İçindekiler
Sultan Ahmet Meydanını Kim Yaptı?
Sultan Ahmet meydanı, Osmanlılar zamanında “At Meydanı”, Roma’lılar zamanında ise “Hipodrom” olarak bilinirmiş. Ayasofya ve Sultan Ahmet camii arasında kalan meydanın eski halini hayal etmek biraz zor olsada canlandırma resimler eskiden ne kadar muazzam bir yer olduğunu gösteriyor.
Roma zamanında Sultanahmet Camii’nin hemen önünde yer alan Hipodrom’da, tekerlekli araba yarışları yapılırmış. Arabalar, Dikilitaş, Yılanlı Sütunun bulunduğu “Spina” olarak adlandırılan bu alanın etrafında dönerlermiş. Genişliği 117, uzunluğu ise 480 metre olan Hipodrom, 100 bin kişilik bir kapasiteye sahipmiş.
Roma’nın ünlü Colosseum’un 60.000 kişilik olduğunu düşünürsek Hipodrom’un büyüklüğünü daha iyi canlandırabiliriz. Hatta Fenerbahce stadının seyrici kapasitesi de 48.000. Mukayese edebilmeniz eklemek istedim.
Büyük Hipodrom’u Kim Yıktı?
203 yılında yapımına başlanmış meydanın. Zaman içinde genişletilmiş, büyültülmüş bir çok spor olayına ve bir çok ayaklanmaya ev sahipliği yapmış. 1204 yılında 4. Haçlı seferlerinden de nasibini almış meydan. Kudüs’ü yağmalamaya giden Haçlılar bir anda İstanbul’u yağmalaya karar vermişler. Ayasofya dahil birçok eseri yağmalamışlar. Bu yağmalamalar sırasında öyle eserler götürmüşler inanamazsınız. Bugün Venedik meydanında sergilenen at heykelleri bile İstanbul’dan gitmiş.
Şu an Venedik San Marco meydanında yer alan kocaman 4 adet at heykeli İstanbul’daki hipodromun giriş kapısının üstünde yer alırmış. Orjinalleri San Marcos meydanındaki müzenin içinde, dışardakiler replikasıymış. Hatta atlardan birinin replikası Sakıp Sabnacı Müzesinin bahçesinin girişinde. Götürebildiklerini götürmüşler ama kalanlarda olmuş tabi. Dikilitaşlar o dönemlerden kalma. Herhalde ağır geldi götüremediler.
100.000 kişilik hipodromda hükümdarlar için özel alan olurmuş tabiki. Hem görüş açısı daha iyi bir yerde hemde herhangi isyan karşısında kaçabileceği tüneller bulunurmuş.
XV. yüzyıldan itibaren daha az kullanılmaya başlanmış meydan. İstanbul’un fethine kadar zaten harap olan hipodrom yıllar içinde cirit oynanan bir yer oluvermiş. Osmanlı döneminde At meydanı olarak anılmış meydan. (Cirit, at üzerinde oynanan bir oyunmuş)
Sultan Ahmet Meydanında Neler var?
Hipodrom’un etrafındaki Sultanahmet Camii ve şu anda Türk İslam Sanatları Müzesi’ne ev sahipliği yapan İbrahim Paşa Sarayı ve Alman çeşmesi bulunmakta. Her bir eser özel ilgiyi hakediyor.
Şimdi gelin meydandaki 3 dikilitaşı yakından tanıyalım. “Dikilitaş”, “Yılanlı Sütun” ve “Örme Sütun” günümüze ulaşabilmiş.
Dikilitaş
Dünyanın birçok büyük kentinde, özellikle Roma, Paris ve Londra’da, kaideler üzerinde yükselen bir takım taş anıtlar dikkatinizi çekmiştir.Tarihi kaynaklarda ve halk arasında “dikilitaş” (obelisk) ismi ile tanınan bu anıtlar Roma şehircilik anlayışına göre meydanlara dikilirmiş. Bunun için Romalılar, gittikleri her yerden ülkelerine ganimet olarak dikilitaşlar getirirlermiş.
Bugün Avrupa’nın önemli tüm kentlerini süsleyen dikilitaşlar, işte bu Roma geleneği sayesinde dikilmişler. Bunlara örnek olarak, Roma’da, San Giovanni Latarano Meydanı’ndaki “Circo Massimo”, Vatikan’ın içindeki San Pietro Meydanı’ndaki “Vatican”, Roma Navona Meydanı’nda “Caracalla”, Roma’da “Campus Martius”, Paris’in tarihi Concorde Meydanı’ndaki “Luxor”, İngiltere’de, Thames rıhtımındaki “Londra” dikilitaşları gösterilebilir.
