İçindekiler
İddia ediyorum⚠️ Şanlıurfa’yı hiç böyle gezmediniz. Kısa videolarla ve güncel hikayelerle destekeldiğim Şanlıurfa gezi rehberim ile gelin Şanlıurfa’yı beraber gezelim. Türkiye’nin en kalablık 8. şehri Şanlıurfa. Peygamberler diyarı Urfa, Göbeklitepe’si, Harran evleri ve efsaneleri ile mutlaka Türkiye’de görmeniz gereken yerlerin başında geliyor.
Şanlıurfa’da bunları yapmadan dönmeyin!
👉 Dünya’nın en eski ibadet yeri 12 bin yıllık Göbeklitepe’yi görün.👀
👉Türkiye’nin en büyük ve modern müzeleri Şanlıurfa Arkeoloji ve Haleplibahçe Mozaik Müzesi’ni ziyaret edin.🏛️
👉 Roma dönemi kaya mezarlarını keşfedin.🪦
👉 Harran’ın Kümbet Evleri’ni görün, geldim, gördüm fotoğrafları çektirin 🙂
👉 İlk üniversite Harran üniversitisini görüp o zamanları hayal etmeye çalışın..
👉Halil ür Rahman Cami ve Balıklıgöl’de balıkları seyrederken efsaneleri gözünüzde canlandırın.
👉Aynzeliha Gölü’nde Nemrud kızı Zeliha’nın hikayesini dinleyin ve Şanlıurfa Kalesi’ne çıkarak şehri selamlayın.
👉Gümrük Han’da mırra’nın tadına bakın.
👉Tarihi Hüseyniye Çarşılarında bakır ustalarının ritmik çekiç seslerini dinleyin ve sokaklarında kaybolun
👉Halfeti’den tekneye binip Fırat Nehri üzerinde gezinti yaparak Rumkale ve Ilıca Barajı yapımı sırasında sular altında kalan Savaşan Köyü’nü mutlaka ziyaret edin.
👉 Birecik’teki Kelaynak Üretim Merkezi’nde nesli tükenmekte olan kelaynak kuşlarını görün.
👉Sıra gecelerine mutlaka katılın
👉Fıstığın anavatını Urfa’mı Antep’mi olduğunu mutlaka bir Urfa’lıya sorun 🙂
Şanlıurfa Gezilecek Yerler
Şanlıurfa denildiğinde son zamanlarda her ne kadar akla gelen ilk yer Göbeklitepe olsa da; bence Urfa’daki en özel yerler Halfeti etrafındaki batık köyler, Harran’ın köyleri ve Göbeklitepe.
Eğer Şanlıurfa gezisi için 2 gününüz varsa, ilk gün yarım gününüzü Halfeti’de tekne turu için ayırmalısınız. Ardından kalan yarım gün merkezdeki yerleri gezmenize yetecek. Gecenizi sıra gecesine katılacak şekilde planlamanızı şiddetle öneririm. 2. gün de Harran’ı ve Göbeklitepe’yi gezerseniz ve bir Urfa gezisini kabaca tamamlamış olursunuz. Urfa’yı hakkı ile gezmek için 3 gün gerekli.
Tarihi Yeniden Yazdıran 12.000 Yıllık Göbeklitepe
Şanlıurfa denildiğinde artık herkesin aklına ilk gelen yerlerden birisi Göbeklitepe. Yerli ve yabancı binlerce turistin şehri ziyaret etmesinin temel nedenlerinden biri de aynı zamanda. Hepiniz şu cümleyi muhakkak bir yerlerde okumuş ya da duymuşsunuzdur; ‘Göbeklitepe’nin bulunması ile birlikte tarih baştan yazılıyor’. Peki, nedir Göbeklitepe’yi bu kadar önemli yapan?
Yazının devamını okumadan önce Doğuş grubu tarafından hazırlanan 4 dakikalık videoyu seyretmenizi tavsiye ederim.
Bilinen tarihi kaynaklara göre en eski yerleşim yerleri olan Mısır Piramitleri ve İngiltere’deki Stonehenge’den yaklaşık 7.500 yıl önce inşa edilmiş Göbeklitepe. İnsanların yerleşik hayata geçmesindeki en önemli adım tarım. Ancak Göbeklitepe’nin keşfi ve orada bulunan ibadet yeri kalıntıları ile aslında din kurumunun, insanların yerleşik hayata geçmeden önce başladığını ortaya çıkarmış.
Göbeklitepe’nin keşfine kadar yapılan tüm araştırmalarda, insanların önce yerleşik hayata geçtiği sonra ibadet yerleri yaptığı biliniyormuş. 12 bin yıllık bir ibadet merkezi Göbeklitepe bilinen doğruların sorgulanmasını sağlamış.
Arkeologlar boyları 3 ile 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan figürleri olduklarını düşünüyorlar. İnsanları temsil eden T sütunlarının ağırlıkları 40 ile 60 ton arasında değişiyor.
Mısır piramitlerinin MÖ 3000 yıllarında yapıldığı düşünülürse bu gerçekten muazzam bir keşif. 12.000 yıl önce yapılmış bu yapılar. Her biri 6metre yüksekliğinde yaklaşık 40 ton ağırlığındaki bu yapıları nasıl ve ne için yapmışlar?
NEDEN sonra toprak ve çakıl ile kapatmışlar. Hepsi büyük bir sır. Tabi bazı varsayımlar var.
Taş sütunlar üzerinde görülen leopar, yaban domuzları, leylek, tilki, ceylan, akrep, yılan gibi üç boyutlu hayvan kabartmaları ise; insanların o çağlarda kutsal olan ile bağını bu şekilde ifade ettiklerini gösteriyor.
Kireçtaş,, çakmaktaşı ağaçtan yapılma aletlerle bile işlenebilecek kadar yumuşak bir taşmış.Tepeyi oluşturan kireçtaşı yatağı ise 0,6 ila 1,5 metre kalınlıkta katmanlardan oluşuyor. Sütunların buralarda işlenip, kenarlarındaki fazlalıkların yontularak biçimlendirildiğini ve ip urganlarla ağaç kütükleri üzerinden birkaç yüz metre kaydırılarak tepeye taşındığına inanılıyor. Bu bölgede yaklaşık 20 tapınak tespit edilmiş ve şu ana kadar yalnızca 6 tapınak gün ışığına çıkartılmış.
Neden yenisini yapıp eskisinin üstünü kapamışlar ? Bir şeylerden korkup kaçmışlar mı? Yoksa bilinçli mi yapmışlar ? 1Dakikada Göbeklitepe
Göbeklitepe’nin keşfedilişinin trajikomik hikayesi
Urfa rehberimiz; Mahmut amcayı ve Alman arkeologu yakından tanıyormuş. Kendisinin aktardığı hikayeyi sizinle paylaşıyorum. Çom enteresan biraz da komik 🙂 1Dakikada Göbeklitepe’nin keşfi.
1983’te Mahmut Kılıç isimli bir çiftçi tarlasını sürerken sabanı bir taşa takılmış. Uzun süre, kaya sandığı taşı kırmaya çalışmış. Dev T heykellerden birinin şapkasını kırmaya çalıştığını kazılar sonucunda öğrenmiş 🙂
Sonra bir bakmış. Devamı olan bir kaya parçası. Üstünden kırmaktan vazgeçmiş etrafını kazmaya başlamış. Kazdıkça bir heykel ile karşılaşmış.Bugün müstehcen olduğu için müzede sergilenmeyen heykeli almış müzeye gitmiş.
