Son zamanlarda büyük şehirden kaçmak isteyenlerin en çok dilinde olan yerlerden biri: Urla. Kalabalıktan, trafikten, stresten uzaklaşmak isteyen herkesin gönlünde bir Urla hayali var. Hatta belki sizin de bir tanıdığınız, işini gücünü bırakıp bu şirin Ege kasabasına yerleşmiştir bile!
Bir kez gidip gördüğünüzde neden bu kadar çok tercih edildiğini hemen anlayacaksınız. Arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken, mis gibi kokan bahçeli taş evlerin önünden geçerken, serin koylarında yüzüp gün batımını izlerken… içinizden “Ben de burada yaşasam ya” demeniz işten bile değil.
Urla sadece sakinlik değil; aynı zamanda tarih, doğa ve gastronomiyle iç içe bir rota. Dilerseniz çevresindeki adalara günübirlik tekne turlarıyla açılabilir, dilerseniz Sanat Sokağı’nda kahvenizi yudumlarken yerel üreticilerden alışveriş yapabilirsiniz.
Peki Urla’ya gittiğinizde nereleri gezmeli, nerede yüzmeli, ne yemeli? “Urla’da ne yapılır?” sorusunun cevabını merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz. Bu rehberde Urla’nın gezilecek yerlerinden en lezzetli mekanlarına kadar ihtiyacınız olan her şeyi bulacaksınız.
Urla Nerede?

İzmir’e yaklaşık 50 km uzaklıkta yer alan Urla, şehre yakın ama kalabalıktan uzak olmak isteyenler için harika bir kaçış noktası. Doğusunda Güzelbahçe ve Seferihisar, batısında Çeşme, kuzeybatısında Karaburun, kuzeyinde ise İzmir Körfezi yer alıyor. Alaçatı ve Çeşme gibi yaz aylarında oldukça kalabalıklaşan destinasyonlara göre daha sakin bir yapıya sahip olması, Urla’yı özellikle son yıllarda çok daha popüler hale getirdi. 2020 yılı verilerine göre ilçenin nüfusu yaklaşık 69.550 kişi. Ancak yaz aylarında bu sayı ciddi şekilde artıyor. Hem doğayla iç içe yaşamak isteyenlerin hem de gastronomi meraklılarının radarında olan Urla, her geçen yıl daha fazla ilgi görüyor.
Urla İskele

Genellikle Urla’ya gelen herkesin güzel bir fotoğraf çektiği ya da çektirdiği, merkezde olması açısından yolunuzun mutlaka düşeceği bir yer Urla İskelesi. Etrafından birçok mekân bulunan ve isterseniz bir şeyler içmek ya da yemek için tercih edebileceğiniz keyifli bir ortamı olan Urla İskele; listenin ilk sıralarında yer alıyor.Eğer ki yolunuz hafta sonu buraya düşer ise; İskele pazarına uğramayı da ihmal etmeyin derim. Burada üreticiden alabileceğiniz taptaze meyve ve sebzeler; özellikle de birbirinden lezzetli Ege otları bulabilirsiniz.
Urla’da Şarap Tadımı

Urla’da yapılması gerekenler listesinin belki de en keyifli maddesi: Bağ Yolu rotası! Buranın popülerliğinde büyük payı olan bu rota, Urla’nın şarapçılık geçmişinin bir yansıması aslında. “Peki nedir bu Bağ Yolu?” derseniz; kısaca, bölgedeki 7 şarap üreticisinin bağlarını ve mahzenlerini ziyaret edebileceğiniz, tadım turlarına katılabileceğiniz harika bir deneyim rotası diyebiliriz.Tabelaları takip ederek bu tesislere kolayca ulaşmak mümkün ama yol üstü durakları gezmek için bir ulaşım aracınız (en azından bir bisiklet bile olsa!) olması işinizi kolaylaştıracaktır.
Bonus bilgi: Her yıl Ağustos sonu – Eylül başı gibi düzenlenen Bağ Bozumu Şenlikleri, Urla’ya gitmek için en güzel zamanlardan biri. Eğer bağlarda üzüm hasadına tanıklık etmek, canlı müzik eşliğinde tadımlar yapmak isterseniz, tatilinizi bu döneme denk getirmeyi düşünebilirsiniz. Şimdiden plan defterine not alın deriz!
Karantina Adası: Urla’nın Sessiz Tanığı

