Rodos, Ege Denizi’nin güneybatısında, Türkiye ile Yunanistan arasında yer alan ve On İki Adalar’ın en büyüğü olan muhteşem bir ada. Yunan mitolojisine göre, tanrıların burada doğduğuna inanılıyor. Rodos gezilecek yerleri diğer yazımdan ulaşabilirsiniz.Şimdi biraz Rodos’un geçmişinden bahsedelim. Komşumuzu yakından tanıyalım.
Günümüzde çok azı nüfus barındıran 200’den fazla adanın oluşturduğu topluluğun idari bölgesi konumunda Rodos. 12 adalar Yunan devletine 1947 yılında bağlanmış.
Yunan adaları içinde yüzölçümü açısından en büyük dördüncü ada. On İki Adalar’ın da en büyüğü ve merkezi. Nüfusu 115 bin civarında. Dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos Heykeli’ne ev sahipliği yapmış. Romalılar, Hospitalier Şövalyeleri, Osmanlılar ve İtalyanlar tarafından yönetilmiş. Kanuni Sultan Süleyman Rodos’u fethettikten sonra Rodos 390 yıl boyunca, yani 1912 yılına kadar Osmanlı yönetiminde kalmış. 1912’de adayı İtalyanlar işgal etmiş ve 1947 yılında Yunanistan’a devredene kadar yönetmişler.
1 Dakikada Rodos turu atmak istermisiniz ?1923’te Türkiye Cumhuriyet’i kurulduğunda, Yunanistan ile yapılan mübadelede Rodos İtalyan toprağı olduğu için etkilenmemiş. Adada kalan Türkler, 1947’de Yunan vatandaşı olmuşlar ama 1971’de Heybeliada Ruhban Okulu kapatılıp 1974’te de Kıbrıs Harekatı yapılınca Türk nüfus üzerinde baskı artmış ve Rodoslu Türklerin çoğu Türkiye’ye ya da Avrupa ülkelerine göç ettikleri için nüfusları çok azalmış. Günümüzde sadece 3500 Türk kalmış.
Rodos klasik Yunan, Helen ve Roma dönemleri boyunca, doğu-batı arasında ki uzun ticaret rotasında bir sıçrama taşı görevi yaparak liman vergileri sayesinde zenginleşmiş.İslam- Hıristiyan dinlerinin çatışmasını yaşamış. Roma imparatorluğunun parçalanmasının ardından Bizans’ın savunmasız bir ileri karakolu haline gelen Rodos, görünürde Konstantinoplois tarafından yönetilirken aslında yağmacı korsanlara bırakılmış.
Yunan mitolojisinde Rodos güneş tanrısı olarak bilinen Helios’un ülkesiymiş. Mö 2500-1500 arasında Anadolu’dan gelen Karya’lılar ile Lübnan’dan gelen Fenikeliker adaya yerleşerek daha sonra Girit’e ve ötesinde ulaşmışlar.Girit’ten gelen Minos’lu tüccarlar, Rodos’un Lindos, Kamiros ve İalyssos limanlarına dükkanlar açarak Mısır ve Akdeniz doğusunda ki adaları kapsayan kazanclı bir ticaret ağı yaratmışlar.
Mö 700 civarında Rodos kent devletleri Anadolu’daki Halikarnas (Bodrum), Knidos limanları ile Kos adası ile birlikte Dor’ların yönetimi altında 6 kentden oluşan bir ticari birlik olan Heksapolis kurmuşlar.
Pers komutan Darius batıya haraket ederek MÖ 5 yy da Ege’ye ulaşmış. Yunanlıların yenileceğini düşünen Rodos’lular Pers’ler ile birlikte olmuş fakat MÖ 490′ daki Marathon savaşında Pers’lere yenilence Yunanlılar Rodos’u cezalandırmış.Bundan sonra kısa bir süre sonra Yunan ada ve kent devletlerinin birlik ve güvenliğini sağlamak için Delos birliği kurulmuş. Rodos’da kısa süre sonra birliğe vergiye tabi üyesi olmuş.
Rodos Büyük İskender’in ölümünden sonra onun yerine gelecek olan Mısır krali ile I. Ptolemaios’ karşı sefere çıkmayınca Mısır kralinın oğlu MÖ305 yılında kente saldırmış.