Hikaye burada bitmiyor tabi. Müzedekiler heykeli görünce amcaya pek bir ciddiye almamışlar. Dedim ya heykel biraz müstehcen. Amca bunu sen mi yaptın demişler. O da ben niye bununla uğraşayım demiş, almazsanız almayın demiş. Tam çıkıyormuş, tamam alalım heykeli uzmanlar geldiği zaman gösteririz demişler.
Hatta rehberimize demişki Mahmut amca, herkese altın çıkar bana da bu garip heykel çıktı demiş 🙂 Prof. Dr. Klaus Schmidt o sıralar başka bir bölgeyi kazıyormuş. Bir gün müzede bu heykeli görünce çok şaşırmış. Ve amcaya ulaşılmış ve 1995’te Göbeklitepe kazıları başlamış.
Göbeklitepe nerededir ve nasıl gidilir?
Şanlıurfa’ya bağlı Örencik Köyü’nde bulunan Göbeklitepe şehir merkezinden araba ile yaklaşık yarım saat sürmekte. Eğer arabanız yoksa toplu taşıma kullanabilir ve 100 numaralı otobüs ile ulaşım sağlayabilirsiniz. Göbeklitepe’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmesi 2019 yılının da Göbeklitepe yılı olarak ilan edildi.
Netflix’in Atiye dizisi ve Kadim uyrgarlıklar belgeseninin 5.bölümü Göbeklitepe’yi anlatıyor.
Kazılar esnasında çıkarılan eserlerin Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilendiğini de unutmayın. Muhteşem bir müze yapmışlar. Mutlaka görmelisiniz.
Bu arada Göbeklitepe’den yaklaşık 200 yıl sonra inşa edildiği düşünülen Karahantepe’yi de gördüm. Daha az tursitik bir yer. Bölgede Göbeklitepe’dekine benzer “T” şeklinde 250 sütun tespit edilmiş. Hatta T başlıklar dışardan farketmeniz mümkün. Karahantepe’de de aynı hayvanlarla karşılaşmakla birlikte 3 boyutlu insan tasvirleride görülmüş.
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
2015 yılında, üç katlı ve 29 bin metrekarelik kapalı alanı ile açılan yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi gerçekten muhteşem. Müzenin teşhirinde 5000 eser bulunuyor. 14 adet ana sergi salonu ve 33 adet canlandırma alanı bulunan müzede eserler, dönemlere göre teşhir edilmekte.
Müzede sergi salonlarında kronolojik olarak önce Paleolitik Döneme ait yüzey buluntuları ve canlandırmalar, Neolitik Döneme tarihlenen insan boyutlarında yapılmış dünyanın en eski heykeli “Balıklıgöl Adamı”, dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe kazı buluntuları ve canlandırmaları, Nevali Çori Tapınağı, Kalkolitik, Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami dönemlerine ait en önemli eserler sergilenmekte.1Dakikada Urfa Arkeoloji müzesi
Özelleikle Göbeklitepe D tapınağının etkileyici bir replikasını burada yakından görmek insanı ayrı etkiliyor. Ören yerinde yukarıdan gördüğünüz T sütunlarının arasında dolaşmak çok farklı bir his. Neden, niye diye sormadan edemiyorsunuz.
Müze, ülkemizin kapalı alan ve sergi salonu bakımından en büyük müzesi, canlandırma sayısı olarak dünyada sayılı müzelerinin arasında ve 4,5 km’lik gezi güzergahı ile ülkemizin en uzun gezi güzergahına sahip. Sanal olarak bu linkten de gezebilirsiniz.
11.000 Yaşındaki “Urfa Adamı”
Dünyanın gerçek insan boyutlardaki ilk insan heykeli Urfa adamının “erkek cinselliğini sembolize ettiği” düşünülüyor. En temel neden bireyin iki elinin kasık hizasında ve fallusunu(Erkek cinsellik organı) tutar şekilde olması.
Bu heykel kim? O bir tanrı mı? Politik bir figür mü? Hikâyesiyle ilgili detaylar bilinmiyor. Ama onu Şanlıurfa Müzesi’nde ziyaret etmek, yüzündeki ve vücudundaki el oyması detayları incelemek mümkün. 1993’te Şanlıurfa Balıklıgöl civarında yapılan bir çalışma sırasında bulunmuş. Kepçenin azizliğinden midir bilinmez, heykel 4 parçadan oluşuyor.
Heykel, 1,80 metre boyunda. Oyuk gözlerinde siyah obsidiyen parçaları bulunmakta. İnsan yüzü, kulakları ve burnu olsa da AĞZI YOK. Yere doğru inen v şeklindeki bir kolye veya elbisenin altında, ellerini önünde kenetlemiş şekilde duruyor. Ayakları olmayan heykel, blok vasıtası ile ayakta duruyor.
Bir sürü teori var bazıları çok komik😊 Belgesel yapımcıları ve uzaylı teorisyenleri Urfa adamının dünya dışı bir varlığı sembolize eden bir heykel olduğu konusunda görüş bildiriyorlar.Dünyadaki ilk çiğköfteyi yoğuran maestro diyenlerden hamile bir kadına kadar farklı bir sürü teori. 1Dakikada Urfa Adamı
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesindeki Doğum Yapan Kadın Figürü
Arkeoloji müzesinin bir diğer önemli eseri. Bu figür kazıyla ortaya çıkarılıyor ama yüzyıllar boyunca bu figürün bulunduğu noktaya(Göbekltepe’de) çocuğu olmayan Urfalı kadınlar adak adamaya gelirmiş.
Göbeklitepe’deki tapınak buluntuları ortaya çıkmadan önce, bölge halkı tepede, taşlarla çevrili iki eski mezarın yanı başındaki asırlık ağacın etrafında toplanır, adak adar, kurban keserlermiş. Burada sunulan adakların, dertlerin giderilmesine, dileklerin gerçekleşmesine yaradığına inanılırmış.
İşte “doğum yapan kadın” figürü bu ağaca çok yakın bir yerde bulunmuş. Yani, 12.000 yıl önce de insanlar, bu bölgenin kutsal olduğuna inanıyorlarmış. Bugün Urfa arkeoloji müzesinde bulunan figür doğum yapan bir kadına benzetilmekte. Yine aynı bölgede bulunan müstehcen heykelde aslında bu amaçla yapılmış olmalı. 1Dakikada Göbeklitepe Adak Ağacı
Rehberimiz Göbeklitepe ören yerinin tarla sahibini yakından tanırmış. Tarlanın sahibi Mahmut beyin açıklaması şöyle aktamıştı “ Göbeklitepe ören yeri bizimdi. Kazı öncesi bizim tarlada bu ağaç vardı altında da 3 mezar bulunuyor bu mezarlar halen var ve herkes tarafından kutsal olarak biliniyor. Hasta olan insanlar buraya gelip burada kurban keserek dilek ve şifa arıyordu tabi sadece insanlar değil hayvanlar için de buraya gelerek şifa arayanlar vardı. Birçok insan hasta olan ve hasta olmaması için koyun sürülerini buraya getirerek ağacın ve mezarın etrafında dolaştırır ve kurban keserlerdi. Hatta yine Mahmut amcanın açıklamasına göre burada yapılan tarımda diğer yerlere göre çok bereketli olurmuş.
❓12.000 yıldır inanılan şifa ve bereketin sırrı nedir? Her şey büyük bir hızla değişirken 12.000 yıl önceki inancın hala devam ediyor olması tesadüf olamaz değil mi?