Urla merkezde sahilde otururken bile gözünüze çarpan bu küçük ada, aslında büyük bir tarihe ev sahipliği yapıyor. 18 yüzyılda, kolera ve veba gibi salgın hastalıkların tüm dünyayı etkisi altına aldığı dönemlerde, hastalıkların yayılmasını önlemek için limana gelen gemiler doğrudan şehre alınmazmış. Önce bu adaya yanaştırılır, yolcular ve mürettebat burada karantinaya alınırmış. Yani Karantina Adası, adını gerçekten işlevinden alıyor. Bu uygulama 1950’li yıllara kadar devam etmiş.
Adanın üzerindeki taş yapılar ise dikkat çekici güzellikte. Bu binalar, Osmanlı döneminde Fransızlara yaptırılmış. Ancak ne yazık ki günümüzde adaya giriş ve binaların gezilmesi mümkün değil. Yine de bu tarihi mekânı kıyıdan izlemek bile Urla’nın geçmişine kısa bir yolculuk yapmak gibi.
Gülbahçe’de Rüzgarla Dans: Urla’da Kitesörf Deneyimi
Urla aynı zamanda kitesörf ile ilgilenenlerin yeni gözdesi olma yolunda ilerliyor. Özellikle Gülbahçe bölgesinde şimdiden beş adet kitesörf okulu olduğunu düşünürsek; buranın yeni popüler aktivitesinin kitesörf olacağını söylemek içten bile değil. Eğer böyle bir deneyim yaşamak istiyorsanız siz de Gülbahçe’de kitesörf deneyimi yapabilirsiniz. Denemek isteyenler için birkaç öneriyi diğer yazımdan ulaşabilirsiniz.
Manej Urla: Doğayla İç İçe, Lezzet ve Keyif Bir Arada

Burası sadece bir restoran değil; aynı zamanda bir at çiftliği, mini hayvanat bahçesi ve doğal yaşam alanı gibi düşünebilirsiniz. Geniş bir alana yayılmış, yemyeşil, huzurlu bir ortam. Tavuklar, kazlar, keçiler, midilliler… Doğayla iç içe büyüyen çocuklar gibi hissediyorsunuz.
Ama sadece çocuklar değil, yetişkinler de burada oldukça keyif alıyor çünkü Manej’in organik mutfağı da oldukça iddialı. Mevsimsel ve yerel malzemelerle hazırlanan menüsüyle hem sağlıklı hem lezzetli seçenekler sunuyor. Doğal ürünlerle hazırlanan serpme kahvaltılar, fırın yemekleri ve ferahlatıcı içecekler buranın favorileri arasında.Kısacası hem çocukların eğlendiği hem de büyüklerin dinlendiği, her yaştan ziyaretçiye hitap eden bir yer Manej. Üstelik düğün, organizasyon ya da at biniciliği dersleri gibi özel hizmetleri de var.🌐 Web: manejurla.com📷 Instagram: @manejurla
Sanat Sokağı

Urla demek, aslında biraz da Sanat Sokağı demek… Eğer Urla’ya yolunuz düşerse bu sokak kesinlikle uğramadan geçmemeniz gereken bir yer. Urla’nın tam merkezinde yer alan bu sokak, rengârenk tezgâhlarla, el emeği ürünlerle, seramikten sabuna, takıdan tekstile kadar ne ararsanız onu bulabileceğiniz bir atmosfer sunuyor. Adeta bir açık hava pazarı gibi. Ama sadece alışveriş değil, aynı zamanda bir ruh hâli de burada yaşanan. Her köşesi ayrı tatlı, her vitrini ayrı yaratıcı.Özellikle hafta sonları canlı müzik eşliğinde sokağın enerjisi bambaşka oluyor.Kısacası Urla Sanat Sokağı; bir şeyler almak için değil, yaşamak için dolaşılan sokaklardan. İçinde kaybolmaktan pişman olmayacağınız türden…
☕ Tatlı molası için: Fırın Vourla, Lief Urla, Filos Coffee & Wine
Barbaros KöyüBarbaros Köyü: Oyuklarla Dolu Bir Masal ve Çat Kapı Sofralar

