Ah, Roma! Adını duymak bile bir heyecan yaratıyor değil mi? ‘Ebedi Şehir’ deniyor, ama bir kez gidince insan bir ömür boyu hatırlıyor. Tarih desen buram buram, lezzet desen sınırsız, romantizm desen fazlasıyla var. Bu şehirde her köşe başı bir hikaye, her sokak bir zaman makinesi! Hazır mısınız? Gelin, pizza kokuları eşliğinde Roma’nın büyülü sokaklarında kaybolalım, Trevi Çeşmesi’ne dilekler atalım ve bu eşsiz şehri birlikte keşfedelim!
Roma gezilecek yerler listesiyle bu büyülü şehri daha yakından tanıyacağız. İtalya’nın başkenti Roma, kendi topraklarında iki bağımsız ülkeye ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biri, Katolik mezhebinin dini merkezi olan ve dünyanın en küçük ülkesi unvanına sahip Vatikan Devleti (0,44 km²); diğeri ise Fransa sınırına yaklaşık 100 km uzaklıkta bulunan, Avrupa’nın yaşayan en eski cumhuriyetlerinden San Marino (481 km²). Ayrıca, İtalya’nın Japonya’dan sonra dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip ikinci ülke olduğunu da unutmayalım.
Roma, yaklaşık 1200 yıl boyunca hüküm süren ve Doğu Roma ile birlikte düşünüldüğünde 2000 yılı aşkın bir süre dünya sahnesinde etkisini hissettiren Roma İmparatorluğu’nun doğduğu topraklar. İtalya’da birlik ise, 1866 yılında Garibaldi liderliğinde gerçekleşen Bağımsızlık Savaşı ile sağlanmış. İtalya Birliği kurulmadan önce bu bölgede tam 11 farklı devlet bulunuyormuş. Ülke, Mussolini’nin 1922’de başlattığı Faşist diktatörlüğe kadar sınırlı monarşi ile yönetilmiş. İtalya’nın siyasi birliği, Avrupa tarihindeki diğer ülkelerin birlik süreçleriyle kıyaslandığında oldukça geç tamamlanmıştır. Bu durum, İtalya’nın uzun süre parça parça küçük devletlerden oluşması ve bu devletlerin farklı dış güçlerin etkisi altında kalmasıyla ilgili.Dış güçler burada da parcala yönet taktiği yapmıs:)
İtalya | Türkiye | |
---|---|---|
Yüzölçümü | 301.338 km² | 783.562 km² |
Nüfus | 60,6 milyon (2017) | 82,3 milyon (2018) |
Roma | İstanbul | |
---|---|---|
Yüzölçümü | 1.285 km² | 5.461 km² |
Nüfus | 2,8 milyon (2017) | 15,5 milyon (2018) |
Nüfus bakımından Avrupa Birliği sınırları içerisindeki 4. en kalabalık kent konumundaki Roma, efsanelere göre kardeşi Remus ile birlikte bir dişi kurt tarafından yetiştirilen Romulus tarafından M.Ö. 753yılında kurulmuş.
Roma gezilecek yerler
Önce Tarih, Sonra Gelato!
Kolezyum: İlk durağımız gladyatörlerin arenada dövüştüğü, 2.000 yıllık tarihin sembolü. İçeri girince “Ben burada bir film çekmeliyim!” hissi gelebilir, dikkat!
Aşk Çeşmesi (Trevi Fountain): Para atıp dilek dilemeyi unutmayın. Tek dileğim “Roma’ya tekrar gelmek” olmasın, çünkü burası başka hayalleri de hak ediyor. 😉
Vatikan: Dünyanın en küçük ülkesi ama içindeki ihtişam devasa. Aziz Petrus Bazilikası’nda başınızı kaldırmayı unutmayın; Michelangelo’nun kubbesi nefes kesici.
İspanyol Merdivenleri: Selfie köşesi burası. Ama önce bir dondurma alın, oturup keyfini çıkarın.
