geçmeye ve ona hakaret etmeye başlamış.
Kral Midas, bunlara daha fazla dayanamamış ve ve kulaklarını kesmiş. Ancak bir süre sonra fark etmişki kulakları sarmaşık şeklinde eski halinden daha kötü bir görünüme kavuşmuş. Tanrı Midas’ı affetmiş fakat öldürmüş.
Gordion Düğümü Efsanesi
Genellikle çözülmesi zor sorunların kaba kuvvet ile çözülmesi anlamında kullanılan Gordion düğümüde Frig’lere ait.
Rivayete göre Frig Kralı Gordios’un (Eşşek kulaklı Midas’ın babası) arabasında çözülmesi zor, ucu sonu belli olmayan bir düğüm varmış. Büyük İskender bu düğümü çözmeye uğraşmış fakat çözemeyince kılıcı ile kesmiş. Çünkü kehanete göre Gordion Düğümünü çözen kişi, tüm Asya’nın hâkimi olacakmış.
İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu’nun fatihi ve Asya’nın hakimi olmuş fakat çok uzun sürmemiş. 33 yaşında zamansızca ölümü İskender’in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.
Doğanlı Kale ( Dağlık Frigya )
Çukurca köyü yakınlarında bulunan Doğanlı Kale ismini uzaktan bakıldığında bir doğan başına benzeyen görüntüsünden alıyor. Bulunduğu vadideki en dikkat çekici kayalık yapıdır. Kayalar arasına oyulmuş yedi kattan meydana gelir ve kaya merdivenleri sayesinde katlar arasında geçiş sağlanır. Mezar şapelleri ve depo olarak kullanılan bölümleri oldukça dikkat çekici. Çukurca Köyü Eskişehir şehir merkezine yaklaşık 70 km mesafede yer alıyor.
Gerdekkaya Mezar Anıtı ( Dağlık Frigya )
Tıpkı Doğanlı Kale gibi burası da Çukurca Köyü’nde bulunuyor. Doğanlı Vadisi’nde, köyün 500 m güneybatısında, büyük bir kaya parçasının doğu yüzüne oyulmuş oldukça dikkat çekici bir eser. Anıtsal giriş bölümünün arkasında, iki ayrı kapıdan da girilebilen, yan yana iki mezar odası var. Odaların arka ve yan duvarlarında kemerli mezar tekneleri yer alır. Hellenistik Çağ’dan kaldığı düşünülen mezar, Bizans ve Roma dönemlerinde bir takım değişiklikler ve ilaveler yapılarak kullanılmaya devam edilmiş.
Midas Anıtı ( Yazılıkaya )
Midas anıtı Frig kaya fasadlarının ( kaya anıtı ) en görkemli örneklerinden biri. Buradaki ilk incelemeyi W.M. Leake ve arkadaşları 1800 yılında yapmış ve kabataslak bir çizimini yapmış. Çizim G. Koehler’e ait. Her ne kadar bir çok hata ve eksiği olsa da, Frig anıtlarının genel görüntüsü hakkında fikir veren ilk çizim olduğu için oldukça önemlidir. Ch. Texier 1834’te anıtı inceleyerek bir gravürünü yapmış ve bu gravür de fasadın aslına uygun olan ve tüm görkemini yansıtan ilk, aynı zamanda tek gravür olma özelliğini taşıyor.
Anıtın sol üst bölümünde, düzleştirilmiş ana kayanın üzerinde yer alan Frigce yazıtta geçen ‘Midai’ kelimesinden ötürü anıta Midas Anıtı ismi verilmiş. Yöre halkı ise anıtın üzerinde bulunan yazıtlar nedeniyle ona Yazılıkaya Anıtı demişler. ile anıtı,
Anıtın üzerinde Frigce üç yazıt bulunuyor.
Birinci Yazıt: Üç yazıt içerisinde en büyük alan birinci yazıttır. Alınlığın sol üst tarafında bulunuyor. 11 m uzunluğundadır. Harf boyları 0.45 m – 0.40 m’dir. Yazıtta Ates ve Midai sözcükleri de görülmektedir.
İkinci Yazıt: İkinci yazıt ve üçüncü yazıt hemen hemen aynı boylarda. İkinci yazıt 4.75 m uzunluğunda. Harf boyları ise 0.25 m. Anıtın sağ yan çerçevesi üzerinde bulunuyor.
Üçüncü Yazıt: Yazıtlar içerisinde en küçüğü ise üçüncü yazıt. 4.45 m uzunluğunda ve harf boyları 0.4-0.45 m arasında. Anıtın solundaki nişin içinde bulunuyor ve nişin sol duvarından başlayarak arka ve sağ duvarı üzerinden devam ediyor.
