Mardin’e bir adım attın mı, başka bir zaman dilimine geçiyorsun sanki. Daracık taş sokaklarında yürürken bir yanda ezan sesi duyuluyor, diğer yanda kilise çanı çalıyor… ve kalbinin tam ortasına işliyor bu sesler. Her köşede başka bir hikâye, her sokakta başka bir yüz. Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Süryani’si, Ezidisi… yüzyıllardır omuz omuza, aynı toprağın insanları.
Mardin’in taş sokaklarında dolaşırken kendinizi bir film setindeymiş gibi hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Son dönemin çok konuşulan dizilerinden Uzak Şehir de işte bu atmosferde çekiliyor. Dizinin büyüleyici manzara ve sokak sahnelerinin çoğu Mardin’de çekiliyor. Her karede şehrin mistik havası, taş duvarları ve zamansızlığı hissediliyor. Eğer diziyi izlediyseniz, bazı köşeler size tanıdık gelecek.
Mardin’e Gitmeden Önce Bilmeniz Gerekenler

Mezopotamya’nın kalbinde yer alan Mardin, Sümerlerden Asurlulara, Artuklulardan Osmanlı’ya kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Mardin Kalesi’nin yamaçlarındaki taş evler, dar sokaklarda yükselen minareler ve kilise çanları, bu zengin tarihin izlerini taşıyor. Bereketli ve stratejik açıdan kritik olan bu topraklar, son 6 bin yılda birçok medeniyetin ilgi odağı olmuş, bu nedenle Mardin, zengin kültürel ve tarihi birikimiyle dikkat çekiyor. Mardin, özellikle Süryani Hristiyan topluluğu için Kudüs’ten sonraki en kutsal şehir olarak kabul ediliyor. 2021 nüfus sayımına göre nüfusu 862.757.
3 Günlük Mardin Gezi Programı
1. Gün: Mardin Merkez
- Ulu Camii – 12. yüzyıldan kalma bu yapı, etkileyici taş işçiliğiyle dikkat çekiyor.
- Zinciriye Medresesi – Mezopotamya manzarasına karşı huzur dolu bir atmosfer.
- Kasımiye Medresesi – Su sembolleri ve tasavvufi mimarisiyle etkileyici bir yapı.
- Mardin Çarşısı – Telkari gümüş işçiliği ve yerel lezzetler için uğrayın.
- Mardin Müzesi – Arkeolojik eserlerle şehrin tarihini keşfedin.
- Cercis Murat Konağı – Yöresel yemekler eşliğinde akşam yemeği keyfi.
2. Gün: Midyat ve Çevresi
- Midyat Sokakları – Taş evler ve dar sokaklarda nostaljik bir yürüyüş yapın.
- Mor Gabriel Manastırı – Dünyanın en eski Süryani Ortodoks manastırlarından biri.
- Gümüşhane Evleri – Midyat’ın ünlü taş işçiliğini yakından görün.
- Deyrulzafaran Manastırı – 5. yüzyıldan kalma bu yapı, manastır yaşamını yansıtıyor.
- Savur – Sessiz sokaklarında huzur bulabileceğiniz otantik bir köy.
- Akşam, Savur’da yöresel yemekler deneyin.
3. Gün: Doğa ve Tarih Keşfi
- Dara Antik Kenti – Roma döneminden kalma etkileyici yapı ve mezarlıkları keşfedin.
- Zindan Sarnıcı – Su mühendisliğinin ustalık eserini görün.
- Beyaz Su – Ayaklarınızı buz gibi suya sokup doğanın tadını çıkarın.
- Artuklu Üniversitesi ve çevresini gezin.
- Mor Yakup Kilisesi – Ermeni kilisesinin tarihi dokusunu keşfedin.
- Akşam, Mardin’in ünlü kaburga dolması ve Süryani şarabını deneyin.
Mardin Kalesi: Efsanevi Manzara