Trastevere: Roma’nın bohem ruhu. Arnavut kaldırımlı sokaklar, rengarenk evler ve minik restoranlar… Burada kaybolmak serbest!
Roma’da Ne Yemeli? Roma’da Yemek Bir Rituel!
- Carbonara: Yumurtalı makarnanın en leziz hali. Orijinalini tatmak istiyorsanız “Testaccio” bölgesindeki restoranları deneyin.
- Gelato: Her köşede bulabilirsiniz ama “Giolitti” ya da “Fatamorgana” favorilerim. (Gelato, İtalyanca’da “dondurma” anlamına gelir ama bildiğimiz dondurmalardan farklıdır. İtalyan gelatosu, özellikle daha az yağ içeriği ve yoğun, kremamsı yapısıyla ünlü. Ayrıca daha az soguk)
- Pizza al Taglio: Dilim pizza konsepti. Hem ucuz hem doyurucu. Sokakta yürürken bile yiyebilirsiniz.
Roma’da Yapılacaklar
- Gün Batımını İzleyin: Gianicolo Tepesi’nden Roma manzarası efsane. Bir şişe şarap ve biraz atıştırmalık alın, hayatın tadını çıkarın.
- Yerel Pazarlara Gidin: Campo de’ Fiori’deki pazarda taze meyveler, baharatlar ve İtalyan yaşamının en doğal hali sizi bekliyor.
- Çeşmelerde Su İçin: Roma’nın tarihi çeşmelerinden su içmek serbest ve güvenli! Yanınıza boş bir şişe almayı unutmayın.
1. Gün: Roma’nın Kalbi – Tarihi ve Kültürel Keşifler
İlk durağınız antik Roma’nın kalbinde olacak! Kolezyum’a gidin ve gladyatörlerin dövüşlerini hayal edin. Bu devasa amfitiyatronun içinde dolaşmak, Roma’nın gücünü hissetmek gibi bir şey!
Kolezyum – Antik Roma’nın Ölüm Arenası
55.000 izleyicinin giriş yapabileceği Kolezyum’un yapımına M.S. 72 yılında başlanmış. Sekiz yıl süren inşaat sürecinde büyük ölçüde tamamlanmış ve İmparator Titus döneminde açılmış. Flavium hanedanlığı döneminde inşa edildiği için Kolezyum’a Flavium Tiyatrosu da denilmekteymiş. Kolezyum’un bulunduğu alanda Neron’un sarayı bulunuyormuş. Zamanla sarayın üzerine toprak dolmuş ve bir halk isyanı sırasında saray ve 2,5 metrelik Neron heykeli yıkılmış. Bu olaydan sonra, bu bölgeye Kolezyum’un inşa edilmesine karar verilmiş ve hatta Kolezyum’un adı Neron’un heykelinden (Colossus) türetilmiştir. Colossus, Latince “çok büyük, devasa” anlamına geliyormuş.
188 metre uzunluğu, 156 metre genişliği ile devasa bir yapı olan Kolezyum, sadece tiyatro oyunları için değil, hayvan dövüşleri, idamlar ve gladyatör mücadeleleri için de kullanılmış. Seyircileri güneşten korumak için acılır kapanır bir sistem geliştirmişler.
Kolezyum’dan sonra, Forum Romanum’a geçerek Roma’nın antik şehir merkezini keşfedin. Burada eski tapınaklar, krallık sarayları ve antik anıtlarla dolu bir döneme adım atacaksınız.
Roma Forum – Antik Roma’nın Beverly Hills’i
Eski Roma’da 1000 yıl boyunca şehrin kalbi olan Roma Forumu, geçmişi Milattan öncesine uzanan bir tarih parçası. Bugün bu açık hava müzesi, devasa tapınaklar, zafer takları ve kemerli sütunlar arasında tarihin izlerini taşıyor. Roma Forumu, antik Roma’nın siyasi, ticari ve hukuksal hayatının merkezi olarak kullanılmış. Öyle ki, burada sadece büyük törenler ve halk oylamaları değil, günlük yaşamın ritmi de belirlenirmiş.