Haleplibahçe Mozaik Müzesi
Şanlıurfa Müze Kompleksi içinde yer alan Haleplibahçe Mozaik Müzesi belediyenin park yapmak için yürüttüğü hafriyat çalışmaları esnasında keşfedilmiş. Müzenin en meşhur mozaiği Amazon kraliçelerinin av sahnelerinin bulunduğu 3m x 9m büyüklüğündeki kocaman taban mozaiği. Mozaikte Amazon kraliçelerinden Hippolite, Thermodosa, Melanippe ve Penthesileia aslan ve leopar avlarken tasvir edilmiş. 4 Amazon kraliçesinin birlikte aynı sahnede avlandıkları başka bir mozaik de bilinmemekte. 1Dakikada Haleplibahçe Mozaik müzesi
Bu mozaik mitolojide isimleri sık sık geçen, ama tam olarak neye benzedikleri pek de bilinmeyen Amazon savaşçılarının mozaiğe resmedildiği bilinen tek örnek. Truva’nın kahraman savaşçısı Akhilleus’un doğumunu, eğitimini ve ölümünü anlatan mozaik serisi de ayrı bir güzel. Düşünsenize 1600 yıl önce Urfa’da yapılmış bu mozaikler. Müzenin diğer meşhur mozaiği ise yurt dışına yasadışı yollardan kaçırılan ve Şanlıurfa’ya, yani evine 2015 yılında dönen Orfeus mozaiği.
Haleplibahçe Mozaik Müzesi 6.000 m2 genişliğe sahip ve 82 m çapı ile Türkiye’nin kolonsuz geçilen en büyük yapısı.
Amazon kadınları kimdi?
Amazon kadınları hakkındaki bilgilerimizin çoğu Antik Yunan düşünürlerinin anlatılarına dayanır. Bu durum gerçekliklerine gölge düşürse de Amazon kadınlarının bugünkü Karadeniz bölgesinde yaşadıkları ve soylarının İskitlere dayandığı kabul edilmekte.
Amazon kelimesi, bilinen yaygın anlamıyla ‘memesiz’ demek. Bunun kökeni savaşçı Amazon kadınlarının daha iyi ok atabilmek için sağ memelerini dağlamaları. Mozaiklerde tek göğüsleri dışarda gibi resmedilmiş.
👉Aralarında erkek olmayan amazonlar sadece çiftleşmek için komşu kabile erkekleri ile görüşürmüş.
👉Babannem anlatırdı Mayıs ayında denize taş atarlarmış. Nedenini tam hatırlamıyorum ama eşlerini denizden gelen kadınlardan korumak için olabilir mi? Yada ataerkil toplumların anaerkil topluluklar için abarttığı efsaneler mi? Efsane olsa bile Roma döneminde Urfa’da mozaiklere konu olacak kadar gerçekmiş.
Roma Dönemi Kaya Mezarları
Tarihi mekanlarıyla açık hava müzesini andıran Şanlıurfa’da, daha önce gecekondu evlerin bulunduğu Kale Eteği ve Kızılkoyun bölgelerinde başlatılan restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmalarında 113 kaya mezarı gün yüzüne çıkarılmış. Hepsi inanılmaz etkileyici.
İbrahim Tatlıses mağarada doğdum diyor. Sanırım böyle bir mağara 🙂
👉Haleplibahce mozaik müzesinin tam karşısı. Yani eskidan saray olan mozaik müzesinin karşısında kaya mezarları varmış. Kızılkoyun bölgesi olarak bilinen semtlerde 387 ev ve işyeri kamulaştırıldıktan sonra yıkılmış. Yıkılan evlerin altından mağaralar gün yüzüne çıkmış. 1Dakikada Urfa Kaya Mezarları
👉Ölüm sonrası başka yaşam inancı, nekropollerin(mezarlıkların), özellikle Roma Döneminde yaygınlaşan anıtsal mezar yapılarını da içeren çok çeşitli mezarlarla donatılmasına yol açmış.
👉Kaya mezarlarını tarihlendirmek oldukça zordur. Mezar odalarının, birbirini takip eden kültürler tarafından, bir çok kereler kullanılmış olması ve her seferinde de yeni bir amaçla bir öncesinin izlerini yok ederek bazı düzeltmelerin yapılması bu zorluğun en önemli nedeni. Mimari döşemler ve mezarlar içerisindeki buluntular sayesinde tarihlendirme yapılabilmek daha kolaydır. Kale Eteği Nekropolünde iki mezarın tabanında yer alan mozaikler bize tarihlendirmede yardımcı olmakta. Mezarın birindeki mozaiğin yazıtındaki, yazı biçimi ve şekline göre MS. 3. yüzyılın 2. yarısına tarihlendirilmekte.
👉Likya kaya mezarları kadar havalı görünmeseler de iç dekorasyonlar oldukça zengin. Eskiler bizden daha zevkli olabilirler mi? Mezarlarına, evlerine ne kadar özenirlermiş. Müzedeki mozaikleri hatırlayın. 2000 yıl önce şartlar çok daha zorken bunları başarmış olmaları çok enteresan.
2800 yılında yapılan arkeolojik kazılarda acaba bugünün insanlarını nasıl yorumlayacaklar☺️
Harran Kenti / Şanlıurfa
Şanlıurfa seyahatinizin merkezi haricindeki duraklarından birisi Harran olmalı. Şanlıurfa’ya yaklaşık olarak 44 kilometre mesafede olan ve hem yerli hem de yabancı binlerce turist tarafından ziyaret edilen Tarihi Harran Kenti, Harran Ovası merkezinde kurulmuş ve yüzyıllarca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Burası için Tevrat’ta adı geçen Hârân kenti olduğu da söylenir. Hz. İbrahim’in Filistin’e gitmeden önce bu şehirde yaşamış. Harran şehrine bu sebeple Hz. İbrahim’in kenti de denilmekte. Harran önemli ticaret yollarının kesiştiği noktada yer alırmış. Bu özelliği ile Asurlu tüccarların uğrak yerlerinden birisi olmuş.
Kümbet Evler / Harran
Şanlıurfa seyahatinin en farklı ve en önemli duraklarından birisi hiç şüphesiz ki Kümbet evler. Yapımı 260 yıl öncesine dayanan kerpiç evler, Şanlıurfa’nın önemli kültürel miraslarından biri.
Kerpiç evlerin kubbelerin her biri 500 tuğladan oluşuyor. Harcında gül yağı, saman, pişmiş toprak ve yumurta akı kullanılan, mimari yapısı ve malzemeleri sayesinde de yazları serin, kışları sıcak tutma özelliğine sahip evler. Harran evlerinin bir kopyasının İtalya’nın Alberobello kasabasında bulunduğunu hemen belirteyim. 1 Dakikada Alberobello evleri
Tarihçiler bu evlerin yıllar önce Anadolu’dan İtalya’ya göç eden Etrüskler tarafından yapıldığını söylüyor. İtalya’da izinsiz yerleşim yeri kurmayı yasaklamak için evlere yüksek vergiler getirilmiş o dönem. Dönemin vergi sisteminde harçsız, çatısız yapılar, konut olarak sayılmadığı için vergi ödeme zorunluluğuna dahil olmuyormuş. Çaresiz kalan halk, harçsız olarak konik çatıya sahip Trulli evleri yapmış. Bu bölgeden çıkan küçük kireç taşlarının harç koymadan üst üste yerleştirilmesiyle yapılmışlar.Kralın vergi memurları geldiğini haber alan köylüler, yığma taş evlerin çatısı kolayca yıkıyorlarmış.Vergi memurları sadece koni şeklinde çevrilmiş, çatısız yapıları bu yapıları ev sayamadığından vergi alamıyorlarmış.
