Navona Meydanı (Piazza Navona), Roma’nın en güzel ve hareketli meydanlarından biridir. Şehrin kalbinde yer alan meydan gece gündüz devamlı hareketlidir. Elips biçimindeki meydanın bulunduğu alanda İmparator Domitian tarafından M.S 1. yüzyılda yaptırılan bir stadyum yer almaktaydı. 30.000 kişi kapasiteli olan stadyumun yıllar içinde yıkılması ile ve Papa X. Innocent (1644-1655) bölgenin yeniden düzenlenmesini istemesinin ardından Navona Meydanı hayat bulmuştur. Domitian Stadyumu 2000 yıl önce yapılmış olsa bile stadyum şeklini meydanda halen görmek mümkündür. Bugün meydanın yayalara ayrılmış olan kısmı stadyumun oyun alanını, etrafındaki binalar ise stadyumun tribünlerini oluşturuyormuş.
Şehirdeki çeşmeler Roma İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde temelde Roma halkına su sağlayabilmek amacıyla inşa edilmişse de, zamanla imparatorluğun güçlenmesiyle bir zenginlik göstergesi haline gelmişler. Rönesans döneminin ve Barok sanat akımının etkileriyle çeşmeler her geçen gün daha görkemli hale gelmiş ve başta mitolojideki tanrılar olmak üzere metaforlarla değişik anlamlar taşımaya başlamışlar.
Meydanda yer alan 3 çeşmenin en ünlüsü ise Bernini tarafından tasarlanan Dört Nehir Çeşmesi. Çeşmenin hemen arkasında Sant Agnese in Agone Kilisesi yer alıyor. Roma’nın en ünlü kiliselerinden olan San Luigi dei Francesi ise hemen binaların arkasında yer alıyor. Navona Meydanı’nın etrafında yer alan binaların çoğu ise 16 ve 17. yüzyıllardan kalmadır.
Dört Nehir Çeşmesi (Fontana dei Quattro Fiumi), İtalyan sanatçı ve mimar Gian Lorenzo Bernini’nin dünyanın dört büyük ırmağı olan Nil, Rio de la Plata, Ganj ve Tuna’dan ilham alarak tasarladığı bir çeşme.
1651 yılında tarafından Papa Innocent X için yapılan ortasında Roma döneminden kalma bir obeliskin bulunduğu, üzerinde İmparator Vespasianus, Titus ve Domitian’ın adlarının hiyeroglifleri bulunuyor.
Meydan barok tarzının baş yapıtı olarak kabul edilmiştir. Mecazlar ve metaforlar yüklü çeşmedeki heykellerden elinde kürek olan, Asya kıtasını temsil eden Ganj nehrinin tanrısıymış ve kürek ile bu nehrin deniz trafiğine uygunluğuna işaret edilmiş. Kafasına kumaş kaplanmış olan, Afrika’yı temsil eden Nil nehrinin tanrısıymış ve heykelin kafa kısmındaki bu gizlenmişlikle, Nil nehrinin kaynağının kimse tarafından net bilinmemesi (gizli kalmışlığı) ilişkilendirilmiş. Papa’nın armalarına dokunan heykel, Avrupa kıtasını temsil eden Tuna nehrinin tanrısıymış. Bu nehir Hrıstiyanlığın kalbine en yakın nehir olduğu için böyle tasvir edilmiş. Yılan gördüğü için korkmuş ifadesi olan ise Amerika kıtasını temsil eden Gümüş nehrinin (Rio de la Plata) tanrısıymış ve yüzündeki ifadeyle Amerika’daki zenginlerin paralarından çalınmasından korkmalarına atıfta bulunulmuş. lmaktadır.
Meydanda bir tarafında Neptün bir tarafındada Moor çeşmesi bulunuyor.
Navona meydanında da heykellerin ve mimari yapıların çok süslü olduğunu görüyoruz. Süslü kelimesi barok tarz için iyi bir giriş tanımlaması olabilir. Mimaride özellikle dış cephelerde görülen bolca süslemeler, girinti ve çıkıntılar; heykellerde çapraz duruşlar, duygusal ifadelerin yansıtılması, rüzgarın yarattığı dalgalanmalar göze çarpan özellikler.