Roma Forumu, Yunan agorasıyla aynı işlevi görüyormuş; yani halkın buluşma noktası. Hem alışveriş yapılıyor hem de sosyal, kültürel, dini etkinlikler için bir araya geliniyormuş. Forum, bir zamanlar Roma’nın kalbinde adeta bir yaşam merkeziymiş ve bugün bu tarihi kalıntılar arasında dolaşırken, o eski ihtişamı hissetmemek elde değil. Roma Forumu’nu ziyaret etmek, tarihle iç içe geçen bir zaman yolculuğu gibi!
Roma Forumu, Roma’nın en önemli turistik yerlerinden olan, Palatino Tepesi ve Kolezyum arasında bulunuyor. Forum ve Paletino Tepesi, birbirine bitişik.
Piazza Venezia’da Kahve Molası: Kolezyum’dan çıktıktan sonra bir kahve molası için Piazza Venezia’ya gidin. Burada İtalyan espresso’sunu tadabilir ve çevredeki hareketi izleyebilirsiniz.
Piazza Venezia – İtalyanların “takma diş, düğün pastası” adını taktıkları ünlü meydan
Roma’nın tam merkezinde yer alan ve kentin her yerinden görülebilen II. Vittorio Emanuel Anıtı, şehrin en muazzam manzaralarından birini sunuyor. Burası, Roma’nın tam kalbinde bir ihtişam abidesi. Halk arasında ‘Düğün Pastası’ veya ‘Takma Diş’ olarak adlandırılan bu beyaz mermer anıt, İtalya’nın birleşme sürecine adanmış. Eski krallarının anısını yaşatırken, aynı zamanda Roma’yı ziyaret edenlerin de en çok ilgisini çeken yerlerden biri. Geçmişte, çevresindeki tarihi yapılarla pek uyumlu olmadığı gerekçesiyle eleştirilse de, bugün turistlerin gözdesi. Ayrıca, etrafındaki meydan da ilginç bir geçmişe sahip; bir zamanlar burada Venedikliler hüküm sürmüş ve meydan, etkilenerek ‘Venedik Meydanı’ olarak anılmaya başlanmış. Mussolini’nin, buradaki elçilik binasından halka hitap ettiği de söylenir. II. Vittorio Emanuel Anıtı, tarihi ve modernin bu muhteşem birleşimiyle, Roma’nın en heyecan verici manzaralarından birini sunuyor!
Öğle yemeği için Pantheon’a geçin. Mimarisiyle büyüleyen bu 2000 yıllık tapınak, Roma’nın en iyi korunmuş yapılarından biridir.
Pantheon – Kubbesindeki delikten şeytanların kaçtığı,dönemin en büyük beton kubbesi
Pantheon, ilk olarak M.Ö. 27-25 yılları arasında Augustus’un oğlu Marcus Agrippa tarafından inşa ettirilmiş. Bugün bile ayakta durması, Roma mühendisliğinin ne kadar ileri olduğunu gözler önüne seriyor.
Pantheon, o dönemin dini inançları, teknolojisi ve estetiğiyle harmanlanmış bir yapı. Binanın en dikkat çekici özelliği, devasa kubbesi ve merkezi açıktan geçen gökyüzü ile birleşen bu büyüleyici tasarımı. ‘İçindeki Tanrılar’ anlamına gelen Pantheon, hem bir tapınak hem de antik Roma’nın kültürel merkezi olarak kullanılmış. Bugün ise, ziyaretçilerine barok sanatının zarif örneklerini sunarken, aynı zamanda tarihi bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
İçindeki boşluk, insanı büyüleyip, düşündürürken, o devasa kemerler ve kubbenin altında yürümek, adeta tarihin içinde bir yolculuk yapmak gibi bir şey. Ayrıca yapıda önemli figürlerinin mezarları bulunmakta. Örneğin, ünlü ressam ve heykeltıraş Rafael’in mezarı Pantheon’da yer alıyor. Ayrıca, İtalya’nın birleştirici liderlerinden olan Vittorio Emanuel II ve eşi de burada yatıyor.