Bizim Harran Evleri zamana yenik düşüp yok olmak üzereyken, Trulli evleri küllerinden yeniden doğuyor gibi. 10 yıl önce gördüğümde çok bakımlıyıdılar. 1Dakikada Kümbet Evler ile Harran kümbet evlerde büyümüş sahibini dinleyelim, evlerin içini gezelim.
Çok temiz ve bakımlıydı evler. Ücretsiz gezmenize yardımcı oluyorlar. Hatta güzel fotoğraf çekimi içinde yardımcı oluyorlar. 📷
Bu arada evlerin sahibi çok bilgiliydi videoda farkedeceksiniz. O zamanlar kullanılan bir beşik ve Höllük toprağını hikayesini anlattı bize. 1Dakikada Höllük toprağı
Höllük, eskiden bebek bezi yerine kullanılan bir çeşit toprak. Eledim eledim höllük eledim.Aynalı beşikte bebek beledim.Büyüttüm besledim, asker eyledim.Gitti de gelmedi, buna ne çare..
Eski zamanlarda, kışları sert ve uzun geçen yerlerde. Binlerce yıldır bebeklerini bu şekilde büyütmüşler. Höllük denilen toprak, kil ağırlıklı çok emici bir toprak imiş. Belli ocakları varmış. Bir iki metre derinden çıkarılır, çuvallarda eve getirilip elenir, güneşe serilip iyice kurutularak saklanırmış. Bu toprak her seferinde ateşte iyice kavrulur, ılık hale gelince üç parçadan oluşan höllük bezine serilerek usulüne uygun şekilde bebek kundaklanırmış.
Çocuk hem sıcak kalır üşümez, hemde çişi toprak emer, çişini eder, çişini eder poposu kuru kalırmış. Ayrıca mantar ve pişik olmazmış .🤗Nasıl ama duymamıştınız değil mi?
Tarihi Harran Üniversitesi / Harran
Harran bölgesinde yer alan bu üniversitenin; dünyadaki ilk üniversite olarak anıldığını biliyor musunuz? Bunu doğrulayan net bir kaynak olmasa da; “Müslümanlar’a ait ilk üniversite” olarak geçtiğini yazan çok sayıda kaynak mevcut. Harran’da yaşamış olan Asur ve Babil uygarlıkları; inançlarından ötürü gezegenlere, ay ve güneşe taptıklarından dolayı astronomide çok ileri bir seviyeye gelmişler. Bu sebeple yapılan incelemelerin merkezinin burası olduğu iddiası oldukça güçlü bir iddia. 1Dakikada Harran üniversitesi
Harran adı Sümerce ve Akatça “Seyahat-Kervan” anlamına gelen “Harran-u” dan gelmekteymiş. Başka bir görüşe göre de “Kesişen Yollar” anlamındaymış.
👉Emeviler zamanında Harran devlet başkenti olmuş. Emeviler Abbesilere yenilince Harran da son bulmuş. “Harran okulu ” Abbasi döneminde de ok ünlüymüş.
👉İskenderiye deki bilim ve felsefe okulu dagıtılınca buradaki alimler Antakya ve Harrandaki okullara yerleşmişler. (7yy)
👉İslamiyetten önce varlığı bilinen Harran okulu, İslami dönemde de ününü devam ettirmiş. Harrandaki islam üniversitesinde Sabiiler, Hristiyan ve müslümanlardan oluşan aydın gruplar varmış.
👉İlk çağ yunan bilginlerinin eserleri arapçaya tercüme edilirmiş. Aynı anda 300 bilim insanının eğitim verdiği söyleniyor.
👉1260 yılı başlarında Moğollar tarafından istila edilince, 1271 yılında Harran’ın camiini, surlarını, kalesini yakıp yıkarak kenti tahrip etmişler.
👉Yaşadığımız topraklar inanılmaz zenginliklere sahip. Geçmişimizdeki hatalarımızdan ders alıp birbirimize kenetlensek eski eski ihtişamlı günlerimize kavuşuruz değil mi?
Harran Çevresindeki Antik Kentler
Han El Barur Kervansarayı
Harran bölgesindeki duraklarınızdan birisi, Bağdat-Harran ticaret yolu hattı üzerinde bulunan ve Eyyubiler’den kalma bir 12. yüzyıl kervansarayı olan Han El Barur Kervansarayı olmalı. “Ba’rur” Arapça’da “Keçi gübresi” demekmiş ve bu kervansarayın hikâyesi şu şekilde; rivayete göre bu kervansarayı yaptıran kişi, burada konaklayan misafirlerine üzüm ikram etmesi ile ünlenmiş. Bu kişi kendinden sonra gelecek işletmeciler hakkında da “benden sonrakiler burayı keçi gübresi ile dolduracak” şeklinde bir kehanette bulunmuş ve yine rivayete göre kehanet gerçekleşmiş. Bu kervansaray; Moğol istilası ile yağmalanıp harabeye dönünce; halk tarafından ahır olarak kullanılmaya başlanmış.
Şuayb Şehri / Harran
Harran bölgesinde görmeniz gereken yerlerden birisi de Şuayb Şehri olmalı. Burası Roma Dönemi’nden kalma bir antik kent ve burayı gezerken yüzlerce kaya mezarı ve Roma dönemi mimarisini görebilirsiniz. Şehrin ismi ise bir süre burada yaşadığı düşünülen Şuayb Peygamber’den geliyor.
Soğmatar Antik Kenti
Harran’ da Şuayb şehrini gördükten sonra yaklaşık 15 km ilerisindeki Soğmatar Antik Kenti’ne doğru devam ederseniz; burada da Roma Dönemi’nden kalma yerleşim kalıntıları ve tapınak olarak kullanılan kutsal alanlar görebilirsiniz.
Balıklıgöl (Halil-ür Rahman Gölü)/ Şanlıurfa Merkez
Şanlıurfa tarihi bir kent olduğu kadar aynı zamanda bir inanç turizm şehri. Şehirde dini açıdan önem arz eden birçok nokta olsa da bunlar arasında en ünlüsü hiç şüphesiz Şanlıurfa’nın simgesi haline de gelmiş olan Balıklıgölü.
Balıklıgöl’ün ünlü hikayesi şöyle;
👉Nemrut bir gece gördüğü rüyayı yorumlatmış. Kahinler, o yıl doğacak çocuklardan birisinin Nemrud’u öldüreceğini söylemiş. Bunu duyan Nemrut o yıl doğacak bütün çocukların öldürülmesini istemiş.
👉Fakat İbrahim peygamber’in annesi bir mağaraya gizlenerek çocuğunu doğurmuş. Çocuğu burada bırakmış ve bir dişi ceylan emzirmiş, büyütmüş. Aradan zaman geçmiş, askerler İbrahim Peygamber’i mağarada bulmuşlar Nemrut’un huzuruna getirmişler. Hiç çocuğu olmayan Nemrut İbrahim Peygamber’i yanına alıp büyütmüş.
👉Nemrut’un zulmünü, haksızlığını ve putlara tapışını gören İbrahim Peygamber, insanlara kendi elleri ile yaptıkları bu putların Allah olmadığını söylemiş. (Putperestlik ile mücadele eden Hz. 👉👉👉İbrahim, üç dinin inandığı bir peygamber.)