Mardin’in en yüksek tepesine kurulu bu etkileyici kale, 1600 yıllık geçmişiyle şehrin en önemli savunma yapılarından biri. Kaleye çıkan yollar zorlu ama zirvedeki Mezopotamya manzarası her şeye değer! 🏰 Şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımında olduğundan ziyarete açık değil, ancak turizme kazandırılması planlanıyor. Ziyaret edebilen şanslı kişilerden biriyseniz, gün batımını mutlaka izleyin — manzara gerçekten efsane! 🌅 👀
Ulu Camii: Mardin’in Tarihi Simgesi

Mardin’in kalbinde yer alan Ulu Camii, etkileyici mimarisi ve tarihiyle büyüleyen bir yapı. Artuklu Dönemi’ne ait olan cami, ilk olarak iki minareli olarak inşa edilse de günümüze sadece biri ulaşmış. Kare kaidesindeki yazıtta yapım tarihi 1176 olarak belirtiliyor. Mevcut minare ise 1888-1889 yıllarında yenilenmiş. Süryani kaynaklarına göre caminin geçmişte kilise olabileceği düşünülüyor. Mardin’in mistik atmosferini yansıtan bu yapı, taş işçiliği ve manevi havasıyla kesinlikle görülmeye değer. 🏰🕌
Zinciriye Medresesi’nin Hikâyesi ve Mimari Özellikleri

1385 yılında Artuklu sultanlarından Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi, Mardin’in en ihtişamlı yapılarından biri. Başlangıçta ilim yuvası olarak kullanılan medrese, Osmanlı döneminde bir süre hapishane olarak da kullanılmış. Sarı kesme taşlarla inşa edilen görkemli kapısı ve ince taş işçiliği dikkat çekiyor. Konumu itibarıyla rasathane olarak da kullanılan yapı, Mardin Kalesi’nin hemen altında yer alıyor. Medreseye ulaşmak için Mardin Çarşısı’ndan geçmeniz yeterli. 🏺✨
Eski PTT Binası: Tarih ve Modernin Buluşması

Mardin’in göbeğinde yer alan Eski PTT Binası, 1890’da Ermeni mimar Lole tarafından Şatana ailesi için yapılmış. Bina, taş işçiliği ve zarif mimarisiyle göz kamaştırıyor. 1950’den itibaren PTT olarak kullanıldıktan sonra Artuklu Üniversitesi’ne devredilmiş. Bugünlerde Turizm Uygulama Oteli olarak açılmaya hazırlanıyor. Merdivenlerinde fotoğraf çekilip, tepesindeki kafede çay içmeden dönmeyin!
Mardin Müzesi: Tarihin Kalbine Yolculuk

Mardin Müzesi, Paleolitik Çağ’dan günümüze kadar uzanan tam 45.000 eser ile adeta bir tarih hazinesi! Sadece bir müze değil, aynı zamanda çocuklardan yetişkinlere kadar herkese hitap eden atölyeler ve eğitim programlarıyla canlı bir kültür merkezi.En ilginç bölümlerden biri ise Sahte Eserler Salonu. Burada kaçakçılıkta ele geçirilen ve dolandırıcılıkta kullanılan sahte objeler sergileniyor. Türkiye’de bir ilk olan bu bölüm, tarihi eser kaçakçılığına karşı farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Avlusunda Asur, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemlerine ait taş ve seramik eserler sergileniyor. Asur ve Urartu dönemi takıları ise bambaşka bir hikâye anlatıyor. Dünyaca ünlü mücevher markalarının bu topraklardan ilham aldığını bilmek şaşırtıcı değil mi? Kuyumcularımızda hâlâ aynı modeller var! 😎
Kırklar Kilisesi: Mardin’in Sessiz Tanığı