Ardından, kısa bir yürüyüşle Aşk Çeşmesi’ne ulaşabilirsiniz. Burada bir dilek dileyin ve çeşmeye bozuk para atarak Roma’ya tekrar döneceğinizi garanti altına alın.
Trevi Çeşmesi – Sadece Türklerin Aşk çeşmesi dediği Üç yol çeşmesi
Yılda 1,5 milyon Euro bozuk paranın atıldığı Trevi (Ask) Çeşmesi, Roma’daki diğer ünlü yapılara nazaran biraz daha yeni. Çeşmenin yapımına 1732 yılında başlanmış, ancak tamamlanması tam 30 yıl sürmüş. Pek çok yetenekli sanatçının emeğiyle şekillenen bu ihtişamlı yapı, Roma’nın en sembolik mekanlarından biri olma yolunda ilerlemiş.
Çeşmenin hikayesi ise oldukça ilginç: Rivayete göre, kral ve askerleri susuzluktan ölmek üzereyken, şu an bulunduğu noktada bu muhteşem çeşme belirivermiş. Askerler, çeşmeden akan suyu içerek ölümden kurtulmuş ve bu mucize, çeşmeye olan inancı pekiştirmiş. Trevi, İtalyanca’da ‘üç yol’ anlamına geliyor ve çeşmenin bulunduğu meydana çıkan üç yoldan dolayı bu ismi aldığı düşünülüyor.
İşte o zamandan beri Trevi Çeşmesi, Roma’nın her köşesinden görülebilen bir hazine gibi parlıyor. Ziyaretçiler, arkasını dönüp sağ omzuyla bir madeni para atarak Roma’ya geri döneceklerine inanıyor. Yılda 1,5 milyon Euro bozuk para, dilekler ve umutlarla birlikte suya karışıyor, böylece Roma’ya döneceğini umut edenler, aralarındaki bağlantıyı sürdürmeye çalışıyor.
Çeşme çevresindeki kafelerde oturup, bu büyüleyici manzaraya dalmak ise Roma’da yapılacak en keyifli aktivitelerden biri. Trevi Çeşmesi, sadece bir su kaynağı değil; aynı zamanda Roma’nın büyüsünü ve tarihini sembolize eden, efsanevi bir açık hava müzesi gibi. Eğer Roma’ya geliyorsanız, burayı görmek ve bir dilek dilemek, Roma deneyiminizi tamamlamak için şart!
Öğle Yemeği: Roma usulü makarna yemek için bir trattoriaya girin. Burada günlük spesiyalleri deneyin, genellikle makarna ve et yemekleri oldukça lezzetlidir.
Vatikan’ın Gizli Dünyası – Aziz Petrus Bazilikası’nın Büyüsü
Günün sonunu Vatikan Devleti’ni ziyaret ederek kapatın. Aziz Petrus Bazilikası’na gidin ve Michelangelo’nun kubbesine çıkın. Roma’nın panoramik manzarasını yukarıdan görmek inanılmaz bir deneyim! Ardından, Vatikan Müzeleri’ni dolaşarak dünyaca ünlü sanat eserlerini görebilirsiniz. Vatikan için detaylı gezi rehberine buradan ulaşabilirsiniz.
Akşam Yemeği: İtalya’nın ünlü tiramisu’sunu tatmadan dönmeyin! Akşam yemeğinizi, bir restoranda tiramisu eşliğinde noktalamak harika bir fikir olabilir.
Romulus ve Rumus kardeşlerin dişi kurt tarafından beslendiği mağaranında bulunduğu Paletino
Roma’nın kurucuları Romolus ve Remus’u emzirdiği söylenilen dişi kurt heykelinin bulunduğu Capitolin tepesi
II. Vittorio Emanuel Anıtı arkasından iki merdiven sırası çıkar.Daha zarif ve kademeli olan La Cordonata, sizi Kastor Polluks’un devasa heykellerinin arasından,Roma tepelerinin en küçüğü olan Capitolin tepesinin zirvesine çıkarır.