👉Hatta bir gün Hz İbrahim sarayın putlar bölümüne girmiş. Bir baltayla bütün putları parçalamış, baltayı da en büyük putun üstüne asmış. Hz.İbrahim’in yapmış olabileceği düşünülerek sorguya çekilmiş.
👉Hz.İbrahim: “Görüyorsunuz ya işte balta büyük putun omuzunda. Balta kimdeyse bu işi o yapmıştır.” demiş.
👉Öfkelenen Nemrut: “Bir taş parçası, baltayı eline alıp bu işi nasıl yapar?” diye haykırınca Hz. İbrahim: “İşte benim anlatmak istediğim de budur. Siz kendi ellerinizle yaptığınız bu taş parçalarından medet umuyor, sizi kötülüklerden korumasını bekliyorsunuz. Tanrı diye ona tapıyor, adak adıyor, başınız daralınca ona koşuyorsunuz. Bu gerçekten tanrı ise neden diğerlerini kırmasın!” deyince şaşkınlık geçiren Nemrut Hz.İbrahim’in yakılmasını emretmiş.
👉Kral Nemrut’un kızı Zeliha, Hz. İbrahim’e aşıkmış ve ona inananlar arasında yer almış.
👉Nemrut, Hz. İbrahim’i bir tepenin üzerine kurduğu mancınıklara (sütunlara) gerdiği halat ile tepenin aşağısında yanan ateşe fırlatmış.
👉Hz. İbrahim’in atıldığı yerdeki ateşin göle, ateşte yanan odunlarınsa balıklara dönüştüğüne inanılıyor.(Balıklıgöl böyle oluşmuş yani) Hz. İbrahim’in arkasından ağlayan Nemrut’un kızı Zeliha’nın gözyaşlarından ise Balıklı Göl’ün hemen yanında bir göl daha oluşmuş. Bu gölün ismi, Zeliha’nın gözü anlamına gelen Ayn Zeliha. Yeşillikler içinde harika bir ortam.
👉Bu arada gölde beyaz balığı görenler cennete gidiyormuş. 1Dakikada Balıklıgöl
Rizvaniye Cami /Merkez
Bu cami Balıklıgöl’ün hemen ucunda bulunmakta, tek minareli. Bizans Dönemi’nde bu caminin yerinde St. Thomas adında bir kilise bulunuyormuş. Osmanlı Dönemi’nde kilisenin yerine bu cami yaptırılmış. Caminin ahşap kapısı, çivi kullanılmadan geçme ve kakma tekniğiyle yapılmış.
Halil-Ür Rahman Cami (Döşeme Cami) / Merkez
Balıklıgöl’ün hemen yanında bulunan bir diğer camii de Halil-Ür Rahman Cami. Burası bir medrese, mezarlık ve Hz. İbrahim’in ateşe atıldığında düştüğü yeri de içine alan bir külliye. Orijinalinde Bizans dönemi’nden kalma bir Meryem Ana kilisesi olan bu cami, 1211’de Eyyübiler tarafından camiye çevrilen yapılardan birisi olmuş.
Hz. İbrahim’in Doğduğu Mağara ve Dergâh Cami -Merkez
Şanlıurfa merkezde gezilecek yerlerin hepsi birbirine yakın olduğu için kısa sürede hepsini gömek mümkün. Bu rotayı izlerken görmeniz gereken bir diğer yapı da Hz. İbrahim’in Doğduğu Mağara ve Dergâh Camii.
Buranın hikâyesi ise şöyle; Kral Nemrut’un bir rüya gördüğünden bahsetmiştim. Gördüğü rüyayı müneccimlerine anlattığında müneccimler; aynı yıl doğacak bir çocuğun saltanatına son vereceğini söylemiş. Kral Nemrut bunun üzerine askerlerine o yıl doğacak bütün erkek çocuklarını öldürmelerini emretmiş. Hz. İbrahim’in annesi gizlice bir mağarada doğum yapmış ve onu tam yedi yıl bu mağarada gizlemiş. Şanlıurfa merkezde bulunan bu mağara, Hz. İbrahim’in doğduğu ve saklandığı mağara.
Eyyüp Peygamber Makamı ve Camisi /Merkez
Şanlıurfa dini açıdan oldukça önemli bir şehir oduğunu söylemiştim. Şanlıurfa’nın bir diğer adı “Peygamberler Şehri”. Sabrı ile tanınan Hz. Eyyüb’ün hastalanıp çile çektiği mağaranın da yer aldığı Eyyüb peygamberin makamı Urfa’da ziyaret edilecek yerler arasında.
👉Amansız bir hastalığa yakalanan Eyyüb peygamberin iyileşene kadar kaldığı yer olarak biliniyor.
👉Çok zenginken her şeyini kaybeden, (malını ve evlatlarını) Hz Eyüp sabredip yıllarca metanetini kaybetmeden ibadetine devam etmiş. Her tarafı yara bere içinde kalan bir hastalığı da yakalanmış.
👉Sonunda allah tarafından ödüllendirilmiş. Allah tarafından topuğunu yere vurması, çıkacak su ile vücudunu yıkaması ve bu suyu içmesi emredilmiş.
👉Topuğunu vurduğu yerden mucizevi bir şekilde su fışkırmış. Böylece hastalıklardan kurtulmuş.
👉Hz Eyyüb’ün hastalığı süresince kaldığı çile mağarası ile hastalığı esnasında tedavi olduğu belirtilen su kuyusu ve Eyyüb peygamberin sırtını dayadığı sabır taşını da görebiliyorsunuz.
👉Makamda bulunan ve şifalı olduğuna inanılan sudan içebiliyorsunuz hatta bidonlarla alıp gidenlerde oluyor.
👉Kuranı Kerim dışında Tevrat’da da geçiyormuş. Şanlıurfa merkezdeki noktalarından birisi de burası olmalı. 1Dakikada Eyüp Peygamber Makamı
Şanlıurfa Kalesi / Merkez
Şanlıurfa’nın merkezini gezerken pas geçmemeniz gereken noktalardan birisi de Şanlıurfa Kalesi. Nedense bana angry birds’i hatırlattı 🙂 Bu kale; Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı tepe olarak bilinen Dambak Tepesi’nin üzerinde bulunuyor. Kalenin M.Ö. 2000 yılında yapıldığı tahmin ediliyor. Kale; neredeyse her şehirde bulunan kaleler gibi olsa da; üstünde bulunan iki taş sütun onu diğerlerinden ayırıyor. Bu iki sütunun Hz. İbrahim’in mancınık tekniği ile ateşe atılmasında kullanılan sütunlar olduğu rivayet ediliyor.
Şanlıurfa Kurtuluş Müzesi (Mahmud Nedim Konağı) / Merkez
Şanlıurfa’nın merkezindeki gezilmesi gereken yerlerden birisi de Kurtuluş Müzesi. Eski Devlet Hastanesi yakınında olan ve 1903 yılında inşa edilen bu müze, Avrupai tarzda konak mimarisi ile geleneksel tarzda Urfa evi mimarisinin getirmiş. Konak, Şanlıurfa Valiliği tarafından onarılarak 11 Nisan 2009’da “Şanlıurfa Kurtuluş Müzesi” olarak hizmet vermeye başlamış.Ayrıca konakta bulunan salonlardan birisi de Müslüm Gürses Müzik Müzesi olarak düzenlenmiş.