Urla dendiğinde akla ilk gelen yerlerden biri hiç kuşkusuz Barbaros Köyü. Doğallığını bozmadan, kırsal yaşamın tüm sıcaklığını hâlâ içinde taşıyan bu köy; sadece Ege’nin değil, belki de tüm Türkiye’nin en özgün köylerinden biri. Barbaros Köyü’nü farklı kılan şeylerden biri de her yıl düzenlenen Oyuk Festivali. Peki nedir bu “oyuk”? Oyuk, köy halkının el yapımı korkuluklarına verdikleri isim. Ama bu korkuluklar bildiğiniz gibi değil! Kimi mizah dolu, kimi düşündürücü, kimi tamamen sanatsal. Tüm köy, adeta bir açık hava sergisine dönüşüyor. Festival zamanı denk gelirseniz kesinlikle kaçırmayın.
Ama Barbaros’un asıl büyüsü, günlük yaşamın içine gizlenmiş bir gelenekte saklı: Çat Kapı Evler. Bu köyde bazı evlerin kapısını hiç çekinmeden çalabiliyorsunuz. İçeri girip “Bugün ne piştiyse” onu yiyebiliyor, tanrı misafiri olmanın ne demek olduğunu birebir yaşayabiliyorsunuz. Sıcacık bir çorba, dalından toplanmış sebzelerle hazırlanmış zeytinyağlılar, ocağın üstünde fokurdayan mis gibi yemek kokuları…
Bademler Köyü: Tiyatrosu Olan Köy!

Urla’nın en özel köylerinden biriyle tanışın: Bademler Köyü. Burası sadece doğal güzelliğiyle değil, kültürel mirasıyla da gönülleri fetheden bir yer. Öyle ki, Türkiye’de ilk köy tiyatrosu bu köyde kurulmuş!
Evet, yanlış duymadınız. Köyde kurulan tiyatro tam 80 yıldır perde açmaya devam ediyor. Üstelik kadrosu tamamen köy halkından oluşuyor. Profesyonel oyuncular değil; çiftçiler, öğretmenler, esnaf… Herkes sahnede. Üstelik tüm prodüksiyon, dekor, kostüm, ne varsa hepsi imece usulüyle yapılıyor. Devletten tek kuruş destek almadan, dayanışmayla, inançla sürdürülen bir sanat yuvası burası.
Bademler Tiyatrosu, sadece bir oyun sahnesi değil, aynı zamanda bir köyün hayal kurmaya ve bu hayali birlikte gerçekleştirmeye olan inancının simgesi. Eğer yolunuz Urla’ya düşerse ve oyun gününe denk gelirseniz, kesinlikle izlemeye değer. Bir sahnede bir köyün kalbini atarken görmek… anlatılmaz, yaşanır.
📚 Not: Köyde ayrıca bir oyuncak müzesi ve organik ürün pazarı da bulunuyor.
Malgaca Pazarı: Urla’nın Tarihi Kalbi

Burası sadece bir alışveriş noktası değil; aynı zamanda tarihi bir arasta. Taş duvarları, kemerli geçitleri ve küçük dükkânlarıyla geçmişle bugün arasında köprü kuruyor. Dolaşırken esnafa “Bu iş kaç kuşaktır sizde?” diye sorsanız, büyük ihtimalle “Dedemden beri” cevabını alırsınız. Çünkü burada ticaret hala babadan oğula, elden ele, gönülden gönüle aktarılıyor. Bu pazarda alışverişin en güzel yanı, fiyat sormadan önce sohbet etmek. Her dükkânın kendine ait bir hikâyesi var, dinlemeden geçmeyin.
Ve tabii ki… Beğendik Abi! Malgaca Pazarı’na gelmişken burada bir mola vermeden dönmeyin. Katmerin en güzeli burada yenir, benden söylemesi. Üstelik sadece tatlı değil, zeytinyağlılardan Urla güvecine kadar Ege mutfağının en lezzetli halleri de menüde.
Klazomenai Antik Kenti: Urla’nın Binlerce Yıllık Mirası