Capitol tepesi Roma kentinin ünlü yedi tepesinden en küçük olanı. Mitolojiye göre MÖ 753 yılında Roma şehri, Romulus tarafından Capitol Tepesi’nde kurulmuş. Eski zamanlarda tepe, Roma Forumu’na bakacak şekilde tapınaklar ile çevriliymiş. 500 ile 1540 yılları arasında tepe kalıntılara ev sahipliği yaparken Michelangelo, 1540 yılında Capitol Meydanı’nında ki yapıları San Pietro Katedrali’ne bakacak şekilde yeniden tasarlamış.
Neden mi “parayı veren düdüğü çalar misali” belki de Michelangelo Papa’ya jest yapmak istemiştir. Meydan gerçekten çok etkileyici. Ayrıca tepede yer alan 1471 yılında kurulan Capitol Müzesi dünyanın en eski müzesi.Roma şehrinin kurucuları Romolus ve Remus’u emzirdiği söylenilen bronz dişi kurt heykeli bu müzede yer almakta.
Via del Corso ve Piazza di Spagna, Roma’nın 1,6km ana caddesi Pizza Venezia’dan Pizza del Popollo’ya dek dümdüz uzanır.
Tiber nehrinin kıyısından devam edip Via della scrofa’dan sağa dönünce Ara pacis Augustae ile karşılarız. Barış sunağı, küçük bir müzeye dönüştürülen büyüleyici bir anıttır. Agustusun’un Galya ve İspanya zaferlerini kutlamak üzere yaptırılmıştır. Hadrianus, Tiber’in diğer tarafında kendi mozolesini yaptırana kadar bütün sezarların külleri burada saklanırmış.
Kentin en büyük dikilitaşının olduğu Piazza Del Popolo
Napolyon’un mimarı tarafından düzenlenen meydan acık hava kent tiyatrosu örneğidir.Kentin en büyük dikilitaşı MÖ 13yy’da Mısır’dan kalmış.
Meydan adını Neron‘un mezarının yerine yapılan rönesans kilisesi Santa Maria Del Popolla’dan almıştır.Roma’nın en eski ve özel iki kafesi Rosati ile Canova meydanda karşılıklı olarak yer alırlar.
1700 dönümlük arazisiyle şehrin en geniş alanı olan Villa Borghese
Adını Borghese Ailesi’nden alan ve kentin kuzeydoğusunda bulunan park Villa Borghese (Borghese Bahçeleri), huzurlu, rahatlatıcı, mutluluk verici devasa bir parktır.
Pincio bahçeleri bir zamanlar papanın kuzenine ait olan daha az formel özellikler taşıyan Villa Borgehese’nin yemyeşil bahçelerine kadar uzanır. 1700 dönüme yayılmış olan arazide, kardinalin eski yazlık sarayının bulunduğu Galleria Borgeshes bulunur. Villa Giulia ise İtalya’nın Etrüsk sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapar.
Giardino del Lago (Gölün Bahçesi) ve Art Nouveau tarzdaki Fontana dei Fauni (Yarı İnsan Yarı Keçi Orman Tanrısı Çeşmesi) parktaki dikkat çekici noktalar arasında yer alır.
Parkta yapılabilecek en önemli aktivitelerden biri de, parkın gölünde sandal kiralamaktır.
İtalya’nın başkenti Roma’daki İspanyol merdivenleri
Adını bölgede yer alan İspanyol Elçiliği’nden ala İspanyol merdivenlerinin yanı sıra, ikiz çan kuleleri ile Trinita dei Monti Kilisesi ile Fontana della Barcaccia çeşmeside burada yer almaktadır. İspanyol Merdivenlerinde tam 135 basamak bulunmakta. Avrupa’nın en geniş basamaklarına sahip.