Mardin’in kalbinde yer alan Kırklar Kilisesi, 569 yılında Mardinli Süryaniler tarafından Mor Benham ve kız kardeşi Saro adına inşa edilmiş. Kilisenin isminin kökenine dair iki farklı hikâye var. İlkine göre Mor Benham ve Saro, Hristiyanlığı kabul ettikten sonra kendi babaları tarafından öldürülmüş. Babaları daha sonra pişman olup Hristiyan olmuş. Diğer rivayete göre ise Romalılar tarafından öldürülen 40 Hristiyan’ın kemiklerinin bu kiliseye gömülmesi nedeniyle “Kırklar Kilisesi” adını almış. Kilise, 1293 yılından itibaren Süryani Kadim Patrik Merkezi olarak kullanılıyor. 1789 ile 1928 yılları arasında ise bir Süryani okulu olarak hizmet vermiş. Taş işçiliği, zarif detayları ve manevi havasıyla Kırklar Kilisesi, Mardin’in ruhunu yansıtan en etkileyici yapılardan biri. 🏺

Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi: Tarih ve Sanatın Buluşma Noktası

1889 yılında Diyarbakır Valisi tarafından Süvari Kışlası olarak inşa edilen bu etkileyici yapı, mimar Sarkis Elyas Lole tarafından tasarlanmış. İki katlı yapının alt katı bir dönem ahır olarak kullanılmış. Daha sonra Jandarma Komutanlığı ve vergi dairesi olarak hizmet vermiş. Mardin doğumlu dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler aracılığıyla, bina Sakıp Sabancı‘ya devredilmiş ve Sabancı Vakfı tarafından restore edilerek özel müze statüsünde açılmış. Müze; koleksiyonları, eğitim programları, konferanslar ve seminerlerle canlı bir kültür merkezi olarak hizmet veriyor.
Kasımiye Medresesi: Zamanın Ötesinde Bir Yapı

Mardin’in büyüsünü iliklerine kadar hissedeceğin yerlerden biri de Kasımiye Medresesi. Daha avlusuna girerken bir sessizlik sarıyor insanı… Artuklular döneminde temeli atılmış, 1469’da Akkoyunlu Sultanı Kasım tarafından tamamlanmış. Ama burası sadece bir medrese değil; taşların konuştuğu, suyun hikâye anlattığı bir yer. İki teraslı yapısıyla hem eğitim yeri, hem cami, hem türbe olarak düşünülmüş.
Ve medresenin en çarpıcı hikâyesi… Rivayete göre Sultan Kasım, burada abdest alırken amcası tarafından öldürülmüş. Kız kardeşi Esma Hatun da kardeşinin kanını duvarlara sürmüş, “Bu izler ibret olsun” demiş. Bugün hâlâ o izler yerinde duruyor… hem de gerçekten kan olduğu test edilmiş. 😳
Medresenin avlusundaki havuz ise hayat döngüsünü simgeliyor:
🌊 Doğum: Çeşmeden çıkan berrak su, hayatın başlangıcını temsil ediyor.
🚶♂️ Gençlik: Su, ince uzun bir oluğa akarken gençliğin coşkusunu ve enerjisini yansıtıyor.
🌾 İhtiyarlık: Su, geniş bir havuzda yavaşlayarak hayatın dinginleştiği dönemi anlatıyor.
💧 Ölüm: Su, sonunda toprağa karışarak yaşam döngüsünü tamamlıyor.
🌱 Yeniden doğuş: Toprak, suyu içine alarak yeni bir yaşamın filizlenmesini sağlıyor.
Deyrulzafaran Manastırı: Zamanın İzlerini Taşıyan Efsanevi Yapı

