İçindekiler
Mitolojide Kaz dağları
Kaz dağları dünyadaki ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer desem inanırmıydınız. Afrodit, Hera ve Athena arasında olan bu ilk güzellik yarışması Kaz Dağları’nda yapılmış.
Kahinler Truva kralına doğacak çocuğunun kentin sonunu getireceğini söylemiş. Kralda oğlu Paris’in İda dağında öldürülmesi emrini vermiş. General küçük bebeği öldürmeye kıyamayıp ormanda bırakmış. Efsane işte Paris ormanda hayatta kalmış. Truva’nın felakete giden sonunun ilk adımı bu şekilde başlamış.
İkinci felaket ise Yunanistan topraklarında ki Olimpos dağında gerçekleşmiş. Efsaneye göre tanrılar, tanrçılar bir düğünde bir araya gelmişler. Bu düğüne çağrılmayan İris (Nifak) o kadar kızmışki üzerinde ‘en güzeline’ yazan altın bir elmayı Athena, Afrodit ve Hera’nın bulunduğu yere doğru atmış. ( Hera, Zeus’un karısı Afrodit ve Athena’da Zeus’ın kızları)
Böylece üç güzel tanrıça arasında ‘en güzel benim’ tartışması başlamış. Zeus hemen duruma müdahale etmiş. Üç tanrıça arasında en güzelinin seçilmesi için Kaz dağlarında yaşayan Paris’i görevlendirmiş.
Tanrıçalar Paris’in karşısına çıkmış, güzelliklerini sergilemişler ve ona çeşitli hediyeler vaad etmişler. Athena kendisini seçerse Paris’e savaşlarda yenilmezliği, Hera evrenin krallığını ve Afrodit ise kadınlar arasında en güzelleri olan Helena’nın aşkını sunmuş.
Paris, aşkın cazibesine dayanammış ve üç tanrıçadan ona Helena’nın aşkını vaad eden Afrodit’i seçmiş.
Tabi diyeceksiniz ki bunları nereden biliyoruz. MÖ 9 yy yaşamış İzmir doğumlu antik dünyanın ünlü şairi Homeros‘un İlyada ve Odessa adlı eserlerinden.
Paris daha sonra kardeşi Hektor ile misafir olarak gittiği Akha’ların kralının karısı Helena’ya aşık olup Truva’ya getirince ünlü Truva savaşı başlamış olmuş.
1 Dakikada kısa bir Kaz dağları turu yapmak ister misiniz?
İşte, Kaz Dağları nam-ı diğer İda dağlarının mitolojideki hikâyesi bu şekilde. Çanakkale ve Balıkesir illerinin sınırlarında yer alan Kaz dağları, serin havası, yüksek oksijen miktarı ve ormanlarıyla (Zeytin, karaçam, meşe, kızılçam) ülkemizin gerçekten de cennet köşelerinden biri. Yazın en sıcak günlerinde bile geceleri tatlı serinliğiyle sizi ürperten bir doğa harikası. Alp’lerden sonra dünyanın en yüksek oksijen miktarına sahip noktası.
Kaz dağlarına nasıl gidilir ?
Kaz Dağları’na Akçay, Edremit, Küçükkuyu gibi beldelerden çıkmak mümkün ama bir noktadan sonra rahat rahat gezebilmek için mutlaka bir araç gerekiyor. Yolların bazı kısımları cidden bozuk ama illa ki 4×4 bir araca da ihtiyacınız yok. İstanbul’dan kendi aracınızla ortalama 6 saatlik bir yolculuk sonrası Kaz dağlarına ulaşabilirsiniz. Kendi aracınız yoksa ya da uzun süre araç kullanmak istemiyorsanız uçakla Edremit Koca Seyit havalimanına gelip oradan araç kiralayarak İda’ya doğru yola çıkabilirsiniz. Havalimanından Kaz dağları milli parkına yaklaşık 30 km’lik bir yolunuz var, oldukça yakın yani.
Kaz Dağları İzmir’e 222 km, Balıkesir’e 133 km ve Çanakkale’ye 155 km mesafede. Bunun yanında Küçükkuyu,
Cunda, Ayvalık, Bergama ve Akçay’a yakın olduğu için geniş çaplı bir tatil planı da yapabilirsiniz.