Şair John Keats eski evi bugun müze olarak hizmet vermektedir. Ayrıca 23 Anglo- Sakson kibarlığı ile çay ve kurabiye sunan 1890’lardan beri hizmet veren Babington çay salonu bulunmaktadır.
Başka bir saygıdeğer bir mekan Via dei Condonti üzerindeki Caffe Greco, iki yüzyıldır yazarların sanatçıların uğrak yeri olmuş.İmzalı portreler müdavimlerini belgeler.
Palatino tepesi, Roma’nın yedi tepesinden biri ve merkeze en yakın olanı. Roma Forumu’ndan 40 metre yüksekte Palatino Tepesi
Roma’yı kuran Romulus ve Rumus kardeşlerin bir dişi kurt tarafından bu tepede yer alan bir mağarada bulunduklarına ve kurdun çocukları besleyerek onların hayatta kalmalarını sağladığına inanılıyor.
Roma’nın en güzel ve hareketli meydanı Navona Meydanı (Piazza Navona)
Elips biçimindeki meydanın bulunduğu alanda İmparator Domitian tarafından M.S 1. yüzyılda yaptırılan bir stadyum yer almaktaymış. 30.000 kişi kapasiteli olan stadyumun yıllar içinde yıkılması ile ve Papa X. Innocent (1644-1655) bölgenin yeniden düzenlenmesini istemesinin ardından Navona Meydanı hayat bulmuş. Şehirdeki çeşmeler Roma İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde temelde Roma halkına su sağlayabilmek amacıyla inşa edilmişse de, zamanla imparatorluğun güçlenmesiyle bir zenginlik göstergesi haline gelmişler. Meydanda yer alan 3 çeşmenin en ünlüsü ise Bernini tarafından tasarlanan Dört Nehir Çeşmesi.
Yaz günü kar yağan tepeye yapılan Santa Maria Maggiore bazilikası
Orijinal kilise M.S 356 yılında, Esquiline Tepesi’ne yağan kardan sonra, bu tepenin doruğuna yapılmış.
Efsaneye göre bir gece Bakire Meryem papanın rüyasına girer ve ona yeni bir kilise inşa etmesini, yeni kilisenin inşa edileceği yeri ise yarın karla işaretleyeceğini söyler. Gerçekten de yaz günü olmasına karşın Esquiline Tepesi’ne kar yağar ve bunun üzerine papa da bu bölgeye kiliseyi yaptırır.
İstanbul’un kurucusu Konstantin’in annesinin kemiklerinin bulunduğu Santa Maria in Ara Coeli kilisesi
Roma’daki en eski yapılardan biri (Cennetin Sunagı Meryemi kilisesi). Ters tuğla döşeme yöntemi ile dışı yapılmış. 1480 yılında yapılan Siena’lı keşiş San Bernardino freskleri gerçekten etkileyici. Kilisenin tavanı İnebahtı deniz savaşı anısına dekora edilmiş. Bizans döneminden kalan Meryem ikonası İstanbul’dan getirilmiş.
Michelangelo’nun ölen öğrencisi için yaptığı mezar kilisede görülmesi gereken diğer güzelliklerden.Kiliseden çıkınca ünlü Capitol tepesine ulaşıyorsunuz.
Kolezyum’un yaklaşık 25 katı büyüklükteki alanına kurulan Neron’un altın evi Domus Aurea
Domus Aurea ya da bilinen diğer adı ile Neron’un Altın Evi ünlü Roma İmparatoru Neron’un kendine yaptırdığı ünlü saray. M.S 64 yılında Roma’da meydana gelen büyük yangının ardından ortaya çıkan geniş alanı değerlendirmek isteyen Neron; bu alana saray, yapay göl, çeşitli bahçeler yaptırmış. Neron’un bu ihtişamlı sarayını kendilerine yediremeyen sonraki imparatorlar, sarayı olabildiğince bozmaya çalışmışlar. Neron’un yapay gölünün bulunduğu yerde Kolezyum (Colosseum) yapılmış.
