MÖ 428 ile 347 yılları arasında Atina’da varlıklı bir ailede doğmuş Platon. Sokrates’in öğrencisi Platon, Sokrates hiç yazmadığı için onun düşüncelerini kağıda dökerek bugünlere gelmesini sağlamış. Sokrates’in Savunması ve Devlet belki de en önemli eserleri Platon’un.
20 yaşında Sokrates’le tanışmış. 8 yıl boyunca Sokrates’in öğrencisi olmuş.
Atina’da Akademi’yi kurmuş. Akademi uzun bir süre seçkin öğrenciler yetiştirmiş. 6. yüzyılın başlarında Pagan okulu olduğu gerekçesiyle Bizans İmparatoru Justinianus tarafından kapatılmış. Platon MÖ 347 yılında 81 yaşındayken ölmüş.
Asıl isminin Aristokles olduğu, ancak geniş omuz ve göğüs yapısından dolayı spor hocası tarafından kendisine Platon lakabının takıldığı söylenir.
1- İnsanı değil, insandaki kötüyü terk et
Kendinden önce gelen Thales, Parmenides, Herakleitos, Anaksagoras ve Anaksimenes gibi filozoflar doğayı ve onun nasıl ve neden meydana geldiği araştırmışlar.
Sokrates ile ilk defa insanlar “Ben kimim? Neyim? Sahip olduğum bu bilginin kaynağı nedir?” sorularını sormuş.
İsa’nın çarmıha gerilişinden 430 yıl önce Platon’un hocası Sokrates de İsa’yla aynı kaderi paylaşmış. Atinalı gençlerin kafalarını karıştırdığı ve onları inançsızlığa ittiği iddiasıyla Sokrates’in idamına karar verilmiş.
Atina Meclisi’nin kendisini ölüme mahkûm ettiği karar yüzüne okunurken Sokrates, “Doğa da onları” diye cevap vermiş “Yaşamda haksızlığa uğramamaktan çok haksızlık etmemeye dikkat etmeli ve iyi görünmeye çalışmaktan çok iyi olmaya çalışılmalıdır.” demiş.
2- Önce kendini sev, sonra başkalarını
İnsan, sahip olduğunu düşündüğü şeyin eksiğidir aslında. Ve o neyin eksikliğine düşerse onu sevip ona âşık olur. Âşık olan, âşık olduğu kişide kendinde var olmayan şeyleri bulduğu için sevgi besler ona.
3- Gerçeği bilmek istiyorsan, ötesine bak
Platon, “Hakikat nedir? Elimizdeki iki bilgiden hangisinin hakikat olduğuna nasıl kanaat getirebiliriz?” gibi soruları ele alırken çıkış noktasını insan ruhunun bedenden bedene geçerek çok sayıda yaşam sürmesi aracılığıyla gerçek olan bilgiye ulaşacağına inanmış.
Bu yaklaşım özellikle Hint felsefesinde yer alan reenkarnasyon inancının Yunan düşüncesindeki bir yansıması.
Platon, aslında her ruhun gerçek olanın, hakikatin bilgisiyle dünyaya geldiğini ancak çoğu ruhun, içinde bulunduğu bu dünya yanılsamasına aldandıkları için bu hakikati hatırlamakta zorlandıklarını söyler.
“Her ruh, her ruhsuz varlığa hâkim olur ve farklı zamanlarda farklı şekillere bürünerek gökyüzünde dolaşır.”
Ona göre ruhlar tanrı katında bulunmuş ancak kendi içlerinde tam olarak bütünlüğe varamadıkları için ağırlaşmış ve kanatları bu ağırlığı daha fazla taşıyamadığı için de yeryüzüne düşmüşlerdir. Platon bu düşüncesiyle aslında insanı kanatlarını düşürmüş bir meleğe benzetir ve onun tek amacı insanın bir melek olduğunu tekrar hatırlatmaktır.
Kanatları parçalandığı için yeryüzüne düşen ruh, dünyada maddi bir varlığın içine girer. Bu bazen bir taş, bazen bir hayvan, bazen de bir insan olur. İnsanlar arasındaki farkı belirleyen vasıflar, bedenin içinde bulunan ruhun yaşanmışlığı ve bilgi seviyesine göre değişir.