Alplerden sonra oksijeni en bol ikinci dağ olduğunu söylemiştik ama işin ilginç yanı bu oksijeni üretenin kaz dağlarındaki ormanlar olmaması. Buranın oksijenini denizdeki yosunlar üretiyor. Çok ilginç değil mi? Oksijeni denizdeki yosunlar üretiyor, daha sonra bu oksijen dağların arasında bulunan kanyonlardan çekiliyor, tıpkı bir baca gibi. Çoğunlukla da 800-1200 metre arasında birikiyor. Sonra, siz Kaz Dağları’na gittiğinizde tatlı bir uyku bastırıyor. İşte, oksijen sarhoşluğu.
Kaz Dağları Milli Parkı
Kaz Dağları’nda gezilmesi gereken yerlerin başında Kaz Dağları Milli Parkı geliyor. Burası hem kamp hem de yürüyüş için harika bir yer. Eğer Zeytinli köyünde bulunan tanıtım bürosundan bir alan uzmanı da organize ederseniz, o zaman bambaşka bir gezinti yapmış olursunuz. Rehberlerin köyden seçilmiş kişiler olması da insanın içini rahatlatıyor çünkü o bölgeyi, elbette en iyi orada yaşayanlar bilir. Bu ücreti rehbere değil Orman Bakanlığı’na veriyorsunuz ve rehberler bunun cidden cuzi bir kısmını alıyor. O yüzden, imkânınız el verdiğince bahşiş verirseniz bu işin sürekliliği konusunda yardımcı olmuş olursunuz.
Çeşitli uzunluktaki (2 km, 4 km, 7 km, 20 km) yürüyüş rotalarından birini seçebilir veya rehberinizle özel bir rota belirleyebilirsiniz. Bölgedeki rehber sayısı az olduğu için bilhassa sezonda bu işi önceden organize etmeniz çok daha rahat hareket etmenizi sağlayacaktır.
Sarıkız Türbesi
Kaz Dağları demişken Sarıkız’dan bahsetmemek olmaz. Sarıkız’ın hikâyesi mutlu bir hikâye deil ne yazık ki. Zamanın birinde, bölgedeki köylerden birinde güzeller güzeli Sarıkız yaşarmış. Babası ile yaşayan Sarıkız’ı köyün delikanlılarından isteyenler çok olmuş ama Sarıkız hiçbiriyle evlenmek istememiş. Böyle olunca da köyde yaşayan gençler Sarıkız’ın arkasından konuşarak onun adını kötüye çıkarmışlar ve onları dışlamışlar. Babasına da namuslarını temizlemesi için baskı yapmışlar.
Babası kızını öldürmemiş ama kazlarıyla birlikte dağ başına bırakmış, yani ölüme terk etmiş. Aradan yıllar geçtikten sonra babası Sarıkız’ın yaşıyor olabileceğine dair bir haber almış ve dağa çıkmış. Sarıkız gerçekten de hayattaymış. Babası bu işe bir anlam verememiş. İçmek ve yüzünü yıkamak için su istemiş Sarıkız elini uzatmış ve testiyi suyla doldumuş, diğer elini uzatmış ve babasına içmek için su vermiş.
İşin ilginç kısmı ise testiyi denizden, içme suyunu da dağlardan getirmiş. Sarıkız’ın babası o anda kızına yaptığı haksızlığı anlamış. Ondan sonra da bu dağlarda kahrından ölmüş. Kaz Dağları’nda Sarıkız tepesinin yakınında bir zirve daha vardır. Buraya Baba Tepe denir. Baba Tepe’de babasının türbesi, Sarıkız Tepe’sinde de Sarıkız’ın türbesi bulunur. Türkmenler burada 700 yıldır Sarıkız Türkmen Şenlikleri’ni düzenlerler. Bu zirvede adaklar adar, kurban keser ve bereketli, hayırlı bir yıl için dua ederler.
Kaz Dağları milli parkına gelmişken Sarıkız Türbesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Kaz Dağları’na gittiğinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri de ard arda sıralanmış köyleri. Bu köylerde yıllar boyunca Rumlar, Yörükler, Türkmenler kardeşçe yaşamışlar. Her biri kendi uzmanlık alanlarında çalışmış, birbilerine destek olmuşlar. Türkmenler ağaçtan, Rumlar taştan, Yörükler ise hayvancılıktan anladığı için, bir arada yaşam sürebilmişler.
Adatepe Köyü
Adatepe köyü kendi kendine devrim yapan köylerden biri. 1980 yılına gelindiğinde nüfusu o kadar azalmış ki, neredeyse bir hayalet köye dönüşecekmiş. Daha sonra bazı aydınlar tarafından keşfedilmiş. Onlar buradan evler satın almışlar, yıkılmaya yüz tutmuş bu evleri restore etmişler. Sonra da burada adeta bir düşünce üretme alanı kurmuşlar.