2.662 figürlü 38 metrelik muhteşem Traianus Sütunu
Traianus, zaferini kutlamak için büyük bir forum inşa edilmesini emretmiş. Foruma, sütunlarla çevrili bir meydan, iki kütüphane, Bazilika Ulpia olarak bilinen büyük bir resmi bina ve hatta muhtemelen bir tapınak da dahilmiş.
St Pietro in Vincoli
Diğer kiliselere göre nispeten sade gözüken St Pietro in Vincoli içinde bir şaheser saklı. Büyük usta Michelangelo’nun bir başyapıtı olan Musa heykeli burada yer alıyor. Musa heykelinde Michelangelo resmen taşa hayat vermiş. Michelangelo Musa heykelini tamamladıktan sonra heykele “konuş” dediği ve bir iki adım geriye giderek elindeki çekici fırlatıp “kalk gidelim” dediği söylenir.
Hz. Musa’nın başında iki boynuz bulunmaktadır. Bu boynuzlar Rönesans döneminde yapılan çeviri azizliğine uğramıştır. İbranice de “keren” kelimesinin iki anlamı vardır: ışık yansıması ve boynuz. Tevrat’ı bu dönemde Latinceye tercüme eden çevirmen; Hz. Musa’nın başındaki ışık yerine, Hz. Musa’nın başındaki boynuz diye çevirmiştir ve bu o dönemde bütün çevirilerde bu şekilde çevrilmiştir. Bu yüzden hata anlaşılıncaya kadar uzun bir süre her alanda bu şekilde yansımıştır.
Sant’Agnese in Agone Kilisesi
Efsaneye göre genç bir azize olan Agnes inancını reddetmesi için çırılçıplak bir halde bir genelevin çatısına bırakılmış ancak saçları hızla uzayarak azizenin iffetini korumasına yardımcı olmuş. Tahmin edeceğiniz üzere bu kilise de Azize Agnes‘e adanarak yapılmış.
Papa X. Innocent tarafından yaptırılan kilisenin ilk aşamasında başka bir mimar çalışmış olsa da yapı Borromini tarafından tamamlanmış. Burada görülebilecek en dikkate değer eserler ise Azize’nin ön cephedeki heykeli ile eski stadyumun bazı kemerlerinin kalıntıları.
Bir zamanlar geniş bahçelerle ve araziler ile çevrili olan sarayın yerine kurulan Via Veneto 1950’lerde ve 1960’larda La Dolce Vita nın yani Tiber kıyısındaki Hollywood’un odak noktası olarak ünlenmiş.
Zarif ve şık kafelerin sıralandığı caddede film stüdyolarında çalışan, yıldızların hem de keşfedilmeyi bekleyen daha az ünlü olanların vakit geçirdikleri bir yer haline gelmiş. Elçiliklerin ihtişamlı otellerin ve açık hava kafelerinin yer aldığı Via veneto Romanın zevk düşkünü bir Avrupa Holywood olduğu günleri hatırlatmakta.
Piazza Barberini ve İmparatorluk Forum’a arasında eski Roma’nın yedi tepesinin en yüksek olanın zirvesinde barok Palazzo del Quirinale yer alır. 1870 yılında İtalya Birliği kurulduğunda olmadan önce burası Papa’nın yazlık Sarayıymış.1947 yılından beri cumhurbaşkanını resmi ikametgahı olarak kullanılmakta.
17 yüzyılda halka açık idamların infaz edildiği Campo de Fiori artık bir meyve, sebze ve çiçek pazarı. 1600 yılında karşı reform sırasında canlı canlı yakılan filozofların heykelleri meydanın kanlı tarihini anımsatmakta.
Antik dönemde “Kutsal dağ”olarak saygı gösterilen Roma surlarının dışındaki Aventino kentin gürültüsünden uzakta sakin bir sığınak olarak kalmıştır.imparatorluk döneminde aristokratik bir semt olan Tepe halen gösterişli villaları ile gözde bir yerleşim yeridir.