Mısır kralının sahip olduğu 40.000 kişilik ordu ve gelişmiş silahları varmış. Fakat tüm gücüne rağmen şehri ele geçirmemiş Mısır’lılar. Ateşkeş yapılmış.Savaş aletlerini Rodos’da bırakmışlar. Bu aletlerin geliri ile kuşatmanın anısına bir anıt inşa etmelerini istemiş kralları. Eski dünyanın 7 harikasından biri olan Rodos heykeli işte böyle oluşmuş. Rodos gezisi yazımda detaylı anlattım Rodos heykelini.
Rodos Mö 3 yy’da altın çağını yaşıyormuş. Hitabet okulu ile beraber kültürel bir merkezmiş. Rodos’lu ressamlar ve sanatçılar ayrıcalıklı bir statüye sahipmiş. Rodos MÖ 166 yılında Makedenyo kralına karşı Roma ile ittifak yapmayı reddetmiş. Mö 164 yılında Rodos, Roma ile anlaşmak zorunda kalmış. Bu anlaşma ile beraber yeni bir karmaşa doğmuş. Rodos Sezar’a karşı Pompeii’yi desteklemiş. Fakat Sezar yine de Rodos’u affetmiş.
Daha sonra Sezar’ın suikastçıları Brutus ve Cassius senatoya karşı verdikleri savaşta Rodos’dan destek alamayınca Rodos’u yağmalamışlar. 3.000 heykeli Roma’ya göndermişler. Helios’un savaş arabasını simgeleyen güneş heykeli ağırlığı nedeni ile kalmış.
Ms 155 ve 515 yıllarında iki kez depremle sarsılmış Rodos. Gittikçe gücünü kaybeden ada istilacıların hedefi haline gelmiş. Ms 263’de Got’ların saldırısına maruz kalmış, 7 yy Persler ve Arap’lar tarafından istila edilmiş. Görünürde Bizans’ın parçası olan Rodos, savunma söz konusu olduğunda hep tek başına kalmış.
11 yy Müslümanlar Kudus’u fethederek inançlarını kuzey Afrika ve İspanya’ya yaymaya başlayınca Avrupa’nın güvenliği için bir tehdit oluşmuş. Rodos batı Avrupa ile bağları güçlendirmiş.
1097’de Kudus’ e doğru ilk haçlılar oluşunca 1191 yılında paralı asker almak için Rodos’a gelmişler.
Kudus’te hacılağa cıkanlara yardım etmek için tarikat kurulmuş. Bu tarikatta ki şövalyeler 1248 yılında Rodos’u Cenevizli korsanlardan almak istemişler. Bizans imparatoru bu durumu hoş karşılamamış fakat 1309 yılında şövalyeler adaya yerleşmişler. İzleyen 213 yıl boyunca savunmalarını geliştirmişler.Bir yandan da sanat eseri olan hastaneler işletmişler.
Ada boyunca dizilmiş 30 kale yapmışlar. Haçlıları korumaktan hiç vazgeçmemişler. Mısır Sultanının ve Fatih Sultan Mehmet’in ordularına karşı adayı başarılı bir şekilde korumuşlar.
1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman 150.00 asker ile adayı kuşatmış. 145 günlük kuşatmanın ardından tam vazgeçmek üzereyken düşmanında kötü durumda olduğunu öğrenince saldırya devam etmiş. Rodos’lular ateşkes ilan etmek zorunda kalmış.180 şövalyenin adayı onurlu bir şekilde terk etmelerine izin vermiş.
Rodos 1912 yılına kadar 400 yıl boyunca Osmanlı imparatorluğunun bir parçası olarak kalmış. Surlarla kaplı şehirde sadece Yahudi ve Osmanlıların yaşam izni varmış.Her akşam sokağı çıkma yasağını belirten çan çaldığında, şehirde çalışan Yunanlılar işlerini bırakıp civar köylerdeki evlerine gidiyormuş. Kentin dışında surların çevresine yeni bir şehir Nea Khora kurulmuş. İki kültür arasında bu ayrımcılık Ortodoks kilisesi ile yunan toplumlarından daha sıkı bir bağın oluşmasına ve yunan geleneklerin korunmasını sağlamış.