Mardin’in yukarısında, taş duvarlarının arasında saklanan Deyrulzafaran Manastırı, insanı adeta geçmişe götürüyor. Süryani Ortodoks Kilisesi’ne ait bu görkemli yapı, 5. yüzyıldan kalma ve yaklaşık 1500 yıllık bir tarihe sahip. “Sarı Manastır” anlamına gelen ismini, yapımında kullanılan sarı renkli taşlardan almış. Üç katlı manastırın zarif kemerleri, ahşap el işlemeleri ve kubbeleri, Mardin’in taş mimarisine hayran bırakan bir örnek. İlk olarak bir Güneş Tapınağı olarak inşa edilmiş, sonra kale olmuş, ardından Mor Şleymun tarafından manastıra dönüştürülmüş. 15. yüzyıldan itibaren ise çevresinde yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı bugünkü adını almış.
Bir de küçük ama etkileyici bir detay… 1876’da buraya bölgenin ilk matbaası kurulmuş. Süryanice, Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar basılmış bu matbaada. Hatta 1953’e kadar “Öz Hikmet” adında bir dergi bile yayımlanmış. O döneme ait matbaa parçalarını bugün hâlâ görmek mümkün.🏺 Manastırın Öne Çıkan Yapıları:
- Güneş Tapınağı: MÖ dönemine ait olan tapınağın en dikkat çekici özelliği, iri taşların harç veya kireç kullanılmadan birbirine kenetlenmiş olması.
- Azizler Evi: Aziz Hananyo Kilisesi’nin temeliyle aynı döneme ait. Bazı azizlerin kemikleri ve eski patriklerin mezarları burada bulunuyor.
- Mor Hanunya Kilisesi: 491-518 yılları arasında Bizans İmparatorluğu döneminde Süryani mimarlar tarafından inşa edilmiş.
- Meryem Ana Kilisesi: Manastırın ilk kilisesi olarak kabul ediliyor ve günümüzde hâlâ vaftiz törenleri için kullanılıyor.
Mor Gabriel Manastırı: Dünyanın En Eski Süryani Manastırı

397 yılında Mor Şmuel ve öğrencisi Mor Şemun tarafından kurulan Mor Gabriel Manastırı, dünyanın hâlâ aktif olan en eski Süryani Ortodoks manastırlarından biri. Düşünsene, tam 1600 yıldır ayakta! İnşa edildiği günden bu yana mozaikleri, taş işçiliği ve çan kuleleriyle zamanın ötesinde bir güzelliğe sahip. Süryaniler için öylesine kutsal bir yer ki, “İkinci Kudüs” olarak anılıyor. Manastarın en etkileyici bölümlerinden biri Azizler Evi. Farklı dönemlerde yaşamış din büyüklerinin mezarları burada. İnanışa göre Hz. İsa’nın doğudan dirileceğine inanıldığı için, azizler yüzleri doğuya dönük ve oturur şekilde gömülmüş. Bu detay bile manastırın ruhani derinliğini hissettirmeye yetiyor.
Manastıra adını veren Mor Gabriel, 7. yüzyılda yaşamış, azizlik mertebesine ulaşmış önemli bir din adamı. Mezarının diğerlerinden farklı olarak ayak altında olması da onun mütevaziliğinin bir simgesi; çünkü ölmeden önce “Ziyaretçiler beni ayaklarının altında hatırlasın” demiş. Manastıra zaman içinde “Deyrulumur” denmiş. Bazı rivayetlerde bu ismin Hz. Ömer’in Süryanilere tanıdığı dini özgürlükle ilişkilendirildiği söylense de, Süryanice kökeni “müridlerin barındığı yer” ya da “rahiplerin manastırı” anlamına geliyor.
Ulaşım oldukça kolay; manastıra araçla rahatça gidilebiliyor ve girişte geniş bir otopark da var. Ziyaretçiler, görevliler eşliğinde yaklaşık 45 dakikalık bir turla yapının belli bölümlerini gezebiliyor. Diğer alanlar ise rahibeler, din adamları ve öğrencilerin yaşadığı bölümler olduğu için ziyarete kapalı.🌟 Manastırda Ziyarete Açık Bölümler:
- Ana Kilise – Manastırın ruhunu yansıtan kalbi.
- Teodora Kubbesi – Tarihi detaylarıyla etkileyici bir yapı.
- Mezarlıklar – Azizler ve metropolitlerin mezarları burada bulunuyor.
- Meryem Ana Kilisesi – Manastırın en eski bölümü.
Mardin ve Süryaniler
Mardin’in tarihini ve ruhunu gerçekten anlayabilmek için Süryani kültürünü tanımak şart. Süryaniler, Hristiyanlığı ilk kabul eden topluluklardan biri ve bu toprakların en eski sakinlerinden. Günümüzde hâlâ Hz. İsa’nın dili olan Aramice ile konuşuyor ve yazı yazıyorlar.
Mardin’in özellikle Midyat bölgesi, Süryaniler için kutsal kabul ediliyor. Burada yer alan Turabdin Platosu, Süryani tarihi ve kültürünün kalbi. Bölgede hâlâ Süryanilere ait köyler var ancak nüfusları gittikçe azalıyor. Günümüzde Mardin ve çevresinde yaklaşık 3000 Süryani yaşıyormuş.
Midyat Konuk Evi: Dizilerin Gözdesi