Erken dönem Hristiyan kiliselerinin en güzellerinden biri de Santa Sabina bazilikası Aventino eteklerinde yer alır. Santa Maira in Cosmedin Kilisesi papa tarafından Yunanlılara tahsis edilmiştir. Bu küçük kilisenin girişinin sol duvarında ki Bacco delel Verita’da dürüstlüğünüzü sınayın. 12 yy dan kalma mermer suratın açık ağzına elinizi sokanların yalan söyleyenlerinin parmaklarının koptuğu söylenir. Şu ana kadar kimsenin eline bir şey olmamıştır.
1953 tarihli Audrey Hepburn’in Roma Tatili filminde kilisenin bu girişi akıllara gelebilir.
Caracalla hamamları kolezyumun 1 kilometre güneyinde 3 yüzyıldan kalma. Zarafet lüks içinde banyo yapmaları için inşa edilmiş.Hamamda toplu olarak yıkanmak süre giden bir sosyal etkinlikmiş.6 Yüzyıl’da barbarlar su kemerlerini yıktıkları zaman hamamlarının suyu kesilmiş.Bugün hamamlar yaz günlerinde açık hava operalarına ve bale gösterilene sahne olarak kullanılmakta.
Roma Katolik dünyasının ana kilisesi olarak görülen San Giovanni in Latreno ilk San Pietro kilisesinden birkaç yıl daha eskidir. Konstantin 2 bazilikayı 4 yüzyılın başlarında yaptırmıştır. Şu andaki bina aynı yere inşa edilmiş 6. veya 7. binadır. Papalar Avignon’a taşınmadan önceki 1000 yıl boyunca burada yaşamışlar. 1377 yılında geri döndükten sonra Vatikan’a yerleşmişler. Bugünkü Bazilika da Eski Roma’daki Curia’nın girişini süsleyen bronz kapılar kullanılmaktadır. Bazilika’nın önce cephesinde vaftizci Yahya’nın ve kilise bilgelerinin 15 dev heykeli bulunmaktadır.
Bernini öğrencileri tarafından Roma’daki ilk Hristiyan vaftiz mekanı olan vaftizhane 5 ve 7 yüzyıllardan kalma mükemmel mozaikler barındırır. Güzel bronz kapıları Caracalla hamamlarından sökülmüştür. Kapılar açılırken menteşeler de müzikli bir ses duyulur.
Bazilikanın karşısında eski Letonya Sarayı’ndan kalan neredeyse tek yapı olan Scala Santa bulunur. Kutsal Merdivenler Aziz Helena tarafından Kudüs’ten getirtilmiştir. İsa’nın bu merdivenlere bastığı söylenmekte. İnananlar 28 basamağı dizlerinin üzerinde tırmanırlar. Teb kentindeki Amon tapınağından getirilen 32 metrelik Dikilitaş milattan önce 13 yüzyıldan kalmadır. Muhtemelen Roma’daki dikilitaşın en eskisidir.
San Pietro’dan sonra Roma’daki en büyük bazilika olan Aziz Paulus bazilikası (San Paolo Fuori le Mura) Mö 34 yılında Konstantin tarafından yaptırılmış.Havari Aziz Paulus’un gömülü olduğu kilisede 86 mermer sutun üzerinde Aziz Petrus2san sonraki havarileri temsil eden madalyonlar bulunur.
Tiber karşıtı anlamına gelen Trastevere çok eski zamanlardan bu yana Roma’nın geleneksel işçi sınıfının Mahallesi olmuştur. Sakinleri kentin geri kalanından farklı bir nesil olarak gerçek Romalılar olmakla övünürler.
Roma gezilecek yerler listesinden görmeniz gereken diğer yerler.
Cizvitlerin ana kilisesi Gesu, Sant’lgnazio, San Clemens, Agustus formu, Nerva forumu, sekizgen zemin üzerine yapılan Santa Maria di Loreto kilisesi, Le Domus R. Valetini sarayı, Roma’nın en görkemli mabedi San Andre Della Valle, Yahudi mahallesi.