Urla’nın sadece deniz, şarap ve sokaklardan ibaret olmadığını söylemiştik, değil mi? O zaman sizi biraz zamanda geriye götüreyim: Klazomenai Antik Kenti’ne! Burası, İyonlular tarafından kurulmuş ve Urla’nın bilinen en eski yerleşimlerinden biri. Hatta bölgeye yerleşen ilk medeniyetlerden biri olarak Urla’nın kurucusu sayılıyor.
En dikkat çekici detaylardan biri ise buradaki antik zeytinyağı işliği. Kazı alanında çıkarılan zeytinyağı üretim alanları, o dönemde Urla’nın nasıl bir üretim merkezi olduğunu gözler önüne seriyor. Düşünsenize, binlerce yıl önce burada zeytin ezilmiş, yağ amforalara doldurulmuş ve başka diyarlara gönderilmiş…🏺 Antik Zeytinyağı İşliği – UNESCO Geçici Miras Listesi’nde
Yorgo Seferis’in Evi: Şiir Gibi Bir Taş Bina

Urla’da bir taş ev var ki sadece duvarları değil, içinde saklı hatıraları da konuşuyor… Burası, Nobel ödüllü Yunan şair Yorgo Seferis’in çocukluk yazlık evi. Bu evin hikâyesi ise savaşın gölgesinde başlıyor. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Seferis’in ailesi evlerinden tek bir eşyalarını bile almadan kapılarını kilitleyip Atina’ya göç ediyor. O dönemde henüz bir çocuk olan Yorgo Seferis, yıllar sonra Paris’e gidip hukuk okuyor, ardından diplomasiye adım atıyor.
1940–1950 yılları arasında Yunanistan’ın Ankara Büyükelçisi olarak Türkiye’ye atanıyor ve İzmir’e olan özlemini de o dönem dillendirmeye başlıyor. Ancak aradan geçen uzun yıllar, değişen sokaklar ve dönüşen şehir nedeniyle ne yazık ki Urla’daki evlerini bir daha bulamıyor.
Yine de şiirlerinde ve anılarında İzmir hep var oluyor. 1963’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Seferis’in bu taş evi, daha sonra aslına uygun şekilde restore ediliyor. Bugün ise bu ev, Taş Konak Otel olarak hizmet veriyor. Taş Konak / Yorgo Seferis Evi Otel
Urla’nın köyleri başlı başına keşiflik ve her biri ayrı bir karaktere sahip. Karaburun Yarımadası’nda yer alan Balıklıova Köyü, eski bir Rum yerleşimi ve bugün sakinliğiyle öne çıkıyor. Özellikle meşhur köy fırını, mis gibi kokular eşliğinde kısa bir mola için birebir. Özbek Köyü ise denize sıfır konumuyla dikkat çekiyor; tarih boyunca Rumlar ve Türklerin birlikte yaşadığı bu köy, taş evleri, yeni açılan küçük kafe ve restoranlarıyla hem kıyıda yüzmek hem de köy havası almak isteyenler için harika bir durak.
Güvendik Tepesi

Güvendik Tepesi, Urla’nın en meşhur gün batımı noktalarından biri. Eğer bir akşamüstü yolunuz düşerse, yanınıza kahvenizi alın ve o büyüleyici manzaranın tadını çıkarın. Sanatseverler için Arkas Sanat Merkezi, salı ve perşembe günleri ücretsiz gezilebilir – kaçırmayın derim. El emeği ürünlerle ilgileniyorsanız Kadın Üretici Pazarı ve İskele Pazarı’nda keyifli bir tura çıkabilirsiniz. Daha fazla zamanınız varsa, TAD 360 derece deneyim alanında antik teknelerin replikalarını görebilir, denizcilik tarihine minik bir yolculuk yapabilirsiniz. Son olarak, balık mezatlarının o canlı enerjisini seviyorsanız, Kanto’ya uğrayıp sabah erken saatlerde yapılan mezata bir göz atmak da ayrı bir deneyim olabilir.
Urla Enginar Festivali: Ege’nin En Lezzetli Bahar Buluşması
Ege’nin otları meşhurdur, festivalleri ise bir başka! Özellikle Alaçatı Ot Festivali son yıllarda öyle popüler hale geldi ki, festival zamanı ilçe adeta adım atılamaz bir hale geliyor. İşte tam da bu kalabalıktan biraz daha uzakta, ama aynı Ege ruhunu yaşatan bir alternatif var: Urla Enginar Festivali.
Her yıl Nisan ayında düzenlenen bu festival, daha çok bir köy şenliği havasında geçiyor. Kalabalık elbette var ama Alaçatı kadar bunaltıcı değil; sokaklar rengârenk, stantlar lezzet dolu ve atmosfer samimi. Urla’nın o kendine özgü yavaşlığı, burada festivale de yansıyor.
Festival boyunca hem taptaze enginarlarla yapılan yemekleri tadabiliyor, hem de yerel üreticilerin tezgâhlarından alışveriş yapabiliyorsunuz. Aynı zamanda konserler, söyleşiler, atölyeler de etkinliğe renk katıyor. Üstelik Urla’nın bahar havasında, sokaklarda dolanmak bile başlı başına terapi gibi.
🥬 Ne yenir?: Enginarlı börek, enginar dolması, enginarlı tart, hatta enginarlı dondurma!
Urla Plajları ve Koyları