Tarihi Şanlıurfa Çarşıları /Merkez
Elbet ki Şanlıurfa merkez gezisinin olmazsa olmaz adreslerinden birisi de Tarihi Urfa Çarşılarıdır. Bu çarşıların avlusunda mırra, menengiç, çay, kahve gibi içecekler içebileceğiniz çayhaneler bulunmakta. Ayrıca otantik hanlardan birisi olan Gümrük Han’da, sağlı sollu iki sıra halinde uzanan dükkânların olduğunu ve bu dükkânlarda yöresel giysi ve aksesuarların satıldığı söylememiz gerek. Ayrıca İstanbul’da bulunan kapalı çarşıya benzer Şanlıurfa Bedesteni de önemli noktalardan birisi. Eğer halı, kilim, keçe gibi yöresel ürünleri incelemek istiyorsanız Halıcılar Çarşısı bunun için en iyi adres. Tüm bunların yanında bakırcıların ve kuyumcuların kümelendiği Bakırcılar Çarşısı da Urfa’nın en meşhur çarşılarından birisi olarak mutlaka görülmeye değer.
Fırfırlı Camii (On İki Havari Kilisesi Aziz Havariler Kilisesi)
Şanlıurfa’nın merkezinde mutlaka görmeniz gereken yerlerden birisi de kilise olarak inşa edilen ‘Oniki Havari Kilisesi. Osmanlı Döneminde ise kilisenin üzerinde rüzgârgülüne benzer süslemeler olduğu için halk arasında bu kiliseye “Fırfırlı Kilise” denilmeye başlanmış. Kilisenin Hristiyanlık açısından büyük önem taşıdığı söyleniyor. Van bölgesinde bulunan “Varak Haçı”nın 1092 yılında Urfa’ya getirilerek bu kiliseye konulduğu bazı kaynaklarda net bir şekilde ifade ediliyor Kilise; 1956 yılında camiye çevrilmiş.
Selahaddin Eyyubi Camii (Aziz Johannes Prodromos Addai Kilisesi)
Şanlıurfa merkezde bulunan ve kilise olarak inşa edilmiş ancak sonrasında camiye çevrilmiş yapılardan birisi de Selahaddin Eyyubi Camii; 457 yılında Piskopos Nona tarafından yaptırılmış. Bu kilise; hem döneminin hem de bölgenin en büyük kilisesi olması sebebiyle katedral olarak da adlandırılmış. Yapı uzun yıllar harap olarak bırakılmış ve bir dönem elektrik santrali olarak kullanılmış. 28 Mayıs 1993’te onarımı yapılan ve ardından cami olarak ibadete açılan bu caminin girişi batı yönünde. Yapı üzerinde ve pencerelerin kenarlarında kilise döneminden kalma yarım sütunlar ve birbirlerine dolanmış ejder kabartmaları halen durmakta. Bu kilisenin ilk olarak Selahaddin Eyyubi tarafından cami olarak kullanılması sebebi ile yapıya Selahaddin Eyyubi Camii olarak denilmekte. Selahaddin Eyyubi Eyyubi devletini 1171’de kurmuş ve 1187’de Kudüs‘ü Haçlı işgalinden kurtarmış.1182 tarihinde de Urfa’yı Haclılar ile mücadele etmek için başka bir Türk devleti olan Zengilerden almış.
Yorgancı Sokağı
Şanlıurfa’nın gezilmesi gereken en keyifli yerlerinden biri yorgancı sokağı. Bu sokak tarihi dokunun korunduğu en önemli bölgelerden birisi olan ve Kültür Adası olarak bilinen tarihi adanın kuzey kesiminde bulunan bir sokak. Bu sokağın en güzel bölümü ise; Abdülkadir Hakkâri Evi .Sokak üzerinde birçok ev restore edilmiş ve bazıları yöresel kültürün yaşatıldığı birer konukevine dönüştürülmüş.
Yıldız Sarayı
Yorgancı Sokağı’nı gezerken pas geçmemeniz gereken noktalardan birisi de Yıldız Sarayı. Sokağa oldukça güzel bir görünüm kazandıran bu saray; aynı zamanda fotoğraf çekimlerinde de en çok kullanılan noktalardan birisi. Yine aynı sokakta yer alan ve konukevi olarak hizmet veren “Yıldız Sarayı Konukevi” ise, Urfa’da konukevi ve restaurant olarak hizmet veren Urfa evlerinin en büyüğü olması bakımından önemli.
Hoşgörü Meydanı (Ellisekiz Meydanı)
Şanlıurfa ili; hoşgörüsü ile bilinen illerimizden. Bu özelliği şehrin belli bir meydanına ismini bile vermiş. Osmanlı Dönemi’ne ait dört sokağa açılan ve tarihi yapıların yoğunlaştığı önemli bir meydan olan ve gerçek adı Ellisekiz Meydanı olsa da bilinen adı ile ‘Hoşgörü Meydanı’ olarak adlandırılan bu meydanda; Şeyh Saffet Tekkesi(1892), Şeyh Saffet Çeşmesi (1891) ve Muhammet Muhyiddin Türbesi (1795), Reji Kilisesi (1861) ve 15. yy’a ait Nimetullah Camii bir arada bulunmakta.
Reji Kilisesi (Aziz Petrus Ve Aziz Paulus Kilisesi)
Ellisekiz Meydanı yani diğer adı ile Hoşgörü Meydanı’ndan sonra Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi (Reji Kilisesi) de görmenizi tavsiye ederiz. Bu kilise, 6. yüzyıla ait bir kilise kalıntısının üzerine, 1861 yılında inşa edilmiş olup; Hz. İsa’nın iki havarisinin anısına inşa edildiği için onların adını taşımakta.
Urfalı Süryanilerin Halep’e göç edişlerine kadar aktif olarak kullanılan Reji Kilisesi, 1924 yılında önce Tekel İdaresi tarafından tütün fabrikası olarak sonra da üzüm deposu olarak kullanılmış. Kiliseye Reji Kilisesi denilmesinin sebebi de buradan gelmekte aslında. Tekel kelimesinin Fransızca karşılığı olan Regie (Reji)’den kelimesinden dolayı halk arasında bu kilise ‘Reji Kilisesi’ olarak anılmaya başlanmış.
Kilise, 1998 yılında Şanlıurfa Valiliği tarafından restore edilmiş ve 2002 tarihinde “Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür Merkezi” olarak hizmete girmiş. 1Dakikada Reji Kilisesi
Halfeti / Birecik
Şanlıurfa gezinizin merkez kısmı haricinde diğer önemli adımlarından birisi Halfeti olabilir. Ancak baştan söylemeliyim ki gittiğinizde üzülebilirsiniz. Burası gibi önemli bir tarihi mirasın, hem tarihi hem otantik olarak dokusu bulunan bir yerin; devasa oteller ve yapılaşmalar yüzünden tahrip edildiğini görmek insanı üzüyor.
Ancak tüm bunların haricinde buradan kalkan tekne turları ile Halfeti’nin sular altında kalan kısımlarını gezmek oldukça güzel. Bu turlar yaklaşık iki saat kadar süren ve nehir altında kalan köylere uğrayarak Gaziantep’teki Rumkale’ye kadar giden turlar. Bu turu yapmanızı şiddetle öneriyorum çünkü tur esnasında çok güzel yerler görecek, harika manzaralara şahit olacaksınız. Yanınıza mayo ve şnorkel de alabilirsiniz çünkü bu turlarda yüzmek serbestJ
Halfeti hakkında biraz daha detay bahsetmek istiyorum aslına. Halfeti; “Yavaş Şehir” ünvanı almış yerlerden birisi. ‘Cittaslow’ yani yavaş şehir ünvanı nedir derseniz; İtalya’daki bir komite tarafından verilen, şehirleşme ve küreselleşme sürecinde hem mimarisi hem kültürü hem de gelenekleri, mutfağı, zanaatlarını olduğu gibi bugüne taşımayı başarmış olan ve nüfusu 50 binin altındaki yerleşkelere verilen özel bir unvan. Ülkemizde de bu ünvanı alan yerler oldukça fazla ve Halfeti de onlardan birisi.