1900’lü yıllarda inşa edilen Midyat Konuk Evi, taş işçiliği ve kemerli yapısıyla Mardin’in tarihi mimarisini yansıtan önemli bir yapı. Restore edilerek otele dönüştürülen konak, Berivan, Sıla, Aşka Sürgün, Hercai gibi dizilerin çekim noktası olmuş. 🎬 Üç katlı tasarımı ve terasından görünen Midyat manzarası ile hem tarih hem de dizi tutkunları için ideal bir durak. 🌅
Dara Antik Kenti’nin Gizemleri ve Tarihi Detayları
Hazırsan seni Mardin’in en gizemli köşelerinden biriyle tanıştırayım: Dara Antik Kenti! Burası sadece bir antik kent değil; yer altı sarnıçları, dev mezar odaları, surlarla çevrili yapılarıyla tam bir açık hava müzesi.
Merak ettin değil mi? “Dara Antik Kenti nerede, nasıl gidilir, ne var ne yok?” diye düşünüyorsan seni şöyle alalım: 👉 Dara Antik Kenti Gezi Rehberi Okuyunca sadece bilgi sahibi olmayacaksın; yüksek ihtimalle rotanı da anında güncelleyeceksin! 😉

Savur: Mardin’in Gizli Mücevheri

Mardin’in saklı kalmış güzelliklerinden biri olan Savur, adeta Mardin’in minyatür bir versiyonu gibi. Dar sokakları, taş evleri ve tarihi dokusuyla zamanın durduğu hissini veriyor.Savur’da haritayı bir kenara bırakın ve sokaklarda kaybolun!
Mardin’de Nerede Ne Yenir?
Mardin sokaklarında taşların arasından tarih fışkırırken bir de burnuna mis gibi baharat kokuları gelmeye başladıysa… belli ki acıktın! 😋 Ama panik yok! Çünkü Mardin’de nerede ne yenir?, neyin tadına bakmadan dönülmez, hangi restoranlar gerçekten efsane — hepsini yazdım.🔥 Yoksa Mardin’e gelip kaburga dolmasını, sembuseği, erik tavasını ya da közde pişen soğan kebabını tatmadan dönecek değilsin değil mi? Geleneksel lezzetlerin yanında manzarasıyla, hikâyesiyle kendine hayran bırakan mekân önerilerim de var! Mardin’de Nerede Ne Yenir? yazımıza göz atmayı unutma, sonra “Keşke önceden okusaydım!” deme 😉
Mardin’den Ne Alınır? Hediyelik Eşya Önerileri
- Telkari Gümüş İşlemeleri – Mardin’in en ünlü el sanatlarından biri olan telkari, ince ince işlenen gümüşlerle yapılan kolyeler, bilezikler ve yüzükler oldukça şık. Bir telkari yüzük takıp “Mardin hatırası” demek şahane olur! 😎💍
- Mardin Sabunları – Zeytinyağı ve doğal bitkilerden yapılan bu sabunlar mis gibi kokuyor. Lavanta, defne, biberiye — ne ararsanız var! Merdin Monroe’dan alırsanız bir de Marilyn Monroe’ye benzeyen Melek Hanım’la tanışabilirsiniz. 🫧
- Badem Şekeri – Tatlı krizine birebir! Rengarenk görüntüsüyle de göz alıcı. Mis gibi badem tadıyla kahve yanında şahane gidiyor. 😍
- Süryani Şarabı – Mardin’in bağlarından gelen Süryani şarapları, hem sofranıza renk katar hem de şık bir hediye olur. 🍷
- Bakır İşlemeleri – El yapımı bakır kahve fincanları, tepsiler ve sürahiler… Mutfakta hem şık hem de nostaljik bir dokunuş istiyorsanız kesin alın! 😎