Sultan Ahmet meydanındaki dikilitaş ilk olarak Mısır firavunu 3. Tutmosis tarafından MÖ 1550’li yıllarda yaptırılmış ve Karnak tapınağına dikilmiş. Dikilitaş’ın üst kısımları Mısır firavununa ait izler taşıyor. “Hıristiyanlığı” devlet dini ilan eden, I. Theodosius tarafından Mısır’dan getirtilmiş bu kocaman granit taş. Ama getirilmesi hiç kolay olmamış.
İlk önce İmparator II. Konstantin (337-361) bu taşı İstanbul’a getirmek için yerinden indirtmiş, ama ani ölümü ile bu girişimi yarıda kalmış. Orada 30 yıl kadar yerde yatmış dikilitaş. İmparator I.Theodosius (379-395) dikilitaşı İstanbul’a getirtebilmiş fakat onun ömrü yerine koymaya yetmemiş. Bir süre daha yerde kalan taşı sonunda, MS.400 yılında, İstanbul valisi olan Proclus bugün kü yerine koymuş.
Aslı 30 metre olduğu düşünülen dikilitaşın taşıma esnasında veya daha sonra başka bir sebeple boyu kısalmış. Muhtemelen taşıma sırasında zarar görmüş. Kaidesi hariç yaklaşık 18,5 metrelik kısmı kalmış. Bu hali ile dahi 200 ton ağırlığında olduğu tahmin ediliyor. Taş, İstanbul’a ulaştıktan 32 gün sonra Roma yapımı bir kaide üzerine oturtulmuş.
Dikilitaş’ın oturtulduğu kaide Roma izleri taşıyor. Dikilitaş’ın kaidesinin iki yüzüne, o dönemde Roma imparatorluğunun doğu eyaletlerinde adet olduğu üzere Grekçe ve Latince kitabeler yazılmış. Bir yanda Sütun’un İstanbul’a getirilişi ve Sultanahmet meydanındaki hipodrom içine dikilişi; diğer yanda ise meclis ya da senato resmedilmiş.
Dikilitaşın bir eşi Paris Concorde Meydanı’na 1836 yılında dikilmiş. (Kavalalı Mehmet tarafından Fransa Kralına hediye edilmiş.)
Burmalı Sütun
İmprator Konstantin tarafından İstanbul’a getirilen Yılanlı Sütun ya da diğer adıyla Burma Sütun’da başka yerlerden İstanbul’a getirilmiş. Bizans imparatorları başkantlerini güzelleştirmek için hükmettikleri topraklardaki güzellikleri İstanbul’a getirirmiş.
MÖ 479 yılında 31 Yunan şehir devleti, Perslere karşı kazandıkları zaferin anısına Delfi’deki (Yunanistan’da bir kasaba) Apollo tapınağına dikmiş bu eseri. Savaş sonrası elde ettikleri bronzları eriterek 3 başlı yılanın Tanrı Apollon tarafından öldürüşünü anlatıldığı heykelleri yapmışlar. Persleri, heykeldeki 3 başlı yılana benzetmişler.
3 başlı yılanın tepesinde içinde sürekli ateş yanan altın bir kazan varmış. Yılanların başları da bu kazanı taşımaktaymış. Altın kazan, sonraki yüzyıllarda mali sıkıntılar nedeniyle eritilmiş.
Konstantinopolis’i başkent yapan İmparator 1.Konstantin, Burma Sütun’u MS 324’de İstanbul’a getirtmiş. Tarihi kayıtlara göre sütunun yılan başları 1700’lere kadar yerinde duruyormuş. Yılanlardan birinin başı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, diğeri ise İngiltere’deki British Museum’da. Bugün 5 metrelik kısmı ayakta olan eserin, şehri yılanlardan, böceklerden, çıyanlardan ve akreplerden koruduğuna da inanılıyormuş.
Örme Sütun
Örme sütun veya az bilinen adıyla Konstantin Dikilitaşı, 32 metre uzunluğunda. Konstantin tamir ettirdiği için onun adını taşıyor. Tam olarak kimin tarafından yapıldığı belli değil.
İlk yapıldığında Örme sütun’un en üstünde tunç bir küre bulunuyormuş. Sütunun etrafı tunç kaplamalarla kaplıymış. Latin istilası sırasında, para basmak amacıyla eritilmiş olduğu tahmin edilmekte.
Osmanlı döneminde Pierre Gilles örme sütunun detaylı bir tasvirini yapmış. Sultanahmet Camisi’nin yapımından sonra yükselen toprak seviyesi nedeni ile dikilitaşın mermer kaidesi toprak altında kalmış.