Bu şehirin tarihi; 3000 yıl öncesine dayanıyor. Roma’dan, Bizans’a, Sasaniler’den, Emeviler’e, Abbasiler’den, Eyyubiler’e, Selçuklular’dan Osmanlı’ya birçok önemli medeniyete burası ev sahipliği yapmış ve her bir medeniyet izlerini bu topraklarda bırakmış. Bu açıdan bakıldığında ne kadar önemli bir kültürel merkez olduğu ortaya çıkıyor zaten.
Buraya geldiğinizde Halfeti’nin kendine has bir mutfağı olduğunu da unutmayın. Denemeniz gereken lezzetler arasında bu yöreye özel olanları; şabut balığı kebabı, erik tavası, patlıcan kebabı, haşhaş kebabı, incir kebabı gibi lezzetler. Bunları yemeden dönmeyin deriz.
Batık Minareli Savaşan Köyü / Birecik
Halfeti tekne turu esnasında göreceğiniz en güzel yerlerden birisi Batık Minareli Savaşan Köy olacaktır. Halfeti’nin Birecik Barajı suları altında kalan köylerden birisi olan Batık Minareli Savaşan Köy; günümüzde nehir kenarından daha içeri tarafa taşınmış olsa da; mevcutta sahilde kalan 1-2 ev var ve onlar da çay bahçesi olarak işletiliyor. Burası aynı zamanda Halfeti’nin en ünlü yeri, arama motorlarında da görsel olarak burası çıkıyor mesela. Özellikle de suyun üzerinde kalan cami minaresi, Halfeti’nin fotoğraflanan ve en çok ünlenen karesi diyebiliriz.
Kelaynak Üretme İstasyonu/ Birecik
Şanlıurfa seyahatinizin bir durağı da Birecik’teki Kelaynak Üretme İstasyon olabilir. Burası yanlış avlanma ve yaşam alanlarının insan eliyle tahrip edilmesi sonucunda dünyada nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan Kelaynak sürülerini görebileceğiniz; Nil Vadisi’nden sonra dünyadaki iki yerden birisi. Kelaynaklar; göç yolu Türkiye’den başlayan ve Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’na kadar uzanıp Fas’ta sonlanan ve nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan bir tür. En belirgin özellikleri; kel olmaları ve ortalama 25-30 yıl süren hayatları boyunca tek eşli olmaları. Orman Genel Müdürlüğü tarafından 1977 yılında kurulan istasyonu ziyaret ederek nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan bu türü daha detaylı inceleyebilirsiniz.
Atatürk Barajı
Bu barajın adını duymayan yoktur sanırım. Türkiye’nin en geniş kapsamlı kalkınma projesi olan GAP’ın (Güneydoğu Anadolu Projesi’nin) en önemli ürünü olarak ortaya çıkan Atatürk Barajı; Adıyaman ve Şanlıurfa’yı içine alan bir araziye yayılmış durumdadır. Barajın Şanlıurfa’da kalan kısmında bir seyir terası bulunmaktadır.
Şanlıurfa Sıra Geceleri
Şanlıurfa’ya geldiğinizde mutlaka sıra gecelerine katılmalısınız. Çok güzel oluyor. Birçok yerde yapılıyor. 250 yıldan daha eski olduğu düşünülen sıra geceleri erkeklerin kendi aralarında yaptığı sosyal ve kültürel içerikli bu oluşum. Osmanlı Ahilik teşkilatının bir tür devamı. (Ahilik, Anadolu’da esnaf, zanaatçı, çiftçi gibi bütün çalışma kollarını içine alan bir esnaf ocağı, esnaf birliği)
👉Urfalı yaslı kişilerin anlatmalarından bu geleneğin yüz elli iki yüz yıldan daha eski bir geçmişinin olduğunu söyleyebiliriz. Urfa sıra gecelerinin çok eski dönemlerden beri sürüp gelmesinin, ve büyük bir keyifle yasatılmasının en önemli sürükleyici unsuru müzikli yemek sohbetleri. Türkülere eşlik eden ise olmazsa olmaz çiğ köfte yoğurma. Saatlerce çiğ etle yoğurulan köfte en son tavana yapışana kadar devam ediliyor. Herkesin türkülerle eğlendiği sıra gecesinde diğer yöresel lezzetler de misafirlere eşlik ediyor. Açıkçası Urfa’da yediğim çiğ köfte bana çok farklı geldi. İstanbul çiğ köftesi mercimek köftesi gibi kaldı Urfa çiğ köftesi yanında. İsot çiğ köftenin ana maddesi gibi.
👉Urfa sıra gecelerinde içecek olarak ikram edile kahve, yörede“mırra” denilen sade, acı kahve. Gecenin başlangıcında ve bitiminde verilen mırra güğüm denilen bakır ibrikte iyice kaynatılıyor. Bir süre dinlendikten sonra başka bir güğüme süzülüyor ve küçük kulpsuz fincanlara bir yudum kadar konularak ikram ediliyor. Gerçekten çok acı bir kahve. İlk görünce şaşırdım ne kadar az verdiler diye. 😊Meğer bir bildikleri varmış.🤣 1Dakikada Sıra Gecesi
Fıstık en çok Urfa’da yetiştiriliyormuş desem benim gibi şaşır mısınız?
👉Gaziantep ve Şanlıurfa arasında ismi paylaşılamayan lezzet: Fıstık
👉Fıstığın vatanını Gaziantep bilirdim. Fakat Urfa’lılar diyor ki Urfa’daki fıstık ağacı sayısı Antep’ten fazla..
Yani ben bugüne kadar yanlış biliyormuşum sanırım.
👉Urfa’lılara göre durum şöyle; Fıstığın ana vatanı Şanlıurfa. Bildiğimiz fıstık Antep değil esasında Şanlıurfa fıstığıymış. Urfa’da sanayi zayıf olduğu için Urfa’lıar fıstığını Antep’e götürüp orada satarmış. Antepte ambalaj yapılıp satıldığı için Antep fıstığı diyorlarmış. 500 yıllık fıstık ağaçları varmış.
👉Antep’liler ise şöyle diyor; Şanlıurfa’da fıstık yetiştiriciliği yakın tarihte başladı. Şanlıurfa’da fıstık ağaç sayısı ve fıstık üretimi şu an fazla olabilir fakat fıstık, Antep’te yüzyıllardır yetiştiriliyor.
👉Fıstık, geçmiş yıllardan bu yana Şanlıurfa ve Gaziantep arasında adeta paylaşılamayan bir ürün olmuş.
👉40 yıldır bildiğimiz Antep fıstığı aslında Urfa fıstığımı ?
👉Gaziantepliler tarafından yapılan başvuru sonrası 2000 yılında “Antep fıstığı” olarak coğrafi işaretle tescillenmiş. Şanlıurfalıların farklı bir tür için yaptığı başvuru sonrası kısa süre önce “Urfa keten köyneği fıstığı” adıyla coğrafi işaretle tescil edilmiş.