- Leblebi ve Ceviz Sucuğu – Mardin çarşılarından alabileceğiniz doğal atıştırmalıklar. Çantanızda bulunsun, enerji verir! 💪
- Seramik ve Çini İşlemeleri – Renkli desenlerle süslenmiş seramik tabaklar ve çiniler, evinizde Mardin ruhunu yaşatır. 🌸
- Mardin Sabunları
Mardin, tarih ve kültür kadar geleneksel zanaatlarıyla da öne çıkıyor. Osmanlı, Arap, Süryani ve Ermeni kültürlerinin izlerini taşıyan bu el yapımı sabunlar, zeytinyağı ve bitkisel yağlarla hazırlanıyor. 🌿Mardin sokaklarında dolaşırken mis gibi sabun kokuları sizi saracak. Yörede 200’den fazla çeşit sabun üretiliyor — hem cildi besliyor hem de doğal içeriğiyle sağlık sunuyor. Birçok sabuncu dükkânında sabunları alıp hediyelik olarak götürebilirsiniz.
👀 Dikkat çeken mağazalardan biri de “Merdin Monroe”! Afyonkarahisarlı Melek Hanım, 6 yıl önce eşinin görevi nedeniyle Mardin’e gelmiş ve Marilyn Monroe’ye benzerliği ile fenomen olmuş. Açtığı “Marilyn Sabun Dünyası” dükkânında farklı bitkilerden yapılan sabunlar bulabilirsiniz. Sabun alışverişi yapacaksanız burayı mutlaka görün! 🧼✨
Beyaz Su: Doğanın Sihirli İçeceği
Mardin’in sakin dağlarından doğan Beyaz Su, berraklığı ve içimiyle doğanın sunduğu gerçek bir mucize. Suyun beyaz rengi, içerisindeki minerallerden ve kayadan süzülerek geçirdiği doğal filtrasyon sürecinden geliyor. Şehir efsanesine göre bu suyu içmek; enerji veriyor, cilde tazelik katıyor ve ruhu arındırıyor — doğanın kendi sihirli içeceği gibi! 🌊💫Su kenarında birçok restoran var. Paçaları sıvayıp buz gibi suya ayaklarınızı sokmak ise tam bir terapi! 😎 Benim favorilerim:
🍽️ Beyazsu Mygdonia Cafe Restorant – Kazlar suyun içinde, siz de doğanın içinde!
☕ Midyat Habib Usta’nın Yeri – Gürül gürül akan su sesi eşliğinde kahve keyfi paha biçilemez.

Mardin’e Gitmek İçin En İyi Zaman Ne Zaman?
Mardin’e gitmek için en güzel zamanlar ilkbahar (Nisan-Mayıs) ve sonbahar (Eylül-Ekim) ayları — ne çok sıcak, ne çok soğuk, tam gezmelik! 🌸🍂
- 🌼 İlkbahar: Hava mis gibi, Mezopotamya Ovası yemyeşil. Sokaklarda kaybolmak, taş evlerin gölgesinde serinlemek için harika bir zaman.
- 🍁 Sonbahar: Hafif serin, yürüyüş için ideal. Gün batımında Mezopotamya manzarası eşliğinde bir kahve içmek efsane olur! 😍
- 🔥 Yaz (Haziran-Ağustos): Sıcaklık 40°C’ye kadar çıkabiliyor. Gündüz sıcakta erimemek için sabah erken veya akşamüstü gezileri daha iyi olur. 🥵
- ❄️ Kış (Aralık-Şubat): Soğuk ama huzurlu. Kalabalık yok, fiyatlar daha uygun. Şehrin sessiz halini sevenler için ideal.
Yani, bahar aylarında gitmek en iyisi ama yazın bile serin bir akşamda kaburga dolması yemeye kim hayır diyebilir ki? 😎