Adatepe – Zeus Altarı
Adatepe’ye gelmişken bir gün batımında Zeus Altarı’nı görmemek olmaz. Burası Kaz Dağları’nın en iyi manzarasına sahip bölümlerinden biri. Mitolojide İlyada Destanı’nda da geçen ve Zeun’un Truva savaşını izlediği tepe burası. Buraya çıktığınızda Küçükkuyu’yu, Edremit körfezi ve Midilli’yi seyre dalabilirsiniz. Gün batımında da oldukça romantik olur yalnız bir yaz gününde gidiyorsanız, kalabalık ciddi anlamda bunaltabilir.
Yeşilyurt köyü
Yeşilyurt köyü de yine Adatepe gibi Ayvacık’ta bulunan köylerden biri. Bu köyde 700 yıllık bir cami bulunuyor. Dışarıdan taş içi ise ahşap ile süslenmiş muhteşem bir yapı. Eğer imamı görürseniz, hikâyeyi ondan dinleyebilirsiniz. Burası göçebe olarak yaşayan Türkmenlerin yerleşik hayata geçtiği köylerden biri. Bunu yaparken de taş ustası Rumlarla anlaşmalar yapmışlar. Sonra Rumlar da bu köye yerleşmeye karar verince, uzun yıllar bir arada yaşamışlar. Köyde küçük de bir teknoloji müzesi bulunuyor.
Tahtakuşlar Köyü
Ziyaret edilmesi gereken köylerden biri de Tahtakuşlar. Bu köy aynı zamanda şaman köyü olarak da biliniyor. Sebebi ise Orta Asya’da bulunan Türklerin uyguladığı örf ve adetleri halâ sürdürüyor olmaları. Bu köy aynı zamanda Tuncel Kurtiz’in de vefat ettiğinde gömülmek istediği köy ama ailesinin kararıyla mezarı burada değil Çamlıbel’de bulunuyor. Köye gelmişken Etnografya müzesini de gezmelisiniz. Buranın kurucusu ve işletmecisi Alibey Bey, size tarihe ve müzeye bambaşka bir açıdan bakmanızı sağlayacak hikâyeler anlatacak.
İda dağlarına gitmişken, sizi bambaşka bir dünyaya götürecek ekolojik yaşam köylerini de ziyaret etmelisiniz. Ayvacık’taki Çamtepe ekolojik yaşam alanı ve Muratlar köyündeki Bayramiç ekolojik yaşam alanı insanın doğaya yarattığı tahribatı telafi etmek için çabalayan köylerden.
Hasan Boğuldu ( Sütüven) Şelalesi
Kaz Dağları’nda yer alan Hasan Boğuldu yani Sütüven şelalesi de popüler alanlardan biri. Şelaleden akan buz gibi su, önünde oluşan küçük gölet ve suyun içindeki piknik masaları ile gerçekten güzel bir yer ama sezonda giderseniz, keyfini çıkarmanız çok zor çünkü çok kalabalık oluyor.
Şahinderesi kanyonu, Ağlayan şelale, Başdeğirmen ve Mıhlı çayı da burada görebileceğiniz yerlerden.
Kaz Dağları’nda zayıflama kampı bulunuyor. Sağlıklı yaşam, bioenerji, yoga, masaj nefes terapileri, zayıflama, çakra açma gibi çalışmaların yapıldığı bir kamp. Kampın toplam kontejyanı 30 kişi ve bu rutin 21 gün boyunca sürüyor. Yani, 21 gün boyunca 29 diğer katılımcı ve eğitmenler ile birlikte inzivaya çekilmiş oluyorsunuz.
Kaz Dağları Kamp Alanları
Eğer kamp yapmak isterseniz milli parkın içinde yapabileceğiniz gibi Mehmetalan Köyü’ne bağlı Kuzgun, Hızır Kamp, Akeleos ve Endes kamp alanlarını tercih edebilirsiniz. Kuzgun kamp alanı sadece çok yoğun dönemlerde hizmete açılıyor. Hızır kamp ve Endes kamp alanlarında çadır, ağaç ev ve taş evlerde kalma imkânı bulunuyor. Akeleos’da ise ağaç ev ve çadır alternatifi var. Kaz Dağları gezinizden dönerken dağ köylerinden toplanan kekiklerden, mis kokulu sabunlardan, zeytinyağlarından almayı unutmayın.