Bir insanın ruhu bir hayvana geçebileceği gibi, insandan hayvana geçmiş olan bir ruh da tekrar bir insana geçebilir.”
Geometri bilmeyen giremez. Geometri, birbirinden farklı iki ve daha çok noktayı belirli bir açı ve uzunluktaki doğru parçalarıyla birleştirme işlemidir. Matematiksel ve soyut olanı elle tutulur, gözle görünür hale getirerek onu somutlaştırmanın en güzel yöntemidir.
4- Bildiğini bilme, bilmediğini bil
Mutlu olmak isteyen insan, ılımlı olmaya çalışmalı, aşırılıktan bütün gücüyle uzak durmalı, tutkularının dizginlerini serbest bırakıp onları tatmin etmenin peşinde koşmamalı.
Peki, bir şeyi hiçbir karşılık beklemeden sevmek gerçekten mümkün müdür? Şöyle düşünelim, karnımız acıktığında ve bir yere gidip yemek yediğimizde bu yeme eylemini kendimizden bir beklentimiz olduğu için mi yaparız? Bir duş alıp rahatlamak istediğimizde bu isteği kendimiz için yaparız.
Bedenimizin acıktığında yemek yemesi gerektiğini, onu doyurmazsak öleceğini bilen bir de aklımız var. Peki ya hissettiğimiz huzur ya da huzursuzluk durumları neden kaynaklanıyor? Bunları ne ile algılıyoruz? Aklımızın anlamaya yetmediği ve gözlerimizin görmekte eksik kaldığı ancak derin mi derin hissettiğimiz o şeyleri algılamamızı sağlayan nedir? İşte bu da; beden ve akılla birlikte bütünlüğümüzü oluşturacak olan ruhumuzdur. Dolayısıyla bilmek sadece beden ve akılla ulaşılabilecek bir sonuç değildir. Tam anlamıyla bilme eylemini gerçekleştirebilmek için bilinecek olanı ruhumuzla da hissedebilmemiz gerekir.
Anadolu, Mısır’ı ve Hindistan’ı her biri birkaç yıl süren gezilerle dolaşır. Bu gezilerinde özelikle Pisagor okulundan aldığı geometri bilgisi Platon’un felsefesini oluşturmasında çok büyük bir destek noktası olur.
5- Yönetilmek istemiyorsan yönetmeyi öğren
Platon’a göre doğrunun bilgisine sahip olmak, sadece iyi ve ahlaklı bir insan olabilmek için değil, başkalarının yanlışlarıyla zaman kaybetmeden, onların yanlışlarıyla kendi yaşamlarımızı gözden kaçırmadan özgürce yaşayabilmemiz için de önemlidir.
Asıl ismi Aristokles olan Platon’a, geniş göğüs ve omuz yapısından dolayı yakın çevresi Platon lakabını takar. Yazdığı diyaloglarında da bu lakabı kullanan Aristokles’i bu nedenle Platon olarak tanırız. Yirmili yaşlarında güçlü fiziğiyle olimpiyatlara katılan ve dereceler elde eden Platon, hocası Sokrates’le tanıştıktan sonra sahip olduğu beden güzelliği ve gücünün geçici olduğunun farkına varır.
Şu anki istek ve arzularımızın, kaynağını hangi bilgiden aldığını öğrenmek zorundayız. İstediğimiz o son model arabayı kendi ihtiyacımız olduğu için mi yoksa başkalarının bizim üzerimizde yarattığı manipülasyondan bir türlü kurtulamadığımız için mi istiyoruz?
Ünlü olmayı daha çok kişiye faydalı olmak için mi yoksa egomuzun bizi her geçen gün içine çektiği bataklığa biraz daha gömmesine karşı koyamadığımız için mi istiyoruz? İstek ve arzularımızın gerçek kaynağı bizden mi kaynaklanıyor yoksa başkalarından mı?
“Yığınla insanın peşinden koştuğu şan ve şereften uzak kalmaya bakıyor, yalnızca doğruyu arıyorum.”