👉Gaziantep, işleme tesisleriyle dikkati çekerken, son yıllarda ağaç sayısını arttıran Şanlıurfa ise üretim rakamlarıyla öne çıkıyor. Gaziantep’teki fıstık ağacı sayısı yaklaşık 25 milyonken, Şanlıurfa’da ise 30 milyon civarında fıstık ağacı bulunuyor.
👉Şanlıurfalılar tarafından yeni alınan tescil sonrası iki kent arasındaki isim ve lezzet rekabetinin daha da artması bekleniyor. 1Dakikada Fıstık
👉Ayrıca Urfa’da baharatların şahı olarak görülen isot, her sofranın olmazsa olmazı. Sanki Urfa’da her yer isot kokuyor gibi 🙂
Siz fıstık konusunda benim gibi şaşırdınız mı?
Şanlıurfa Nerededir?
Şanlıurfa’nın Tarihi
Şanlıurfa İsminin Tarihi Yolculuğu
Şanlıurfa’da ne yenilir ?
Peki, Şanlıurfa’ya geldiniz, gezdiniz gördünüz, ne yiyeceksiniz? Son zamanlarda gurme turları ile ünlenen şehirlerden birisi olan Şanlıurfa’da yemeden dönmemeniz gereken lezzetlerin listesini sizin için oluşturdum. İşte Şanlıurfa’nın en meşhur yemekleri…Şıllık tatlısı, bol isotlu çiğ köfte yemeden Urfa’dan dönmüyoruz.
Ciğer Kebabı
Ciğer kebabı denildiğinde akla gelen ilk yerlerden birisi şüphesiz ki Şanlıurfa’dır. Günün her saatinde (evet yanlış okumadınız, burada sabah ciğer yemek gibi bir kültür var mesela) severek yenilen ciğeri denemeden Urfa’dan dönmemelisiniz. Peki ciğer kebabı yemek için en ünlü yerler nereler derseniz; tavsiye edilen mekanların listesi şu şekilde;
Ciğerci Aziz Usta Urfa
‘Şanlıurfa’da ciğerin en hasını burada’ fazla iddialı bir öz gibi gözükse de gerçekten burasının lezzeti bir başka. Balıklıgöl’e çıkan yolda çarşı içinde bulunan ve küçük, salaş bir mekan olan Meşhur Ciğerci Aziz Usta’ya mutlaka uğramalısınız.
Urfa Sevgi Ciğer Salonu
Eğer ciğeri biraz daha restaurant tarzı bir yerde yemek istiyorsanız Sevgi Ciğer Salonu’nu tercih edebilirsiniz.
Haşhaş Kebabı
Bu kebabın isminde haşhaş olduğu için içinde de haşhaş olduğunu düşünen çok kişi var biliyoruz ancak bu kebabın içerisinde haşhaş yok. Zırhla çekilmiş kıyma et, baharatlar ve sebzelerin karışımından elde edilen harç şişlere takılıp pişiriliyor. Bu kebabın yapıldığı en meşhur yer ise Birecik. Peki, Haşhaş kebabı denildiğinde ün yapmış mekânlar nereler derseniz en çok önerilen yer Cevdet Usta’nın Yeri’dir. Birecik merkezde yer alan Cevdet Usta’nın Yeri, haşhaş kebabı denildiğinde herkesin önerdiği adreslerden birisi.
Patlıcan Kebabı
Patlıcan Kebabı; Urfa’nın en meşhur yemeklerinden birisidir. Hatta Urfalılar bu kebaba balcanlı kebap demektedir. Bu kebap da özellikle de Şanlıurfa’nın Birecik bölgesine has lezzetlerden birisi, gittiğinizde mutlaka denemelisiniz.
Lahmacun
Neredeyse her kebapçıda karşınıza çıkacak olan lahmacunu bir de Urfa’da yemelisiniz. Tadı ve farkı siz de anlayacaksınız.
Çiğ Köfte
Neredeyse her yerde karşımıza çıkan ancak hasını yiyebileceğiniz en iyi yerlerden birisinin Urfa olduğu bir lezzet çiğköfte. Sağlık sebebi ile içinden et çıkarılsa bile; tadı yine de harika olan bir şey değil mi şu çiğköfte? Nerede yemeliyiz sorusuna belirli bir yer söyleyemeyiz çünkü Urfa’da neredeyse her yerde çiğköfte bulmak mümkün. Eğer sıra gecesine katılacaksınız orada yiyebilirsiniz, daha lezzetli oluyor.
Urfa Kebabı
Kebapçılarda bile ‘Urfa Kebabı’ diye bir kebap çeşidi var ise; buraya gelmişken kebap yemeden gitmek olmaz tabii. Adana kebabı bol acılıyken; Urfa’da yiyeceğiniz kebap ona nazaran bir nebze daha acısızdır. Bu kebabın en önemli özelliği ise zırhta çekiliyor olmasıdır. Bizce lezzeti de buradan gelir.
Şabut Balığı
Urfa’nın belirli bir yöresine ait yöresel lezzetlerden birisi Şabut Balığı. Türkiye’de sadece Fırat ve Dicle Nehirleri’nden çıkan bir tatlı su balığı türü olduğu için başka bir yerde yeme şansınız yok. Lezzetli ve yağlı bir eti var, denemeye değer.
Terbiyesiz Tavuk
Şanlıurfa’da oldukça ünlü lezzetlerden birisi olan terbiyesiz tavuk aslında ızgara parça tavuk olarak düşünebilir. Yine buraya geldiğinizde yemeniz gerekenler listesinde ilk sıralarda, bizden söylemesi.
Kelle – Paça
Etin yoğun olarak kullanıldığı bir bölge olan Urfa Bölgesi; aynı zamanda sakatat olarak da zengin bir bölge. Mumbar (bumbar) dolması, kızartması, kelle paça, tirit ve büryan gibi belki herkesin yiyemeyeceği ancak sakatat severlerin mutlaka denemesi gereken ünlü yemekleri var.
Şıllık Tatlısı
Gelelim Şanlıurfa’nın en meşhur ve adı ile de oldukça esprili lezzetlerinden birisine. Eğer Urfa’ya geldiyseniz; herhangi bir yemeğin finali genellikle bu tatlı ile bitiyor. Bol şerbetli, içi ceviz dolgulu olan bu tatlının adı Kürtçe’de ıslak, sulu gibi anlamlara gelen Şileki kelimesinden geliyor, merak edenlere ek bir bilgiJ
Billuriye
Billuriye, Şanlıurfa’da Şıllık tatlısından sonraki diğer ünlü tatlı. Tel kadayıfın kare kesilmiş, içinde yoğun fıstık bulunan bir tatlı olarak düşünebilirsiniz bu tatlıyı.
Şanlıurfa’nın meşhuru: Menengiç Kahvesi
Urfa’ya geldiğinizde denemeniz gereken şeylerden birisi de Menengiç Kahvesi. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetişen menengiç ağacının saçma büyüklüğündeki meyvelerinin kahve çekirdeği gibi kavrulması ve sütle pişirilip kahve gibi servis edilmesi ile ünlenen bu kahve türüne Urfa’da mutlaka şans vermelisiniz. Kahvenin yanında mırra da karşınıza çıkacak diğer bir yöresel içecek. Mırranın ana vatanı her ne kadar Mardin olsa da; Arap kültürünün etkisi ile burada da karşımıza çıkan bir içecek oluyor. En güzel kahve içebileceğiniz yerlerden birisi ise bizce Gümrük Han, aklınızın bir köşesinde olsunJ