Urla demek harika plajlar ve koylar demek. Urla’nın en güzel koyları ve plajlarına diğer yazımdan ulaşabilirsiniz.
Urla’da Ne Yenir?
Urla’ya geldiniz, gezdiniz ve neredeyse gezilecek her yeri gördünüz; peki nerede ne yiyeceksiniz? Öncelikle şunu belirtelim; burası özellikle Ege mutfağı sevenler için tam bir derya deniz. Bunun yanı sıra mübadele döneminde Rumlardan kalan tarifler, son zamanlarda her şeyi bırakıp Urla’ya yerleşen genç neslin yanında getirdiği tarifler derken Urla mutfağı tam bir keşif mutfağı haline dönüşmüş durumda. Bu sebeple sizin için Urla’da nerede ne yenir, içilir yazıma bu linkten ulabilirsiniz?
Urla’ya Nasıl Gidilir?
Eğer özel aracınız ile seyahat ediyorsanız İzmir’den Urla araba ile yaklaşık 50 kmlik bir mesafede yer alıyor ve bu da ortalama 45 dakikalık bir yok demek. Çeşme otobanını takip ederek Urla tabelalarını izlemeniz gerekir.Eğer özel araç ile seyahat etmiyorsanız ve toplu taşıma kullanarak Urla’ya seyahat edecekseniz; İzmir’den Urla’ya geçmeniz için Üçkuyular Fahrettin Altay otobüs durağından kalkan 725 numaralı ESHOT otobüsünü kullanabilirsiniz. Diğer seçeneğiniz ise yine aynı duraktan kalkan beyaz renkli Urla dolmuşlarını tercih ederek Urla’ya ulaşabilirsiniz.
Urla’nın Tarihi
Urla, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü bir Ege kasabası. Adının kökeniyle ilgili iki rivayet var: İlki, Yunancada “sazlık-bataklık” anlamına gelen Vurla kelimesinden geldiği; diğeri ise Osmanlı padişahı I. Mehmet’in komutanlarından İbrahim Bey’e söylenen “Uğur ola” sözünün zamanla “Urla”ya dönüştüğü yönünde.
Antik dönemde Klazomenai adıyla bilinen Urla, İyonlar tarafından kurulmuş ve zamanla Pers, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’nın egemenliğine girmiş. Büyük İskender döneminde kültürel bir merkez haline gelmiş, 1080’lerde Çaka Bey ile birlikte Türklerin yönetimine geçmiştir.1390’da Osmanlı hâkimiyetine giren Urla, 1919’da kısa süreli Yunan işgaline uğramış, 1922’de ise özgürlüğüne kavuşmuştur. Bugün Urla’da hâlâ antik dönemden, Osmanlı’ya kadar uzanan tarihî izleri görmek mümkün.
Urla’da Nerede Kalınır?
Od Urla, Liman evi, Pintura, Kekliktepe Bağevi, Manej Urla, Alaçatı Gaia, Mitera 1905, Saklı Taş Konak gömül rahatlığı ile tercih edebileceğiniz oteller. Ben Od Urla’da kalmıştım. Muhteşem bir doğa ve hizmet 🙂