Küçük Yazılıkaya ( Areyastis Anıtı )
Areyastis ( Küçük Yazılıkaya ) Anıtı Yazılıkaya Köyü’nün 1.7 km kuzeyinde, ana yola yaklaşık 130 m uzaklıkta bulunan kayalardan birinin üzerinde yer alıyor. Hemen karşısında sarp kaya platoları üzerinde Friglerden kalma Gökgöz Kale ve Pişmiş Kale bulunuyor. Anıt bulunduğu yörede Hasan bey Kayası olarak da bilinir. Anıtsal fasadlar arasında günümüze kadar en sağlam durumda kalanlardan. Yüksekliği 5.50 m genişliği ise 4.20’dir. üzerinde üç adet Frigce yazıt bulunur. Birinci yazıt 7 m, 8 m ve üçüncü yazıt 3 m uzunluğundadır. Yazıtların hepsi iyi okunabiliyor ancak ne yazık ki anlamları bilinmiyor.
Kümbet Asar Kalesi (Seyitgazi)
Eskişehir’in Kümbet Köyü’nde bulunan Kümbet Asar Kalesi dağ yollarına hakim, kayalık bir tepenin üzerinde yer alıyor. Burası tipik bir Frig Kalesi. Bilhassa oda mezarlarındakiki iç süslemeler ve cephe mimarisi görülmeye değer.
Yapıldak Asar Kale
Kümbet Asar Kalesi köyün kuzeydoğusunda yer alırken Yapıldak Asar Kale Kümbet Vadisinin sonuna doğru, güneydoğuda kısmında yer alır. Sarp kayaların üzerinde bulunan bu kalede Frig’lerden kalan cephesi bezemeli bir mezar mevcut.
Ballık Kale
Kümbet Vadisi’nin doğusunda yer alır ve tipik bir Frig kalesi örneği.
Bahşayiş Anıtı ( Seyitgazi )
Bu anıt Seyitgazi’nin Gökbahçe köyünde bulunuyor. Köyün 1 km güneybatısında yer alıyor ve yöre halkı tarafından ‘Bahşiş Çeşmesi’ olarak adlandırılıyor. Frig kaya anıtlarının genel özelliklerini taşıyor. Anıtın en ilginç özelliği çatının üstünden tabana kadar inen bir kuyuya sahip olması.
Solon’un Mezarı – Aslanlı Mabet ( Seyitgazi )
Kümbet Vadisi’inde bulunan en önemli Frig kalıntılarından biri de Solon’un mezarıdır.
Yarım Ağa konağının hemen doğusunda bulunan köy evlerinden birine, bitişik bir kaya kütlesine oyularak yapılmış. Frig döneminde yapılmış olmasına rağmen cephesinde yapılan anıtsal düzenleme ve kabartmaları ile Roma döneminde ikinci kez kullanılmış. Buraya Solon’un mezarı denmesinin sebebi ana odanın kapı lentosundaki yazıtta geçen Solon isminden mütevellitti. Sahip olduğu aslan kabartmaları sebebiyle de Aslanlı Mabet olarak bilinir.
Pessinus Antik Kenti.
Sivrihisar’a gelmişken görmeniz gereken yerlerden biri de ilçenin 13 km güneyinde yer alan Pessinus Antik Kenti. Burası Frigler tarafından Tanrıça Kybele’nin bulunduğu en önemli tapınma noktalarından biri. Antik Kent bugünkü Ballıhisar köyünde bulunuyor. Pessinus o dönemde kendini ana tanrıçaya adayanlar için önemli bir merkez konumuna gelmiş. Buradan geçen Kral Yolu oldukça güvenilir ve kestirme olduğundan Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılmış. Yol kalıntılarının bir kısmı günümüze kadar gelmiş, gittiğinizde bunları da rahatlıkla görebilirsiniz.
Eskişehir’de Yeme – İçme
Eskişehir deyince akla ilk gelen yerlerden biri elbette Çibörek. Burada Çibörek yapan bir çok dükkan mevcut. Önerimiz, büyük ve kalabalık dükkanlardansa daha küçük yerleri tercih etmeniz.
Buraya gelmişken denemeniz gereken diğer lezzetlerden biri de Balaban kebabı. Bu biraz Bursa’nın pideli köftesine benziyor görsel olarak. Pide üzeri köfte, tereyağı, özel sosu, yanında yoğurdu, ızgara domates ve biberi ile servis ediliyor.
Tatlı olarak da Eskişehir’e özel met helvası deneyip Kara Kedi bozacısından boza içmeyi de ihmal etmeyin.
Burada ayrıca çok fazla üçüncü nesil kahveci bulunuyor, gitmişken şöyle lezzetli bir kahve içmek isterseniz aklınızda olsun.