Birçok görüş, başkasından hazır alınmış bir kıyafet gibi duruyor üzerimizde. En küçük bir yırtılmada ne yapacağımızı bilemiyor, nasıl dikip tamir edeceğimiz konusunda hiçbir fikir yürütemiyoruz.
6- Hayatı anlamak istiyorsan önce müziği anla
Müzik eğitimi, eğitimlerin en iyisidir. Hiçbir şey insanın içine ritim ve düzen kadar işlemez. Müzik eğitimi gereği gibi yapıldı mı insanı yüceltir, özünü güzelleştirir.” Hayatı anlamak istiyorsan önce müziği anla.
Sokrates öncesi doğa filozoflarından Thales her şeyin özünün su olduğunu ileri sürerken, Herakleitos ateş, Anaksimenes hava, Empedokles ise her şeyin ateş, su, toprak ve hava karışımı dört ana özden meydana geldiğini ileri sürmüş.
Ancak tüm bu düşünürlerin arasında öyle bir filozof vardı ki kendinden önce iddia edilmiş hiçbir teze benzemeyen bir iddiaya sahipti. Bir matematikçi ve gökbilimci olan Pisagor her şeyin özünün sayılardan oluştuğunu iddia etmişti. Hatta müziği felsefesine eklemekle kalmamış, müzik eğitimini kendi felsefesinin tam merkezine koyarak geriye kalan bütün eğitimlerin bu bilginin üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunmuş.
Çeşitlilik insanın içinde düzensizliğe, bedeninde bozukluğa yol açar. Oysaki müzikte sadelik, kişinin içine düzen, idmanda sadelik ise bedenine sağlık verir.”Melodi üç şeyin karışımıdır: söz, makam ve ritim.
7-Yaşamak istediğin dünyanın insanı ol
Aynı anda hem ev inşa edip hem de yemek yapmaya enerji harcayamayacağımıza göre bu yetenekleri geliştirmek için yeterli zamana da sahip olamayız. Herkesin sadece belirli bir işle uğraşması, iyi ayakkabıcıları ve iyi berberleri açığa çıkarır. Böylece işinde iyi olan insanların meydana getirdiği toplum da iyi olur. Ne de olsa bütün, parçalarının toplamıdır. Ayakkabıcının iyi imal etmediği bir ayakkabı bir başkasının ayağına vurmaya başlar. Ayakkabısı ayağını vuran kişi bir süre sonra ayağındaki acıdan dolayı iş göremez hale gelir ve kendi işini yapamaz. Diyelim ki bu adam bir aşçı olsun. İyileşmek için birkaç günlük istirahate çekilen aşçı, artık yemek pişiremediği için duvar ustalarının kendi işlerini bırakmasına ve yemek pişirmek zorunda kalmasına sebep olur. Bu da ustaların duvar inşa etmek için harcayacakları vakti yemek yapmaya ayırmak zorunda kalmalarına neden olur.
İşler böylece zincirleme gelişerek bir kişinin işini doğru yapmamasından kaynaklanan aksaklığın toplumun tamamına yayılmasına ve düzeninin bozulmasına yol açar. Bu tarz insanlar her şeyin değişmesi gerektiğini, her şeyin yanlış ve yolundan sapmış olduğunu ileri sürdükleri halde dönüp bir türlü kendilerine bakmazlar. Onların dışında olan her şey yanlış, doğru olansa bir tek onlardır. Bu nedenle Platon, bu tarz insanların doğrudan uzak bir şekilde yetişmemesi için eğitimin çok küçük yaşlarda ve herkese eşit imkânlarda verilmesi gerektiğini savunur.
Eğri yoldan gidildiğinde sonuca çok daha hızlı ulaşabileceğimizi bildiğimiz halde bunu tercih etmemizi engeller. Platon’a göre bu erdem o kadar büyüktür ki.
Platon’a göre;
Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse, oligarşi, az sayıda kişinin iktidarı elinde bulundurduğu düzen oluşur. Sürdürülürse halk avcıları, demagoglar türer. Halk avcılarından (demogoglardan) da diktatörler çıkar.”
Kaynakça: Kitap kısa ve çok etkileyeci şiddetle tavsiye ederim.
Platon – İnsanın Kendini Yenmesi En Büyük Zaferdir – Taner Şanlıoğlu